Hint uygarlığı Mezopotamya, Mısır ve Çin ile birlikte dünyanın bilinen en eski dört uygarlığından biridir. Bugün Pakistan sınırları içinde kalan İndus Vadisi’nde ortaya çıktığına ve daha sonra Ganj Vadisi’nde geliştiğine inanılmaktadır.
Her iki kültür vadisi de tarımda yüksek verim sağlayacak iklim konforuna, su bolluğuna ve toprağa sahip olduğundan tarımsal üretim potansiyeli yüksekti. Tarıma paralel olarak el sanatları ürünleri hem yurt içinde hem de deniz ticareti yoluyla yurt dışında pazarlanıyordu.
Hindistan, İngilizler gelene kadar binlerce yıl boyunca dünyanın en büyük ekonomisiydi.
Vedalar, fiziksel bilgi ve metafizik felsefenin bir bileşimi olarak M.Ö. 18. civarında yüzyılda yazılmış kitaplardır. Hindularca kutsal kabul edilen Vedalar, çeşitli ilahiler, dualar ve ritüeller içerir ve güçlü bilgelere vahyedildiğine inanılır.
Birbirini izleyen toplam 4 Veda kitabı vardır:
– Rig Veda – Vedaların en eskisi ve en önemlisidir
– Sama Veda – Ağırlıklı olarak mantra içerir
– Yajur Veda – Ritüelik bilgiler içerir
– Atharva Veda – Sağlıkla ilgili konuları içerir
Vedalar dini konuların yanı sıra sosyal düzen, etik ilkeler, yönetim ilkeleri, yasalar, tıp bilgisi ve hatta tarım, çiftçilik ve mimari gibi dünyevi konuları da içerir. Bu bakımdan Vedalar, yalnızca dini metinler olarak değil, aynı zamanda Hindistan’ın antik çağlarından kalma bir ‘temel bilimler ansiklopedisi’ olarak görülür.
Bu yazmalar, bir Hint-Avrupa dili olan Sanskritçede yazılmıştır. Veda, ‘arı bilgi’ anlamına gelir. Vedaların yazıya geçirilmeden önce melodik bir şekilde ezberden okunarak kuşaktan kuşağa sözlü olarak aktarıldığı söylenir.
Vedalar, Arilerin Sanskrit dilinde yazılmış olsa da, bunlardan önceki sözel aktarımın arkaik Proto-Dravidi dillerinde gerçekleşmiş olması büyük olasılıktır. Dravidik ve Ari köklerine karşın, Hintliler Veda bilgilerini insanlığın ortak mirası olarak görürler.
İndus toplulukları için uygar olmanın ilk koşulu; farklı ırklar, kültürler, dinler ve dillerden insanların bir arada hoşgörü ve barış içinde yaşayabilmeleri anlamına geliyordu.
Geleneksel olarak Vedaların, adları bilinmeyen yüksek erdemli Rişiler tarafından yazıldığına inanılır. Rişiler; yalan söylemeyen, yargılamayan, aldatmayan, hak yemeyen ve şiddetin her türlüsünü dışlayan kişilerdir. Rişiler, yüzü ve sinir sistemi olan canlıları kesip yemez.
Vedik bilimler, yaşamın ve evrenin fiziksel yönü yanı sıra spiritüel (tinsel) yönlerini de bütüncül biçimde kapsayan ama aynı zamanda bilinç odaklı bir öğreti sistemidir. Vedalarda evrenin kökenini, varoluşu, yok oluşu, elementleri, insan ve toplum tanımlarını tartışılır.
Vedalar, meditasyon ve yoga gibi zihin ve beden pratiğine dayalı tekniklerin uygulanmasını önerir. Meditasyon odaklanmaya, sakinleşmeye ve iç huzuru bulmaya yardımcı olurken, yoga fiziksel esnekliği artırır, böylece ruh ve beden arasındaki uyumun sağlanmasına yardımcı olur.
Vedik bilgiler iki ucu da keskin bir bıçak gibidir. Doğru kullanmayı bilecek olgunluktan uzak birine verirseniz, kendine de başkalarına da zarar verebilir. Örneğin bir ticari ürüne dönüştürülmesi böyle sonuçlar yaratabilir. Vedik bilgileri olgunlukla karşılayıp değerlendiren kişi, kendine ve başkalarına yararlı işlerde bulunur. Bu nedenle “yalnızca kavrayabilecek sınırlı sayıda kişiyle paylaşılmalı” denir.
Veda yazmaları o kadar büyük bir külliyattır ki, bir insan ömrü bunların tümünü öğrenmek ve özümsemek için yetmez. Bu nedenle, her bir Veda’nın özet derlemeleri olarak Upanişad yazmaları doğar. Vedaları Himalayalar’a benzetirsek, Upanişadlar sıradağların en görkemli zirveleridir.
Hint kültürüne turistik düzeyde de olsa ilgi duyanlar için Vedalar hakkında genel bir bakış sunmaya çalıştım. Şahsen dini boyutuyla ilgilenmedim ama sosyal, etik, mimarlık ve özellikle sağlık gibi alanlarda Vedalardan yararlandığımı belirtmek isterim.
halilocakli@yahoo.com