Emekli felsefe öğretmeni ve gazeteci Zuhal Kişin Köseoğlu’nun yolu, adeta felsefeye düşürülmüş. Ağabeyinin arkadaşının “Sende felsefe potansiyeli var, sen felsefe bölümünü yaz” demesiyle felsefeye itilen Köseoğlu “Kendime verdiğim emek, felsefe bilgisinin ışığında olunca, hayatımla bağım daha da kuvvetlendi” diyor. Felsefeyle ilgilenmeyenlere de hayatlarını başkalarına ipoteklememeleri için onun ışığından yürümelerini tavsiye eden Köseoğlu, felsefi öğreti oluşturmakla, felsefeyle yol almanın başka şeyler olduğuna dikkat çekiyor. Bu nedenle de, felsefeyle yol alacak kişinin ezberlerin ötesindeki kendine ait hayatın sahibi olabilmesi için öncelikle ‘değer bilgisi’ ile donanmasının zorunlu olduğunu söylüyor.
Elif Şahin Hamidi
***
–Neden Felsefe? Yolun nasıl felsefeye düştü?
-Sevgili Elif Hanım, bu söyleşi dizinizde yer verdiğiniz katılımcılarınızın sorularınıza verdikleri yanıtları okuyunca, yolumun felsefeye düşmesiyle ilgili öykümün ayrık otu gibi sırıtacağını düşündüm. Gerçekten de ben felsefe yoluna çekildim, itildim, düşürüldüm, felsefeyle ayağa kaldırıldım; ne derseniz deyin! Ben ortaöğretim dönemimde felsefe dersi görmedim; fen şubelerinde sosyoloji, psikoloji, mantık dersleri okutuluyordu ama felsefe yoktu. Aile kültürüm içinde de kitap, doğum günü hediyesi olarak en baş yerini alsa da felsefe alanında hiçbir birikimi bulunmuyordu. Yetmişli yılların genç kuşağından biri olarak, felsefeye ilişkin adını duyduğum tek şey, George Politzer’in “Felsefenin Temel İlkeleri” idi.
Makine mühendisi olan ağabeyimin bir arkadaşı, İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü üçüncü sınıf öğrencisiyken, felsefeye olan tutkusu nedeniyle okulu bırakmıştı. Zaman zaman bize gelirdi. İngilizce felsefe kitapları okuyordu. Çok birikimli ve zeki biriydi. Ben de o dönem üniversite sınavına hazırlanıyorum. Sohbet ettiğimiz kimi zamanlarda konular derinleşiyordu. Bir gün bana “Sende felsefe potansiyeli var, sen felsefe bölümünü yaz” dedi. Ben de “Peki yazarım, kazanırsam da giderim. Siz de okulunuza döneceksiniz, anlaştık mı?” dedim. Ben Ege Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünü kazandım, o da okuluna döndü. Felsefe yolculuğum, iki hayata da dokunmuş oldu. Güner Bey’e beni felsefeye yönlendirdiği için minnet borçluyum.
–Peki, felsefe sana ne yaptı? Felsefeyle birlikte değişen bir şey oldu mu hayatında?
-Felsefe eğitimim ve öğretimimle anladım ki felsefe ile bağ kurmak bir kişilik özelliği. Hayatınıza hangi ilke ve kurallarla sahip çıktığınıza ilişkin bir yaklaşım. Felsefi bir dille, söyleşiye uygun düşecek biçimiyle söylemem gerekirse, hangi değerleri dikkate alarak, ne şekilde değerlendirmeler yaparak yaşadığınızla ilgili. Sayın Güner Koca’nın bana, “sende felsefe potansiyeli var” sözlerinin ne anlama geldiğini yıllar sonra anlamış oldum. Felsefe eğitimimden sonra, temellendirmelerim güçlendi. Düşünce zıtlaşmalarım törpülendi. Kendime verdiğim emek, felsefe bilgisinin ışığında olunca, hayatımla bağım daha da kuvvetlendi.
–Kimileri felsefeden korkuyor. Felsefeden korkmaya gerek var mı sence ve bu korku nasıl aşılabilir?
-Ezbere yaşama o kadar alışılmış ki insanların düşünmekten kaçtığını anladım. Demem o ki felsefeden korkmaktan ziyade, düşünmek zahmetli geliyor. Sorgulamak, araştırmak, bilginin yolculuğuna çıkmak… Ohhoo ne zor işler! İnsan olmanın bilincine varmak ve buna uygun yaşamak, gerçekten çok büyük emek istiyor. Ama İoanna hocamın da işaret ettiği gibi “gözünüz aynı noktaya sürekli bakınca” görmek kolaylaşıyor. Ayrıntısıyla görmeyi öğreniyorsunuz, yaşama enerjiniz artıyor. Karl Jaspers “Felsefe yolda olmaktır” diyor ya, ben de “Hayat, bilinçli bir farkındalıkla yolda olmaktır” diyorum; yaşarken bir sürü kapıdan geçilir ve felsefe anahtar görevi görür.
–Felsefe ve diğer disiplinler arasındaki ilişki hakkında ne düşünüyorsun? Disiplinler arasılık neden önemli? Felsefe neden herkese lazım ya da lazım mı?
-Bu sorunuza dolaylı bir yanıt vereceğim: Felsefe öğretmeni olarak görev yaptığım bir zaman, dönemin (Bursa) İl Milli Eğitim müdür yardımcılarından Bahar Apak (sanatçı Sarp Apak’ın annesi) beni arayarak, Uludağ Üniversitesinde ortaöğretim ve yükseköğretim iş birliği kapsamında ders müfredatlarına ilişkin bir değerlendirme toplantısı yapılacağını, bu bağlamda görüş ve önerilerin ele alınacağını belirterek, benden felsefe alanıyla ilgili bir çalışma hazırlamamı istedi. Öncelikle şu öneride bulunmuştum: FKB (fizik, kimya, biyoloji) ve matematik bölümleri başta olmak üzere yükseköğretimin hemen her alanında müfredatlarında yüzde otuz oranında felsefe derslerine yer verilmesi, felsefe bölümlerinde de FKB ve matematik konularından toplamda yüzde otuz oranında dersler okutulması. Bilinir ki felsefe bütün bilimlerin anasıdır; insan bir özne olarak, nesne edindiği her şeyi anlamak için yolculuğa çıktığında felsefenin öyküsü başlar. Eski Çağ filozoflarına baktığınızda kimilerinin biyoloji, geometri, matematik, fizik, tarih vs. gibi alanlarının bir ya da birkaçında çok yetkin olduklarını okuyoruz. Hatta bu filozofların felsefi öğretileri, bu bağlamlarda bir sistem haline geliyor. Yani aslında felsefeyi diğer disiplinlerden, diğer disiplinleri felsefeden tüm bağlarını koparırcasına ayıramazsınız, ayırmamalısınız!
İoanna Kuçuradi hocamızın verdiği bir örneği hatırlayalım: İnşaat mühendisi bir kişinin bir bina inşaatında merdiven basamaklarının yüksekliğini hesaplarken, düşmeye neden olmayacak şekilde projelendirmesinin önemi, insanla ilgili bir konudur. Konu uzadı ya, yer vermeden geçemeyeceğim. Bir endüstri meslek lisesinde görev yaparken, bilgisayar bölümünde öğrenim gören bir öğrencim, ders sırasında öfkeli bir tepkiyle “Felsefe benim ne işime yarayacak, gelecekte ben teknik alan insanı olacağım” dedi. Sonrasında kurduğumuz iletişim olumlu gelişti. Kendisi İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesini kazandığında, İstanbul Üniversitesinde Betül Çotuksöken hocamızın da öğrencisi olarak seçmeli felsefe dersi aldı. Mimar olduktan sonra bana “Hocam, mimarlığıma en büyük katkıyı felsefe yaptı” dedi. Sorunuza ilişkin son sözüm, hayatına sahip çıkarak yaşamak isteyen herkese felsefe lazım.
–Peki, felsefe karın doyurur mu? Aileler, çocukları aç kalacak diye felsefe okumalarını pek istemiyor gibi de…
-Bazen en güzel yanıtları yaşanmışlıklar karşılar: Annem bir gün bana “Kızım bana sorup duruyorlar, sen okulu bitirince ne olacaksın?” dedi. Anacığım, çevresinden gelen bu soru karşısında belli ki çaresizlik yaşıyordu. “Annem, öğretmen olacak de, geç” dedim. Bu anımı hatırladıkça hâlâ tebessüm ederim. Söyleşinin bu noktasına değin felsefeden anladığım şeyin, bir kişinin, hayatına “etik değer” anlayışıyla yön vermek çabasında olduğunu ifade etmeye çalıştım. Dolayısıyla ne iş yaparsanız yapın, felsefe o kişinin de karnını doyurur, toplumu da aç bırakmaz. Ve bugün yaşadığımız sıkıntıların en temelinde bu odaktan uzak olmamızı görüyorum.
–Felsefeci sadece felsefe mi yapar: Sadece kitaplara gömülüp okur, yazar, düşünür mü? Ya da hangi alanlarda iş yapar, yapabilir?
-Felsefe yapmaktan neyi kastettiğimiz önemli diye düşünüyorum. Size bir de içtenlikle şunu söylemek isterim ki “felsefeci” sözcüğü de bana doğru gelmiyor. Hatta hatta gönlüm istiyor ki bu toplumun felsefenin içeriğini daha kolay anlayacağı bir kavramla beraber kullanalım: düşünsenize, felsefe kavramının içinde bilgi ve sevgi var. Böyle düşünmek bile, beni heyecanlandırıyor. Ama tek başına felsefe sözcüğü bu toplum için tam olarak anlayacağı bir şeyi karşılamıyor. Bu bile uzak durmasına neden oluyor diye düşünülebilir. Sorunuza yanıtım: Felsefe insanı kendini yetiştirdiği her alanda nitelikli iş üretir. Akademisyen de olsa yazdığı ya da söylediğiyle eylemi örtüşmeyen kişi benim için bir felsefe insanı değil, belki de söylediğiniz gibi, felsefecidir.
–Gündelik hayatta insanların genellikle ezberler, ön yargılar, değer yargıları, inançlar, izmler, ahlaksal normlar üzerinden değerlendirmeler yapıp, değer harcadıklarını görüyoruz. Çoğu çatışma, kavga gürültü de buradan çıkıyor. Bu noktada felsefe bir çıkış kapısı aralayabilir mi insana?
-Yukarıda da ifade ettiğim gibi, felsefe maymuncuk diye ifade edebileceğim nitelikte bir anahtardır. Değil aralamak, ne kadar zorlanacak olursanız olun, bu anahtar yolunuzu ışığa açar.
–Felsefeyle ilgilenenlere, felsefe okumak isteyenlere ne tavsiye edersin?
-Felsefeyle ilgilenmeyenlere de demek isterim ki hayatınızı başkalarına ipoteklememek için, felsefenin ışığından yürüyün. Felsefi öğreti oluşturmak başka bir şeydir, felsefeyle yol almak başka… Bu yüzden, felsefeyle yol alacak kişi, ezberlerin ötesindeki kendine ait hayatın sahibi olabilmek için öncelikle “değer bilgisi” ile donanmak zorundadır. Felsefe tarihini bilmek önemli olsa da filozofları tanırken, onların görüşlerini de bugünün sorunlarına getirebilecekleri çözümler bağlamında anlamaya çalışmak gerekir.
Sevgili Elif Hanım, söyleşiden çok keyif aldığımı belirtmeliyim. Bu değerli çalışma kapsamında bana da yer verdiğiniz için mutlu oldum, emeklerinize sağlık ve teşekkür ederim.
Fotoğraf: Rıza Ertekin
Gelecek hafta: Pınar Güler’le söyleşi.
***
Önceki söyleşiler:
Sedef Karakaş: Felsefe adındaki kraliçe
Alper Hasanoğlu: Felsefeden korkan terapi görsün
Ertan Tunç: Her yol felsefeye çıkar
Beste Nâsır: Felsefe insanlaşma yolculuğudur
Serhan Kansu: Felsefe bir ışık yakar
Hâle Seval: Felsefe hayatımızın içinde
Furkan Soltekin: Ezberle savaşmak için felsefe
Uğur Selçuk Güneşli: İnsana yakışır bir yol aradım
Kornilia Çevik Bayvertyan: ‘Doğruya ulaşmanın anahtarı felsefe’
Ali Bulunmaz: ‘Felsefe itici bir güç’
Belgin Önal: Felsefeyle kendimi gördüm
Berkay Gürvardar: Felsefe çıkış kapısı olabilir
Berrak Coşkun: Delirmemek için felsefe
Yazar hakkında
Elif Şahin Hamidi 1979 yılında doğdu. 1998 yılında, Trakya Üniversitesi EMYO Serigrafi Bölümünden, 2004 yılında, Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Basın-Yayın Bölümünden mezun oldu. 2018 yılında, Maltepe Üniversitesi İnsan Hakları Anabilim Dalı İnsan Hakları Yüksek Lisans Programını tamamladı. Prof. Dr. İoanna Kuçuradi’nin danışmanlığında “Gazetecinin İşi, Hak Gazeteciliği ve İnsan Hakları” başlıklı bir tez yazdı. Şu an aynı üniversitede felsefe doktorası yapıyor.
Öğrencilik yıllarından bu yana çeşitli mecralarda muhabir, editör, genel yayın yönetmeni olarak görev yaptı ve yazmayı hep sürdürdü. Kitap değerlendirme yazıları, yazarlarla yaptığı söyleşiler, hazırladığı dosya konuları ve haberler farklı mecralarda yayınlanıyor.
2014 yılında Beta Yayınları tarafından yayımlanan Sıradışı Uyumsuz Muhalif: Bir Entelektüeli Yitirmek/Vakur Kayador’un Ardından başlıklı kitapta, “Hep Vakur ve Hep Yalnızdı” başlıklı yazısıyla yer aldı. Ayrıca Ercan Kesal ile Peri Gazozu adlı kitabı üzerine yaptığı söyleşi, 2017 yılında yayımlanan Aslında adlı kitaba dahil olurken, Murat Gülsoy’un Nisyan adlı romanıyla ilgili değerlendirme yazısı, 2018 yılında yayımlanan Murat Gülsoy: Edebiyatta 30. Yıl/Basında Yazılanlar adlı kitapta kendine yer buldu. Prof. Dr. Şehnaz Ceylan’ın editörlüğünü yaptığı ve Ekim 2020’de yayımlanan Çocuk Edebiyatı başlıklı kitaba, “Kitaplara ve Okumaya Dair” başlıklı yazısıyla katkıda bulundu. 2021’de yayımlanan Etik, Hukuk ve İnsan Hakları/İoanna Kuçuradi’ye 85. Doğum Günü İçin adlı armağan kitaba, yüksek lisans tezinden hareketle, “İnsan Hakları Işığında Gazetecinin İşi” başlıklı bir yazı yazdı. “Toz, Ölüler ve Diriler” başlıklı öyküsü, Sözcükler Edebiyat Dergisinin Mayıs-Haziran 2022 sayısında yayımlandı. Kasım 2022’de yayımlanan Edebiyatta Denizcilik Denizcilikte Edebiyat adlı kitaba, Nazlı Eray’ın Pasifik Günleri romanı hakkında bir yazıyla katkı sunarken, Şubat 2023’te yayımlanan Edebiyatta Hukuk adlı kitaba, Aristophanes’in Kadınlar Savaşı/Lysistrata oyunu hakkındaki “Barış Düşünün Peşinde: Lysistrata” başlıklı değerlendirme yazısıyla katkıda bulundu. Son olarak, İoanna Kuçuradi için hazırladığı Ömrümüzü Yönlendiren Rastlantıların Kavşağında: İoanna Kuçuradi başlıklı armağan kitap, Mart 2024’te, Kuçuradi Felsefe ve İnsan Hakları Vakfı Yayınları’ndan çıktı. Ayrıca yüksek lisans tez çalışması, İnsan Hakları Işığında Gazetecinin İşi başlığıyla, yine Mart 2024’te kitaplaştırıldı.
Maltepe Üniversitesi İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezinde Uzman olarak görev yapıyor ve Prof. Dr. İoanna Kuçuradi ile birlikte çalışıyor. İnsan Hakları Anabilim Dalı ve İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezi Danışma Kurulu Üyeleri arasında yer alıyor. Ayrıca, İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezi ve UNESCO Felsefe ve İnsan Hakları Kürsüsü Bültenini hazırlıyor.