17.9 C
İstanbul
28 Mart 24, Perşembe
spot_img

Benden içeri olan ben kim?

Erdal Çolak

Düşünceler duyguya, duygular da davranışlara dönüşünce ister istemez kişi olaylara verdiği tavırlar olarak karşımıza çıkıyor. Bu nedenle insan bir yargıya varmak, hedefi gerçekleştirebilmek üzere tasarlanan, ulaşılmak ya da erişilmek istenilen bilgileri inceleyip, karşılaştırarak, aradaki bağlantılardan yararlanarak düşünce üretir.

Zihinsel yetiler oluşturarak yaptığı bu işlem sırasında duygusal bir atmosferin içine girer. Yaşanmış ya da yaşanması gereken duygunun ifade edilmesi duygunun davranışa dönüşmesini sağlar. Bu da insanı bir arayışa sürükler. Kendini aramak her nedense insanın alışık olduğu, bildiği, tanıdığı bir durum değildir. Fark etmişsinizdir: Düşündükçe, sorguladıkça, araştırdıkça, inceledikçe insanın bir konuda ufku genişler, bilinci artar. Belki de insan sorguladıkça, düşündükçe kendini arama ihtiyacını bu yüzden hisseder.

Genel anlamda insanoğlunun dış dünyayı nesnel bir biçimde, deney ve gözleme dayanarak anlama ve açıklama çabası sonucunda birçok çalışma yapılmıştır. Bu çalışmaların sonucu olarak karşımıza bizleri hayrete düşüren keşifler çıktı. İnsan kara delikler, yıldızlar, dünyanın uydusu olan Ay, gezegenler ve uzay hakkında bilgi sahibi olmaya çalıştı. Dünyadaki dağların yüksekliğini deniz seviyesinin üstünde hesapladı. Yeri geldi kıtalar arasında binlerce kilometrelik kablo döşeyip köprüler yaptı. Ovalarda, verimli topraklarda çeşit çeşit ürün yetiştirdi. Ormanları, bitkileri, ağaçları, hayvanları, gözle görünen görünmeyen canlıları inceleyip tanımaya çalıştı. Yeraltındaki madenleri değerlendirdi; bunun yanı sıra insan vücudunun ihtiyaç duyduğu minerallerin çoğunu doğadan almayı öğrendi.

Bu bilimsel çalışmalar yapılırken insanın kendi öz bedenine, kendisine yabancılaşması, kendisini tanıyamaması büyük bir çelişki. Umutsuzluğun ve çaresizliğin hüküm sürdüğü bir dünyada, insanın kendi benine anlam yükleyebilmesi, kendi özünü anlayabilmesi, kendi istek, duygu ve tutumlarına uygun bir ilişki kurabilmesi büyük bir sorun. Kişinin bilişsel, zihin halleriyle, kendisi arasına duygusal bakımdan kendisiyle frekans uyuşmazlığı mesafe bırakması durumunu, kişinin gerçek beniyle olan içsel temasını yitirdiğini anlamasının sonucu olan bir kendinden kopma hali.

İnsanın, kendisi ve çevresindeki varlıklar hakkında düşünmesi, varoluş amaçlarını keşfetme gayreti onun mutluluğa götürecekti. Hiç kimse kendi benliğine hasret yaşamanın ne demek olduğunu anlayamadı. Belki de bu bir hayal… Hayal güçlerini yanlarına alarak yaşanmışları yakaladıkları iç dünyalarına doğru serüven dolu bir yolculuk. Kendini anlamak mutluluğa giden en kestirme yoldur, böylece büyür insan. İnsanın kendisini arayıp bulması belki de yapabileceği en zor şeydir. İç dünyasına dönerken, ona ilham veren aşkların, içsel duyguların, gönül üzgünlüğü, iç kapanıklığı, üzüntü ve özlemlerin zihinlerinde ömür boyu kalan gölgeleri derinlerde, insan hissediyor.

İnsanlar vardır, tüm dikkatlerini bir kitaba ya da paraya, mevkiye, maddeye verirler. Tek bir kitaba takılan ile birçok şeye takılıp kalanlarla bu hayatta kaybolanların kaderi ne yazık ki aynıdır: Kaybolmuşlardır. .. Kendilerini bir şekilde kaybederler… Farklı bir duygu dünyasına girdiğinde insan bazen anlam veremediği davranışlarda bulunur. Bir bakar ruhunda fırtınalar kopar, sonra o fırtınalar bedenini ele geçirir. Sebepsiz, anlamsız bir şekilde ağlamak istemeden ağlar, çığlık atmak ister susar, gülmek ister somurtur. Farkında değildir bunun gibi karşıtlıkları bünyesinde taşır.

Yunus Emre, “Bir ben var benden içeri” dedi. Gerçekten ben de merak ediyorum ve soruyorum: Kim o? Benden içeri olan ben kim?

Cevabı var elbette. Yunus Emre’nin kastettiği, içimizde bir ben var; kimi zaman ona içimizdeki olması gereken ideal, kimi zaman içimizdeki gerçek ben diyebiliriz. İnsan olmak istediği bene ulaştığında kendini iyi hissedecek. İnsanın kendisini en iyi hissedeceği gerçekleştirme arayışında oldukları ise ideal ben onu var oluşundan uzaklaştırır. Mutsuz olup hayatın anlamını, durumun ciddiyetini kavradığında benden içeri olan benden de içeri bir ben gerçek bene dönüşecek. İçindeki benle bağlantıyı sağlamış olması ise kendisini tanımasına yardımcı olur. İnsanın karmaşık, karman çorman   kaotik yapısını anlamaya önce kendini tanımakla başlaması onu içindeki öteki benlere yöneltir..

Burada şunu anlıyorum ki ruh ile kavranan kendini bilme durumunda insan, evrenden önce kendisini tanımalı, anlamaya çalışmalı. Konfüçyüs’ün de dediği gibi, “Büyük adamın aradığı kendini tanımada, küçük adamın aradığı başkasında bulunur.” Kısaca insan kendi içinde bir evren taşıyor.

İnsanın kişiliğinin temelinde “ben” kendisi hakkında bildikleri ile yer alır. Bu benliğin merkezinde ise, bir içsel varlık öz ben sürekli çevresi ile ilişki ve iletişimde olan insanların kişiye ilişkin ”ben” görüşüdür. İnsandaki benlik, ben bilincini meydana getiren olguların bir araya gelmesiyle oluşur. Mükemmel bir ben bilincinin oluşması bu olguların birlikte ahenkli bir şekilde çalışması ile olur.

Medya Günlüğü

Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, dilediği konuda özgürce yazmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Medya Günlüğü
Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, dilediği konuda özgürce yazmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

İlginizi Çekebilir

4,757BeğenenlerBeğen
666TakipçilerTakip Et
11,281TakipçilerTakip Et

Popüler İçerikler