Yay, Oğlak, Kova derken sıra geldi alıklara, pardon Balıklara… Evet Balıklar, baştan söyleyeyim, gücenmece, darılmaca yok, gömülme sırası sizde.
Lafı uzatmadan başlayalım;
Efendim, bunlar zora gelmeyi, mücadeleyi etmeyi pek sevmezler. O yüzden sevgili Balıkları fazla zorlamayı, üzerlerine fazla gitmeyi düşünmüyorum. Aranızda bazılarınızdan çatlak sesler yükseldiğini duyar gibiyim, torpil filan da yok, hemen her şeye itiraz etmeyin. Zaten melankolik bir yapıları olan Balıkların moralini bozup iyice depresyona girmelerini istemiyorum o kadar…
Balıklar genel tarzları itibarıyla çözüm üretmek ve soruna odaklanmak yerine kader kurbanı olmayı, daha doğrusu bu role soyunmayı çok severler.
Yaşamda karşılarına çıkan zorluklarla baş edemezler ve sürekli kendilerini suçlarlar. “Her şey benim başıma geliyo” “neden her şey beni bulur anlamam” tarzı söylemlerle morallerini bozar hatta salya sümük ağlamaya başlarlar.
Çaresizlik onlar için sığınılacak en güvenli limandır. Ama asıl sorun içinde bulundukları durumdan çıkmak istemiyor olmalarıdır. Bu ağlak ve melankolik tavırları yüzünden çevrelerinde insan kalmaz.
Bütün burçlar içinde en hayalperest, en duygusal ve en kararsız burç Balık burcudur. Gel gitleri fazla olan insanlar olup, dışarıya karşı moralsiz, depresif, isteksiz görünürlerken kendi iç dünyalarında daha farklı olabilirler. Bu ani değişim çevrelerindekileri bir hayli şaşırtabilir.
Sorumluluk almayı sevmezler, onlara göre “olmuşla ölmüşe çare bulunamaz”. O yüzden da fazla çabalamanın bir anlamı yoktur. Bu gibi durumlarda “takdir-i ilahi” derler ve geçerler. Başka bir deyimle “kaderimse çekerim” tarzı arabesk bir yaklaşım onların dünyayı bakışını özetler.
Sevgili Balıklar, her şey kaderin cilvesi değildir. Bu ne tembellik, bu ne aymazlık, bu ne sorumsuzluk? Sizleri kötülerken benim bile ruhum daraldı. Bu kadar da teslimiyet fazla ama biraz kıpırdayın, mızmızlanmayı bırakın yahu… Yaşamınızı değiştirmek için biraz çabalayın, göreceksiniz sizler için her şey daha güzel olacak.
Burada biraz moral olsun diye Balıklara pislik atmayı kesiyorum. Laf aramızda, bunların eli çok açıktır, cömert insanlardır. Çevresindekilere, eş dost arkadaşlarına yedirmeyi, içirmeyi yani para harcamayı çok severler. Ceplerinde olan tüm parayı, yakınlarında olan insanları mutlu etmek için harcasalar da fırsatçılar ile gerçek dostları ayırt edemezler.
Bir güzel tarafları da sanata olan yatkınlıklarıdır. Hayalperest yapılarından dolayı çok renkli ve gelişkin bir sanat anlayışları vardır. Ayrıca, çevrelerinde bulunan çoğu insandan daha üstün olsalar bile, bunu belirtmekten hoşlanmazlar.
Neyse size bu kadar gaz yeter, çok fazla şımartmaya gerek yok. Burç yazılarımı sürekli okuyanlar bilir, zaten bu yazı serisinin amacı; burçların iyi yönlerini anlatmak, onları övmek değil mümkün olduğu kadar çok pislik atarak yerin dibine geçirmek!
Şimdi bu Balıklar zoru sevmez dedik ya, o yüzden bunlara güvenerek yola çıkılmaz, sizi ya yarı yolda bırakırlar ya da sıkıştıkları an satarlar. Terk edip gitmek, kaçmak onlar için çok sıradan ve olağandır.
Risk almayı sevmezler, maddiyatla çok işleri olmaz çünkü bu konularda hırslı değillerdir. Kendilerini daha çok kazanmak, daha zengin olmak, daha büyüğüne sahip olmak gibi konularda fazla yıpratmazlar, çok uğraşmazlar. Biraz denerler, olmadı hemen vazgeçerler. Onlar evrenin ilahi kurallarına biat eden insanlardır. “Kaderimiz buymuş” diyerek başlarına gelecek her şeye önceden teslim olmuşlardır.
Onlara göre asıl mutluluk düşlerdedir, o yüzden maddi ve dünyevi hırslardan uzak, kendi dünyalarında mutlu olmaya çalışırlar. Sorumluluk almayı sevmedikleri için uğruna mücadele edilecek maddi kazanımlardan da uzak durmayı severler. Çalışmak, didinmek, çabalamak onlara göre değildir. Gerçek dünyadan uzakta, hayal alemlerinde yaşamayı çok severler.
Hüsrana uğrasalar da duygusallıktan asla vazgeçmezler. Sadece duygusal olsalar ne ala… Bir de çok kararsızdırlar. Hiçbir konuda anında ve kesin kararlar veremezler. Yeri gelmişken belirteyim, sakın bunlarla alışverişe filan gitmeyin, kararsızlıkları sizi deli eder, sinir sahibi olursunuz. Son anda verdikleri kararların çoğu da yanlış olur. O yüzden iş hayatında da bir türlü başarılı olamazlar. Ya çok sık iş değiştirirler ya da aynı işte kendilerini yukarılara taşıyacak girişimlerde bulunmaktan çekinirler.
Bunların çoğunun öğrencilik yaşamları da çok başarılı değildir. Çünkü disiplinden yoksun ve başlarına buyruk davrandıkları için söz dinlemezler. Kendilerine anlatılanları, öğretilenleri önemsemezler, yani yola gelmezler. Onların kendi doğruları daha önemlidir.
Ancak gerçek sorunlarla yüzleştiğinde ya da işler kafasındaki gibi yolunda gitmediğinde, hemen geri çekilir ve gerçeklerle yüzleşmekten kaçarlar. Onlar için kaçmak sorunu bitirmek demektir. Başkalarının sorunlarını dert ederler ama iş kendi sorunlarına gelince tırsıp geri vites yaparlar.
Başlarına gelen tüm olaylarda hep olumsuz yönleri görmeye bayılırlar. Onlara göre bardağın yarısı dolu değil, hep boştur. Mıknatıs gibi bütün olumsuzlukları kendilerine çekerek, dert edinmeyi başarırlar.
Ne kadar büyürlerse büyüsünler hep çocuk gibi davranırler. Naz, kapris, mızmızlık, huysuzluk ne arasanız bunlarda… En ufak bir olumsuzlukta dünyaları kararır, en büyük felaketler bir tek onların başına geliyormuş gibi davranırlar. Hep bunalımdadırlar, sürekli melankolik ve depresif bir yapıları vardır.
Aşk konularında da çuvallarlar. Aşık olduklarında burunlarının ucunu ve gerçekleri asla göremezler. Aşık oldukları kişiler ile ilgili olumsuz söylenenlere de aşırı tepki verirler. Çünkü aslında onlar kendi hayalini yaşıyordur. Gerçekleri asla duymak istemezler. Gerçekleri söylemeye devam ederseniz sizden uzaklaşırlar. Hayal alemlerinde kendi düşsel senaryolarını yazarlar.
Neyse sevgili Balıklar, sizi bu kadar kötülemek yeter, yoksa iyice bunalıma girersiniz biliyorum.
Evet, bir burç kötüleme yazısının daha sonuna gelmiş bulunmaktayız. Serimizin bir sonraki burcu olan Koç burcuna pislik atmak için şimdiden hazırlıklara başlamam gerek.
O yüzden kalın sağlıcakla…
Gelecek yazı: Koç burcu