TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun çalışmaları ve PKK’nın silah bırakma sürecine ilişkin geçen hafta basına ayrıntılı değerlendirmelerde bulundu, basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
“Kurtulmuş: MGK, PKK’nın silahlı örgüt olmaktan çıktığı yönünde karar verirse hukuki süreç başlar” başlığı ile TBMM Başkanı’nın değerlendirmelerine geniş yer veren Independent Türkçe’nin haberine göre, silah bırakmanın tescil ve tespitinde sürecin nasıl işleyeceğine ilişkin bir soruya verdiği yanıtta, “Milli Güvenlik Kurulu, PKK’nın artık silahlı bir örgüt olmaktan çıktığı yönünde karar alırsa, bu meselenin hukuki zemini tahkim edilmiş olur” demiş.
Sürecin en kritik aşamasının örgütün silah bırakması olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, “Bir sonraki adım, örgütün silahları bıraktığının ve kendini tasfiye ettiğinin tespit edilmesidir. Bu tespiti TBMM değil, MİT ve Milli Savunma Bakanlığı yapacaktır” ifadelerini kullanmış.
Kurtulmuş, bu çerçevede MGK’nın vereceği kararın belirleyici olacağını söyleyerek, “MGK, PKK’nın silahlı örgüt olmaktan çıktığı yönünde karar verirse, hukuki süreç başlar” diye konuşmuş.
MGK, anayasaya göre hükümete tavsiyelerde bulunan bir kuruldur. Kurulun tavsiyelerine uyup uymamak hükümetin takdirindedir. Örneğin, F. Gülen’in faaliyetleri ilgili olarak bir eylem planı hazırlanmasına ilişkin 4 Ağustos 2004 tarihli bir MGK tavsiye kararı uygulanmamış ve kimse bunu mesele yapmamıştı. Zamanla iktidarın F. Gülen’e yönelik tutumu değişmiş, 2010’lu yıllarda Gülen tekrar MGK’nin gündemine alınmıştı. “MGK’nin önemi zamanla anlaşıldı” başlığı ile geçen hafta bu köşede yayınlanan yazımızda, “Gülen Cemaati hakkında on yıl önce MGK’de kabul olunan kararı rafa kaldıran iktidar on yıl sonra MGK’den çeşitli kararlar çıkarmaya koyuldu” demiştim. On yıl önce siyaseten önemsenmeyen MGK, on yıl sonra siyaseten önemsenen bir kurula evrilmişti.
Meclis Başkanımızın yukarıdaki değerlendirmeleri geçen haftaki yazımı anımsattı. Kurtulmuş’un açıklamalarından iktidarın PKK’nın silah bırakma sürecine ilişkin zor kararları MGK’yi devreye sokarak almayı planladığı anlaşılıyor.
Kurtulmuş’un başkanlığındaki Komisyon zor ve önemli bir görevi üstlenmiş durumda. Komisyonun çalışmalarının hassas, karar vermesi güç bir aşamaya geldiği görülüyor. Alınacak kararlar siyasi nitelikte kararlar. Siyasi maliyeti olacak kararlar. İktidarın bu siyasi maliyeti bir ölçüde hafifletmek için bir zamanlar önemsemediği MGK’nin tavsiyesine ihtiyaç duyacağı görülüyor.
Konunun MGK’de ele alınması çok doğal ve yerinde. Esasen Komisyon çalışmalarının Kurul’un dikkatine daha önce de getirildiği MGK toplantılar ardından yapılan açıklamalardan da görülüyor.
Sorular şunlar:
–MGK, siyasi ağırlığı olan bir konuda, terör örgütü PKK’nın silah bıraktığına, silahlı örgüt olmaktan çıktığına dair bir tespitte bulunabilir mi?
–Böyle bir tespitte bulunmaya yetkisi var mı?
MGK böyle bir açıklama yaparsa hukuki süreç başlayabilir mi?
–Konu siyasi nitelikte olduğundan tespiti de siyasi iradenin yapması daha doğru olmaz mı?
–MGK’nin terör örgütü ilan etme gibi bir görev ve yetkisi olmadığına göre, fesih ile ilgili kararın ancak yargı tarafından verilebileceği söylenemez mi?
–Bir okuruma göre sorulması gereken bir soru da şudur: DEM ve PKK yandaşları KCK bildiriminin neresinde durmaktadır? Bu soruya yanıt vermeden ifade edilen görüş ve istekler havanda su dövmektir.
Konu önümüzdeki dönemde MGK’nin gündemine geldiğinde bu tür sorulara verilecek yanıtlar da tartışılabilir. MGK konuyu değerlendirirken büyük titizlikle hazırlanarak, kabul olunan “Milli Güvenlik Siyaset Belgesi”nin (MGSB) esaslarını göz önünde tutması da beklenir. PKK terör örgütü konusunda bu belgede yer alan tespitleri bu çerçevede değerlendirmesi beklenir. MGSB, Kurul üyeleri için yol haritası niteliğinde bir belge.
Öte yandan, MGK’nin konuyu değerlendirirken toplumsal hassasiyetleri de her yönü ile değerlendirmesi beklenir. Toplumda süreci destekleyenler de var, karşı çıkanlar da. İktidarın kendi siyasi amaç ve beklentileri için MGK’yi kullanmak istediğini ifade edenler de var.
Örneğin, Meclis Başkanı’nın değerlendirmelerini okuyan bir yurttaş, “Bir varildeki ateşe atılmış birkaç silahla bu işin olacağına kim inanır ki? Sorumluluğu MGK’ye atıyorlar” diyerek MGK’nin devreye sokulmasına duyduğu tepkiyi dile getirmiş. Emekli avcı olduğu anlaşılan bir yurttaş da “Benim avı bırakınca sattığım av tüfekleri bile neredeyse PKK’nin yaktığı silahlar kadardı. Herkesi kör, âlemi sersem zannediyorlar” demiş sürece duyduğu güvensizliği ifade etmek amacıyla. Bu yönde düşünen o kadar çok insanımız var ki…
11 Temmuz’da bir grup PKK’lının sembolik olarak silahlarını yakmalarının ardından da terör örgütünün bu adımı kimi çevrelerce inandırıcı bulunmamış ve çeşitli eleştirilere yol açmıştı. Silah yakmanın ne anlama geldiği hususunda da dikkat çekici yorumlar yapılmıştı. Bu çerçevede Kürtlerin Nevruz’da yaktıkları ateşin anlam ve önemi üzerinde durulmuştu.
O tarihte Akdeniz Gerçek gazetesinde de yazmıştım.
Nevruz ateşi mitolojik olarak Kürt kültüründe “Demirci Kawa Efsanesi”ne dayanıyor; zulme karşı zaferi simgeliyor. Efsaneye göre, zalim hükümdar Dehak’ın zulmüne isyan eden Kawa, 21 Mart’ta dağlarda ateşler yakarak halkı özgürlüğe çağırır ve Dehak’ı devirir. Bu nedenle Nevruz zulme direniş, özgürlük ve yeniden doğuş sembolüdür. Kürtler için “haksızlığa başkaldırı” anlamı taşıması, bu tarihsel mitolojiye dayanıyor.
Silahların yakılma nedeni hakkında görüşüne başvurduğum psikolog Dr. Nil Gönce, PKK’nın, 2013-2015 süreçlerinde de benzer sembolik eylemlerle silahlarını yaktığını anımsattı. “Bu eylem, örgütün ‘silahlı mücadeleyi geçici olarak askıya aldığını’ gösterme amacını taşıyordu” dedi. Sembolik olarak eylemin Nevruz ateşine gönderme niteliği taşıdığına işaret eden Dr. Gönce “PKK, ateş yakma ritüelini bilinçli olarak Nevruz direnişinin ikonografisi ile ilişkilendirdi. Ateş, hem ‘zulmün sonu’ hem de ‘yeni bir dönemin başlangıcı’ metaforu olarak kullanıldı. Amacı, eylemi Kürt halkının tarihsel direniş kimliği ile özdeşleştirerek meşruiyet kazandırmaktı” diye konuştu.
Dr. Gönce, verilen mesaj için de şunları söyledi:
“‘Silahların sustuğu’ vurgusu yapılarak barış sürecine destek verildiği imajı oluşturuldu. ‘Ateşle yok etme eylemi, Nevruz mitolojisindeki zulmün ateşle tasfiyesi temasını çağrıştırdı.”
Gönce, “Asıl hedef Türkiye kamuoyunda ve uluslararası alanda ‘barış yanlısı’ bir algı inşa etmekti. PKK Nevruz’un kültürel kodlarını kullanarak eylemine kitlesel duygusal bağ kazandırmayı hedefledi. Ancak bu, örgütün şiddet politikasını kalıcı olarak değiştirmedi. 2015’te sürecin çökmesiyle çatışmalar yeniden başladı. Gerçek barış, silah yakmaktan değil kalıcı çözümden geçer” dedi
Türkiye kamuoyunda gelinen aşamada “barış yanlısı” bir algı oluştu mu? İnsanlarımız her daim barıştan yana olmuştur. Ancak insanlarımız PKK’nın terör eylemlerini unutabilmiş değil. Şehitleri, gazileri, ekonomik kayıpları vs. de unutmuş değil. PKK’nın gerçek niyetleri konusunda ciddi kuşkuları var. Gelişmelerin seyrine göre terör eylemlerinin tekrar başlayabileceği düşünülüyor… Bu düşüncelerinde haksız olduklarını kim söyleyebilir? İnsanlarımıza bu haklı kuşku ve kaygılarını giderici, geleceğe güvenle bakmayı sağlayıcı eylem ve söylemler geliştirilmeli.
Her şeye rağmen kalıcı çözümün gerçekleştirilmesini arzulayan insanımız çok. Bu arzunun gerçekleşmesi yönünde kritik aşamadan geçiliyor. Bu çerçevede örgütün silahları bıraktığının ve kendini tasfiye ettiğinin tespit edilmesine ihtiyaç duyuluyor. Bu tespiti kim yapacak? Kurtulmuş’a göre MGK. Ancak MGK’nin böyle bir tespiti yapmaya yetkisi olup olmadığı tartışmalı. Yukarıda hangi kurumun yetkili olabileceğine dair bazı sorular ortaya attık. Bu sorulara verilecek yanıtlar, tespiti yapmaya hangi kurumun yetkili olduğunun belirlenmesine yardımcı olabilir.
Konunun siyasi nitelikte olduğu dikkate alındığında, tespiti yapacak olan da esas itibarıyla siyasi irade olmalı denebilir. Siyasi irade bu aşamaya gelene kadar büyük cesaretle hareket etmiştir. Özellikle Kürt kökenli insanlarımız atılan adımlarla büyük beklenti ve umut içine girmişlerdir. Sürecin başarısızlıkla sonuçlanması halinde bu insanlarımız büyük hayal kırıklığına uğrayacak, örgüt farklı isimler altında eylemlerine tekrar başlamak için zemin bulacaktır. Bu itibarla, Komisyon’da temsilci bulunduran bütün siyasi partiler büyük sorumluluk duygusuyla hareket etmeliler. Siyasi irade de bu anlayışla süreci samimiyetle, art niyetsiz sahiplenmeli.
Süreç MGK’nin önüne geldiğinde, Kurul konuyu tüm boyutları ile değerlendirecek. Bu değerlendirmelerin ışığında örgütün silahları bıraktığına ve kendini tasfiye ettiğine dair tespiti hangi kurumun üstleneceği de netleşebilir. Tespitin ardından münfesih örgütle ilgili farklı konuları içeren yasal düzenlemelere gidilmesi beklenir.
İlgili yazı:
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:
