Home MG Özel Ayşe nasıl Mariya oldu…

Ayşe nasıl Mariya oldu…

0

Fuad Safarov, Moskova

İlk kez bundan yaklaşık 525 yıl önce diplomatik ilişki kuran Türkiye ile Rusya’nın ortak geçmişinde bilmediğimiz, hâlâ karanlıkta kalan pek çok sayfa bulunuyor…

Türk-Rus tarihinde yapılan kısa bir zaman yolculuğu bu kez de Türk kızı Ayşe’nin 1800’lerin sonunda Edirne’den başlayan, önce Varşova’ya sonra da Rusya’ya uzanan inanılmaz macerasını ilk kez ortaya çıkarıyor.

İşte film gibi bir yaşam öyküsü…

Farklı kaynaklardan yararlanılarak yapılan araştırmaya göre, 1877-1878 yıllarındaki Rus-Türk savaşına katılan Keksgolmski Alayı’nın yürüyüşü sırasında subay Mihail Savenko, Edirne’nin Kuruçeşme köyünde yanmış bir evin yanında açlıktan ölmek üzere bir Türk çocuğu görür. Rus subayların cesetlerle dolu köyden geçişi anında Savenko beş yaşındaki kız çocuğunu şans eseri fark eder ve paltosuyla sararak hemen yürüyüşteki sırasına döner.

Savenko durumu arkadaşlarıyla paylaşır ve Rus askerler yürüyüş boyunca bitkin çocuğu nöbetleşe taşır. Dönemin Rus kaynakları kız çocuğun annesinin bölgede çıkan çatışmalar sırasında hayatını kaybettiği notunu düşer. Bu kaynaklarda, “Bebek adının Ayşe olduğunu söyledi. Savaş sonuna kadar Ayşe görevli yüzbaşı Petersen’in treninde özel bakıma alındı. Önce Bulgar köylülere verilmek istendi ama daha sonra Rus alay yönetiminin yaptığı toplantı sonucunda çok sevildiği için orada kalmasına karar verildi.  Ayşe yemekhaneden getirilen yemekle beslendi” yazar.

Savaşın ardından bölgede görevli olan alay o zamanlar Rusya’ya bağlı Varşova’ya döner. Ayşe Varşova’da alaya ait Ortodoks kilisesinde vaftiz edilir ve kendisine Mariya ismi verilir. Yüzbaşı Kostantin Konovalov vaftiz ettiği için Mariya’nın nüfus belgesinde baba adı olarak Konstantin yazılır, soyadını ise hayatını borçlu olduğu Keksgolmskaya Alayı’ndan alır. O kadar sevilir ki, Mariya için alayda özel bir vakıf kurulur ve subaylar her ay maaşlarının yüzde 1’ini bağışlar.

Okula başlayıncaya kadar Mariya Keksgolmskaya’yı, Alay Komutanı General V. Panyutin’in ailesi yetiştirir.

Bu sırada ilginç bir olay yaşanır…

Ağustos 1879’da Varşova’daki Keksgolmski Alayı’nda bir toplantıya katılan Rus Çarı II. Aleksandr misafirhanede Mariya’nın duvarda asılı fotoğrafını görür. Bunun üzerine Alay Komutanı Panyutin, Mariya’nın öyküsünü anlatır ve Varşova’da bulunan Aleksandro-Mariyinskiy Kızlar Enstitüsü’nde eğitim alması için Çar’dan yardım ister.

İlginç öyküden etkilenen II. Aleksandr, eşi ile bu konuyu görüşme sözü verir. Gerçekten de kısa süre sonra Çar’ın eşinin onayıyla Mariya söz konusu okulda eğitim görme hakkını kazanır.

1890 yılında okuldan başarıyla mezun olan Mariya katıldığı askeri bir etkinlikte dönemin Çarı III. Aleksandr’ın eşi Mariya Fyodorovna’nın dikkatini çeker. Mariya Çar ailesinin oturduğu bölüme davet edilir ve onlarla birlikte Keksgolmski alayının geçişini izler. Çar ailesinin üyeleri ile sohbet etme olanağı bulan eski Ayşe, yeni Mariya onların da sempatisini kazanır,

İlginç öykü, ABD ve İngiltere’de çıkan gazetelere de “Alay Kızı Mariya” başlıklarıyla yansır.

1892 yılında, yani yaklaşık 20 yaşındaki Mariya, İzmailovski Alayı’nda görevli subay Aleksandr Şlemmer ile evlenir. Görkemli düğüne Varşova’daki Rus sosyetesi ve askeri yetkililer katılır. Düğünde Çar ailesi Mariya’ya pırlanta kaplamalı altın bilezik ve bir tebrik mesajı da gönderir..

Evlendikten sonra Mariya Rusya’da kilise ve anıtların inşa edilmesi ile ilgili hayır çalışmalarında görev alır, bağışlarda bulunur, 1.Dünya Savaş’nda askeri hastanelerde gönüllü hemşirelik de yapar.

Burada vereme yakalan Mariya, 1917 Devrimi sırasında belki de çarlık ailesine olan gönül borcu nedeniyle Beyaz Ordu, yani devrime karşı mücadele edenlerin safına geçer.

Önce Beyaz Ordu subayı olan büyük oğlu Pavel çatışmalarda hayatını kaybeder, ardından eşi Kızıl Ordu tarafından yakalanarak kurşuna dizilir.

Sonunda Mariya 1920 yılında, 40 yaşına ulaşamadan vereme yenik düşerek Kırım’ın Yalta kentinde hayatını kaybeder, aynı yerdeki mezarlıkta toprağa verilir.

Beyaz Ordu saflarında savaşarak Avrupa’ya kaçan öteki oğlu Georgi ise 1974 yılında Almanya’da hayatını kaybeder.

2001 yılında Leningrad bölgesinde yer alan Priozerksi kentinde başarılı öğrenciler için Mariya Keksgolsmkaya adına burs tahsis edilir.

Böylece Ayşe’nin Edirne’de başlayan hayatı Yalta’da son bulur ama anısı hep yaşar…

Kaynaklar:

*Adamoviç B.V. Keksgolmskaya Alayı Kızı, 1958.

*Mariya Keksgolmskaya-Ayşe. Donskaya Reç Gazetesi 1890.

*https://xn--e1abcgakjmf3afc5c8g.xn--p1ai/communication/forums/history/10217/?sphrase_id=288303

*http://xn--80adgcbjbcdw5bknep.xn--p1ai/view_post.php?cat=10&podcat=62&mat_id=5743&rubrica=1

*http://chroniclingamerica.loc.gov/lccn/sn85058130/1890-07-11/ed-1/seq-1.pdf

Not: Bu yazı Medya Günlüğü’nde daha önce yayınlanmıştır.

Medya Günlüğü

Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, dilediği konuda özgürce yazmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Exit mobile version