Pazartesi, 13 Eki 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Köşe Yazıları

Yağmur damlası üzerine

Erdal Çolak
Son güncelleme: 19 Eylül 2025 19:57
Erdal Çolak
Paylaş
Paylaş

Yağmur cama vurdukça içimde bir huzur uyanır. Gökyüzü ağlar, ben sessizce dinlerim. Dünya bulanık bir tabloya dönüşürken, damlaların izini sürmek yetip de artar.

Yağmur, gökten düşerken görünmez bir çağrıya cevap verir. Rüzgârla savrulur, sonunda toprağa kavuşur. Her damla bir iz bırakır; kimi bir çiçeği diriltir, kimi bir dereyi besler. Biz de onun gibi, bilinmez bir kaynaktan kopar, hayatın rüzgârlarında savruluruz.

Cama düşen tek bir damla bile unutulmuş anıları uyandırabilir: Bir elin sıcaklığı, yazdan kalma bir öğle, bir ismin yankısı. Çünkü damla sadece düşmek değil, akışın ta kendisidir. Düşerken hem özgürdür hem mahkûm; kaygının küçük ama yoğun sembolüdür. Nereye varacağını bilemez, bazen de hiçbir yere varmaz.

Damla doğa yasalarının itaatkâr çocuğudur. Buluttan kopar, toprağa karışır, buharlaşır ve yeniden göğe döner. Aynı damla iki kez düşmez; bu yüzden her düşüş varlığın geçiciliğine dair bir işarettir. Her damla farklıdır: saray camında bıraktığı iz başka, bir gecekondu damındaki sesi başkadır.

Yağmur damlası insanlık tarihi kadar eskidir. Mezopotamya’da, Fırat ve Dicle’nin sularıyla birlikte düşen her damla bereketin ve yaşamın simgesiydi; tarımı ve uygarlığın doğuşunu şekillendirdi. Hint kültüründe damla, kozmik döngülerin ve reenkarnasyonun bir sembolü olarak görülür. Ganj Nehri’ne düşen her damla, ruhun arınmasına katkıda bulunur; evrensel akışın bir parçası hâline gelir. Orta Doğu’da yağmur damlası hem yaşam hem tarih taşır; kurak topraklarda düşen bir damla hem umut hem hayatta kalma mücadelesinin simgesidir.

Bir damla bazen sadece doğanın parçasıdır; bazen ise tarihin akışını değiştiren son damla olur. Nepal’de bir dağın yamacına düşen damla seli başlatabilir, Fransa’da halk öfkesi birleşip bir nehre dönüşebilir. Orta Doğu’da bir damla kan hafızalara kazınır, Rojava’da kadınların direnişi çölü yeşerten bir damla gibidir. Suriye’de damlalar bombaların bıraktığı çukurlarda birikir; Arap Baharı Tunus’taki bir tokatla başladı. Birinci Dünya Savaşı ise Saraybosna’daki tek bir kurşunla bardağı taşıran son damlaydı.

Bugün damla yalnızca metafor değil; iklim krizinde selin veya susuz topraklara düşen umudun habercisidir. Göç yollarındaki bir çocuğun gözyaşı, Suriye ve Rojava’daki kan gibi; kentlerde beton üstünde kaybolur, köylerde hâlâ hayat verir. Teknolojinin ekranlarında kayıp giden ama iz bırakan damlalar da vardır.

Dinî perspektifte damla, kutsal mesajların ve ilahi iradenin simgesidir. Kur’an’da su hayatın kaynağı ve bereketin sembolüdür; Hristiyanlıkta yağmur, Tanrı’nın rahmetinin bir işaretidir; Hinduizm’de su, temizlenmenin ve kozmik döngülerin aracıdır.

Yağmur damlası hem kırılganlığın hem de dönüşümün simgesidir. Küçük görünür ama birikince çağlayan olur. İnsanlık da böyledir: her birey tek bir damladır; birleştiğinde tarih olur.

Bir damlanın düşüşünde belleğin kapıları, tarihin izleri ve evrenin yasaları gizlidir. Küçük olan, bazen en büyük hakikati taşır. Bir dağ yamacında çığa sebep olan damla ile çölde bir tohumu yeşerten damla aynı kaynaktan gelir. İnsan da öyledir: kimi zaman küçük bir sözüyle bir başkasının hayatında devrim yaratır, kimi zamansa kendi çölünde kaybolur.

Edebiyat ve felsefe de damlada yankısını bulur. Proust için damla belleği uyandırır, Dostoyevski için kasveti yansıtır. Balzac’ın Paris’inde toplumsal sınıfları eşitler; Woolf’un satırlarında kesintisiz yaşam akışına dönüşür. Çukurova’nın topraklarında bir damla yaşar; tıpkı Yaşar Kemal’in küçük ama güçlü hikâyeleri gibi, düşerken toprağı ve emeği besler. Orhan Pamuk’un İstanbul’unda ise şehrin hüznünü taşır. Filozoflar için damla varlığın imgesidir. Heidegger onun geçiciliğinde “an”ı görür. Sartre özgürlüğün ve yalnızlığın sembolü olarak yorumlar; Camus absürdün minyatürü sayar. Bergson süreyi, Nietzsche ebedi dönüşü, Spinoza ise zorunluluğu damlada bulur.

Yağmur bize şunu söyler: Küçük olanı küçümsememek gerekir. Bazen bir damla bir hayat kurtarır, bazen tarihi değiştirir, bazen de tüm insanlığa aynadır. Sonunda yağmur damlası hem romancıya hem filozofa aynı şeyi fısıldar: küçük olan, en büyük hakikati taşır. Her düşüşte hem sahnenin ruhu gizlidir hem de varlığın anlamı. Bir damla ne kadar küçük olursa olsun, düştüğü yerin kaderini değiştirir; tıpkı yaşamda her bireyin sessiz ama derin etkisi gibi.

***

Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:

X

Bluesky

Facebook

Instagram

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanErdal Çolak
Takip et:
Gazeteci-yazar-akade​misyen. Konya’nın Cihanbeyli ilçesine bağlı Kuşça kasabasında 1975’te doğdu. İlk ve ortaöğretimini Konya’da tamamladı, 1996 yılında başladığı Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi’ndeki üniversite, daha sonra Danimarka Kraliyet Okulu’nda (İVA) Copenhagen (The Royal School of Library and Information Science) Kütüphanecilik bölümünde tamamladı. Kütüphanenin Kültüre Etkisi ve Bilginin Bilimselliği üzerine doktora yaptı. Danimarka The Union Press Associat​ion IPC yönetim kurulu üyesi, uluslararası basın yayın kartı sahibi. Kişisel gelişim alanında eğitimler aldı. Psikoterapi Eğitimi sertifikası, Yaşam Koçluğu ve NLP (Zihinsel ve Dilsel Programlama) konusunda diploma sahibi. ”Sonsuzluk İle Hiçlik Arasındaki İnsan” adlı deneme kitabı Dancaya, ”Yalnızlık Aşktır; Yalnızlık, Yokluğun, Hiçliğin Şiirleri” kitabı”. ”Loneliness Is Love” adıyla İngilizceye çevrildi. ”Yüreğim Sensizliğim”, ”Yalnızlık Aşktır”, ”Ben Sana Değil Kendime Geç Kalmışım” adlarında şiir kitapları var. Danimarka’da yaşamaktadır.
Önceki Makale Rusya’nın tek “çıkış kapısı”
Sonraki Makale Mehmet Şüküroğlu çiziyor

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

EditörKöşe Yazıları

“Guggenheim Etkisi”

Emre Dilek
12 Ekim 2025
EditörKöşe Yazıları

Beyin yeniyi mi sever eskiyi mi? 

Dr. Nevin Sütlaş
12 Ekim 2025
Köşe Yazıları

Gazze’de Trump ve Erdoğan’ın “kırılgan ateşkesi…”

Aydın Sezer
11 Ekim 2025
Köşe Yazıları

Görünmeyen kafeslerimiz…

İnan Özbek
10 Ekim 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?