Mart 2022’de İstanbul’da yapılan görüşmeler, Ukrayna savaşının belki de en kritik dönüm noktasıydı
O masada sadece silahlar değil, umutlar da konuşuluyordu. Ukrayna, NATO üyeliğinden vazgeçmeye hazırdı; karşılığında çok taraflı güvenlik garantileri ve egemenliğini koruyacak bir anlaşma haritası öneriliyordu. Rusya için bu, “NATO artık genişlemiyor” mesajıydı; Ukrayna içinse “egemenliğimiz ve güvenliğimiz teminat altında” hissi yaratılmıştı. Ancak, bu kırılgan uzlaşı, Londra’dan gelen diplomatik müdahaleyle bozuldu. Boris Johnson’ın Kiev ziyareti ve Zelenski’nin Moskova ile doğrudan müzakereyi kapatan hukuki adımları barışa açılan pencereyi kapattı.
Savaşın ilk aylarında Rus ordusu Kiev’den çekildi, ardından Donbas ve güneyde yıpratma savaşına başladı. Bu askeri gelişmeler, İstanbul mutabakatındaki kırılmanın ne kadar pahalıya mal olduğunu gösterdi: Binlerce insan hayatını kaybetti, ekonomiler çöktü, Avrupa’nın güvenlik yapısında derin çatlaklar oluştu. Rusya’nın işgal ettiği bölgelerdeki referandumlar ve ilhak kararları savaşı içinden çıkılamaz bir boyuta taşıdı.
2023’te Ukrayna’nın karşı taarruzu beklenen etkiyi yaratamadı. 2024’te savaşın yükü Kiev’in omuzlarında ağırlaştı; Moskova ise sanayi ve askerî kapasitesini kalıcı bir düzene oturttu. Zelenski’nin “Ukrayna olmadan Ukrayna hakkında konuşulamaz” çıkışı haklı bir egemenlik vurgusuydu. Ancak, sahadaki denge değişmedikçe bu söylem, barışın kapısını tek başına aralayamıyordu.
Nihayet, Putin’in Ukrayna ile doğrudan müzakere çağrısı hatta bu konuda Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan yardım talebi, birkaç tur devam eden İstanbul müzakerlerini tekrar başlattı. Trump’ın özel temsilcisi Witkoff’un Moskova ziyaretleri ve Putin ve Kremlin yetkilileriyle kurduğu özel ve samimi ilişkiler, kayda değer sonuçlar üretti. İşte Alaska zirvesi böyle bir ortamda gerçekleşti.
Büyük güçler yeniden sahnede
Alaska’da yapılan Putin-Trump görüşmesi, uzun süredir kapalı olan diplomatik kanalların yeniden açılabileceğini gösterdi. Avrupa başkentleri ateşkesi önceliyor; Washington ve Moskova ise daha kapsamlı bir barış anlaşması arayışını sürdürüyor.
Bugün asıl mesele, ateşkes ile barış anlaşması arasındaki farkta yatıyor: Ateşkes, silahların sustuğu ama savaşın hâlâ hukuken sürdüğü bir ara dönem. Barış anlaşması ise nihai statüleri, güvenlik garantilerini ve yeniden inşayı kapsayan kalıcı bir mutabakattır.
23 Şubat 2025’te Trump’ın özel temsilcisi Witkoff’un İstanbul taslaklarını yeniden gündeme getirmesi bu açıdan önemli. Diplomasi, kaybedilen metni aynen kopyalamaz; onu günceller. Bugün güncellenmesi gereken başlıklar net:
Toprak statüsü ve referandumların yarattığı yeni hukuki zemin, yaptırımların aşamalı kaldırılması ve güvenlik düzenlemeleri, Ukrayna’nın güvenlik garantileri ile Rusya’nın NATO kırmızı çizgileri arasındaki dengenin sağlanması ve yeniden inşa finansmanının koşulları ve teminat mekanizmalarının yaratılmasıdır.
Barışın mimarisi, halkın rızasıyla inşa edilir. Ukrayna halkı ağır bedeller ödedi; bu yüzden her anlaşma meşruiyet süzgecinden geçmek zorunda. Kiev’in elini güçlendirecek unsurlar sadece sınırlar değil: Kalıcı güvenlik şemsiyesi ve AB müzakerelerinde net takvimlerin ortaya konulması süreci hızlandırabilir.

2022’de yapılan İstanbul görüşmeleri. Fotoğraf: DHA
Savaş yorgunluğu, liderlik tercihlerine de yansıyor. Zelenski’ye yönelik memnuniyetsizlik, halkın barışa açık bir dil beklediğini gösteriyor. Ancak bu, Rusya’nın maksimalist taleplerine teslimiyet anlamına gelmemeli. Aynı şekilde Rus kamuoyunun da bir “zafer anlatısı”na ihtiyacı var. İşte bu noktada iletişim stratejisi devreye giriyor: İç kamuoylarına paralel anlatılar ve senkronize takvimler, sahadaki sessizliği masadaki ilerlemeye bağlayabilir.
Sonuç olarak yapılması gereken, İstanbul’da yarım kalan metni güncelleyip zamana yayılan bir yol haritası çıkarmak. Yukarıda belirtilen iki farklı yaklaşımın kesiştiği noktada hibrit bir formül doğabilir: Önce güven artırıcı adımlar, ardından siyasi müzakereler ve nihayetinde güvenlik garantileriyle imzaya giden bir yol. Barış büyük laflarla değil; küçük ve somut adımların zinciriyle gelir. İstanbul fırsatı kaçtı belki, ama izleri hâlâ duruyor. Alaska hattı, bu izlere yeni bir ritim ekleme şansı sunuyor. Savaşın mantığını değiştirecek olan şey, tarafların en temel güvenlik beklentilerini aynı metinde buluşturacak bir formüldür. Bu cesaret sadece liderlerden değil, halkların barışa göstereceği olgunluktan ve uluslararası toplumun akılcı garantilerinden beslenir.
Son cümle olarak, “Avrupa’nın da aklına başına alması” gerektiğini belirtmezsem yazı eksik kalır…
Manşet fotoğrafı: president.gov.ua
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: