Son haftalarda Suriye’de Heyet Tahrir El-Şam (HTŞ) adlı askeri-siyasi koalisyon, beklenmedik ilerlemesi ve Şam’ı hükümet güçlerinden almasıyla birlikte, küresel medyanın ilgisinin odağına oturdu.
Pek çok ülke tarafından “terör örgütü” olarak tanımlanan grubun meşruiyeti ve hukuki statüsüne ilişkin sorular yeniden gündeme gelmiş oldu. Örneğin Lübnanlı tanınmış siyaset bilimci Rami Hilal, ortaya çıkan güvenlik kaygılarının HTŞ’nin meşruiyeti konusunda fazlasıyla şüphe uyandırdığını, ancak ülkede “belirli şartların” yerine getirilmesi halinde örgütün güven kazanma şansına pekâlâ sahip olabileceğini savunuyor. Lübnanlı siyaset bilimci diğer türlü; hukukun üstünlüğüne saygı gösterilmez ve de Suriye’nin dini ve kültürel çeşitliliği dikkate alınarak ülkedeki durumun barışçıl bir şekilde kontrol edilmesi sağlanamaz ise, HTŞ’nin iktidara gelmiş olmasının ülkede ve toplumda ciddi yıkımlara yol açabileceğine dikkat çekiyor.
Rami Hilal HTŞ’nin; Suriye’deki tüm etnik, dini ve mezhepsel grupların haklarına saygı gösterilmesini sağlaması, hiçbir gerekçeyle yasaların ihlaline izin vermemesi ve ayrıca bütün devlet kurumlarının güvenli ve istikrarlı işleyişlerini garanti edebilmesi durumunda ancak; örgütün meşruiyet temin etmeye başlayabileceği ve diğer ülkelerle de güvene dayalı ilişkiler kurabileceğine işaret ediyor. Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa yönetimleri Heyet Tahrir El-Şam’ı yakından ve ihtiyatla izlemeye devam ediyorlar ve ülkede barış ve güvenliğin bir şekilde sağlanması halinde Şam’daki yeni yetkililerle temas kurmaya hazırlanıyorlar. Dünya siyaseti ve kamuoyu, ülkede bakanlıklar başta olmak üzere tüm belli başlı kamu kurumları ile sivil kuruluşların düzenli, kesintisiz ve güvenlik içinde faaliyet göstermelerine ve elbette ki silahlı kişi ve grupların baskı ve tehdidinden bağımsız olmalarını öncelikli olarak önemsiyor. Bu noktada bilhassa Avrupalı diplomatlar, “Arap Baharı” sırasında bu ve diğer bazı Orta Doğu ülkelerinde karşılaştıkları tehditlerden hareketle, Şam’daki diplomatik misyonlarının güvenliği konusundaki endişelerini saklamıyorlar.
Esad’ın hatalarını tekrarlamama
Rami Hilal’in vurguladığı gibi, Suriye’deki bu son kritik ve olağanüstü günlerde yabancı hükümetler ve uluslararası kuruluşlar ülkedeki mevcut durumu yakından takip ediyor. İktidarı ele geçiren güçlerin orta ve hatta kısa vadede yapacakları kritik ve stratejik yanlışlar, Suriye Arap Cumhuriyeti’ni dünkü konjonktürden çok daha gerilere sürükleyebilir ve ülkedeki ekonomik-toplumsal ve tabii ki siyasi durumu 2011’den beri hiç olmadığı kadar kötü noktalara getirebilir.
Bu bağlamda Şam’daki yeni (belki de geçici) yönetimin barışçıl sivil kurumsallaşmayı, idari istikrarı ve toplumsal ortamda rıza ilişkilerini sağlamaya yönelik azami çaba harcaması gerekiyor, hatta şart. Aksi takdirde belki de çok yakında halk nezdinde Beşar Esad Rejimi’yle aynı olumsuz değerlendirmelere maruz kalma riskiyle gerçek anlamda karşı karşıya kalacaktır. Ve en önemlisi de bu azımsanmayacak ihtimal, Suriye halkına ve toplumuna karşı uzun süredir uygulanmakta olan haksız ve zalimane emperyalist-Batı yaptırımlarının devam etmesine pekâlâ yol açabilir…
Fotoğraf: sawapcenter.org