Cumartesi, 7 Haz 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Köşe Yazıları

Osmanlı diye diye…

Orhan Alpdündar
Son güncelleme: 7 Mart 2025 06:54
Orhan Alpdündar
Paylaş
Paylaş

Kimi siyasetçiyi, bilim insanını ya da tarihçi geçinen kimi “çokbilmiş” insanları izliyor, gözlemliyor, dinliyorsun.

Suratından düşen bin parça…

Yüz asık, kaşlar çatık, gözlerine taktığı sorgu hançeri dile gelmiş şakıyor:

-Bir ülke geçmişinden kopuk yaşayabilir mi?

-Ne demek o?

 -Atatürk Cumhuriyeti diyorsunuz, başka bir şey demiyor, Osmanlı’yı siliyorsunuz, böyle şey olabilir mi?

-Olamaz.

Şaşırıyor, duraklıyor, ekliyor:

-Biz sizi başka türlü düşünüyorsunuz diye bilirdik.

-Yanlış?

 -Nedir yanlış olan?

Bak anlatayım:

-Osmanlı tarihine Cumhuriyetten sonra sahip çıkılmaya başlandı. 1923 yılından önce bu yolda yapılan çabalar, hem yetersiz hem de yok denecek kadar azdır.

-Nasıl yani?

-Bir insan kültürüne, tarihine, geçmişine, yer altı zenginliklerine, yer üstü kazanımlarına, şehirlerine, doğasına, göllerine, nehirlerine, ırmaklarına, el sanatlarına, kısası nesi var nesi yoksa tümüne sahiplenmesi için, bilinçlenmesi, okuyup araştırması işin olmazsa olmazıdır. Bunları yapmayan, olayları sırasına ve o günün koşullarına göre okuyup araştırıp aklın süzgecinden geçirmeyen insan geçmişinden çok uzaktır. Gün aşırı, Osmanlı’yı olur olmaz yerde gündeme getirmekle, her aklına esenin “Bir gecede cahil bırakıldık” demesiyle olmaz bu iş, gerçekleri görmek lazım.

Durdu, düşünde ve ekledi:

-Aç biraz.

-Aydınlanmayı es geçen toplum geçmişinden uzak kalmaya mahkumdur. Osmanlı’nın son dönemlerinde toplum ne yapacağına bir türlü karar veremiyordu. Batı uygarlığı ile Osmanlı arasındaki uçurum gittikçe derinleşmiş, o dönem kimi yöneticilerin başlarını da döndürmüştü. Batı’da dinsel dogmalarla bilimden yana olanların kanlı kavgasında bilim başarı kazanmış, kulluktan vatandaşlığa geçilmiş, dolayısıyla inan hakları gündeme gelmişti. Bütün bu gelişmelerle birlikte Sanayileşme Devrimi’nin yarattığı aydınlık çağdaş uygarlığın temel taşları olmuştu.  Osmanlı ise İslam Orta Çağı’nı bir türlü aşamamıştı. Matbaa Osmanlı’ya 250 yıl gecikmeyle girdi.  Yazı devriminin 1928’de yapıldığını biliyorsun. Osmanlı’nın kuruluşundan o güne kadar basılan kitap sayısı yaklaşık 25 bindir. 600 yıllık tarihi o kadar kısıtlı kitaba nasıl sığdırırsın? Kimi tarihçilere göre Osmanlı okullarında öğrencilere öğretilecek doğru dürüst tarih kitabı da yoktu. Geçmiş söylencelerle anlatılır, belletilirdi. Osmanlı tarihine dair ciddi çalışmalar Cumhuriyetle ivme kazandı. İslam Orta Çağı Anadolu’da aşılmadan, akıl inançtan, bilim dinden bağımsızlaşmadan hiçbir toplum geçmişine sahip çıkamaz.

Şaşkın bakarken ekledi:

-Cumhuriyet Osmanlı’nın karşısında değil miydi?

-Evet, karşısındaydı. Ama nasıl bir karşıtlık bu? Atatürk ve Cumhuriyet devrimleri hem kendine özgü doku taşır hem de evrensel bilimin gereğini yerine getirir. Bu nedenle Atatürk Batı emperyalizmine karşıydı. Batı uygarlığına değil. Anadolu’da boy vermiş bütün uygarlıklara sahip çıkıldı. Bu ülkemiz için çok önemli bir adımdı. Osmanlı’nın mimarlığı, minyatürü, edebiyatı, siyaseti, kültürü, kısası; nesi var nesi yoksa evrensel değer yargıları oturmuş bir toplumla değerlendirilebilir, başkası olmaz. Almanya 1. ve 2. Wilhelm’e nasıl bakıyorsa,  Fransa 14. Louis’ye nasıl bakıyorsa, Hollanda 1. Oranje’ya nasıl bakıyorsa Türkiye Cumhuriyeti’nde de Kanuni Sultan Süleyman’a, ya da Abdülhamit’e eşdeğerde bakılır. Bu bakışlar siyasal değil bilimseldir.

-Peki, tarihimizi yüceltmeyecek miyiz?

– Elbette yücelteceğiz, ne var ki bunu yaparken hamasi nutuklarla tarihe yaklaşmak, kendimizi aldatmak demektir. Bugünkü kısır politika kavgalarının aymazlığında tarihin ötesinden berisinden çekiştirmek, kısır döngüden başka bir şey değildir. Tarihi irdelerken o zamanki koşulları da bilimsel çerçevede hesaba katmak gerekir. Bu bir uygarlık sorunudur.

Siz bakmayın her konuşana. Türkiye Cumhuriyeti bizi geçmişimizden koparmıyor; tam aksine geçmişimize bağlıyor.

Görsel: osmanliteskilati.net

***

Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:

X

Bluesky

Facebook

Instagram

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanOrhan Alpdündar
Takip et:
Hollanda'da yaşayan deneyimli gazeteciden Türkiye'ye ve dünyaya bakış.
Önceki Makale 1. sayfa nasıl yapılmaz?
Sonraki Makale İkonik fotoğrafın öyküsü

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

*Köşe Yazıları

‘Puantiye kraliçesi’ Yayoi Kusama

Dr. Nevin Sütlaş
7 Haziran 2025
Köşe Yazıları

Nâzım’ın mahallesinde anıtı olsa

M. Hakkı Yazıcı
5 Haziran 2025
Köşe Yazıları

Balıklar kadar olamadık

Erdal Çolak
4 Haziran 2025
Köşe Yazıları

Aşk, memleket sevdası ve sosyalizm

İlhan İlmenöz
3 Haziran 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?