Cumartesi, 5 Tem 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Serbest Kürsü

Bu İngilizler aptal olmalı!

Alper Eliçin
Son güncelleme: 15 Eylül 2024 19:13
Alper Eliçin
Paylaş
Paylaş

Boğaziçi Üniversitesine 1974 sonbaharında girdim, 1978 Temmuz başında mezun oldum.

O dönemler rektörümüz Profesör Abdullah Kuran’dı. ODTÜ Mimarlık Fakültesi mezunu olan Prof. Kuran 1971’de Boğaziçi Üniversitesine kurucu rektör olmuştu. Sanat tarihi konusunda uzmanlaşan sayın Kuran’ın ilgi alanı ağırlıklı olarak Mimar Sinan’ın eserleriydi. Sakin karakterli olan Abdullah Kuran öğrenciler arasında da çok sevilirdi. Alçak gönüllü bir kişiliği vardı.

Abdullah Kuran’ın rektörlüğü zamanında henüz Yüksek Öğrenim Kurumu (YÖK) kurulmamıştı. (YÖK 12 Eylül 1980 darbesi sonrası bir ‘anayasal’ kurum olarak oluşturuldu.) O nedenle Boğaziçi Üniversitesinde görev yapan profesörler arasından isteyenler aday olur, rektör üniversite senatosu tarafından seçilir, cumhurbaşkanı tarafından onaylanırdı. Bu onay süreci sembolikti. Sayın Kuran da Boğaziçi Üniversitesinin kamuya devrolmadan önceki adıyla Robert College’in 1948 mezunuydu ve 1969’dan beri de müdür başyardımcılığını yapıyordu.

Prof. Kuran 1979’de yaş haddinden emekli olunca yerine Prof. Semih Tezcan seçildi. YÖK’ün kurulmasıyla rektör seçimlerinde yöntem değişti. Ülkenin başına gelen diktatör Kenan Evren döneminde artık YÖK her üniversite için üç aday belirleyerek cumhurbaşkanına iletecek ve cumhurbaşkanının de bu üç adaydan birinin atamasını yapacaktı.  Böylelikle devlet düşmanı, komünist rektörlerin seçilmesi bir nebze engellenebilecekti.

1992’de bu kural biraz esnetildi. Yeni uygulamada üniversitelerde seçim yapılacak, en çok oyu alan altı aday YÖK’e iletilecek, YÖK bu adaylardan üçünü cumhurbaşkanına sunacak, o da bu adaylardan birini atayacaktı. Ancak üniversite seçimlerinde en çok oyu alan adayın rektör seçilmesi temayül haline geldi.

Bu uygulama Necdet Sezer döneminde Atatürk düşmanlığı ve yobazlık endişesiyle bozuldu. İzleyen cumhurbaşkanı Abdullah Gül de bu kez kendi malum felsefesine göre Necdet Sezer’in temayülü bozan uygulamasına devam etti.

FETÖ darbe girişiminden sonra, Ekim 2016’da yayınlanan bir kararname ile de 1992 öncesine dönüldü ve üç rektör adayının YÖK tarafından belirlenerek cumhurbaşkanına sunulması ve rektörün cumhurbaşkanı tarafından resen atanmasının önü açıldı. 2018’de ise bir aşama daha ileri gidildi ve cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile rektör atamaları tamamen cumhurbaşkanına bırakıldı. Cumhuriyet tarihimizde söz konusu olan en merkeziyetçi rektör seçim yöntemi de bu şekilde mevzuata girdi. Diktatör Evren döneminde bile bu tür bir uygulama yapılmamıştır.

Boğaziçi Üniversitesinin son iki rektörü Prof. Melih Bulu ve Naci İnci bu son uygulamaya göre atanmışlardır. O nedenle olacak, Wikipedia’ya baktığınızda son rektör Profesör İnci için ‘kayyım rektör’ ifadesi kullanılmaktadır.

Bu konuya değinmemin nedeni bugünlerde İngiltere’nin tanınmış üniversitelerinden Oxford’da yeni rektörün belirleniyor olması. İngiltere’de rektörlere genellikle ‘chancellor’ adı veriliyor ve bu pozisyon sembolik ve onursal. O nedenle de günlük işlerle pek uğraşmıyorlar.

Rektör (chancellor)  ölene ya da istifa edene kadar bu göreve devam ediyor. Oxford’un son rektörü Chris Patten bu görevi 26 yıldır ifa ediyormuş ve istifa etmeye karar vermiş. Ne de olsa 1944 doğumlu. Patten, Hong Kong Çin’e devrolmadan önceki son İngiliz genel valisi. Muhafazakar Parti (Torries) üyesi. Hükümet ve bürokraside etkin görevlerde bulunmuş. Etkileyici bir özgeçmişi var. Eğitimi hukuk üzerine.

Oxford’da rektör seçimi mezunlar birliği (Convocation) tarafından yapılıyor. Convocation üyeleri hem üniversitenin mezunları hem de üniversitede belli bir süre akademik görevde bulunmuş olan kişilerden oluşuyor.

Rektör adayları ise üniversitenin akademik kadrosunda bulunmuş veya dünyada isim yapmış başarılı kişilerden  olmak zorunda. Bu yıl aday olan kişilerin listesine baktığımda ilk dikkatimi çeken eski Pakistan Başbakanı İmran Khan oldu.  Aynı zamanda dünyaca tanınmış bir kriket oyuncusu ve eski Pakistan milli takım kaptanı olan Khan, Oxford Üniversitesi mezunuymuş. Daha önceleri Bradford Üniversitesi rektörlüğünde bulunmuş ama Pakistan’daki çalkantılı politik kariyeri nedeniyle ayrılmak zorunda kalmış.

Bir diğer aday Muhafazakar Parti’nin eski dışişleri bakanlarından William Hague. Tabii o da Oxford mezunu. Felsefe, politika ve ekonomi okumuş.

Bir diğer aday Lady Elish Angiolini. Oxford Üniversitesinin St. Hugh’s College’inin başkanı. Bizdeki dekanlık pozisyonuna karşılık geliyor. Eğer seçilirse Oxford tarihinde ilk kadın rektör olacak. Oxford tutuculuğuyla tanınan bir üniversite olduğundan ilginç bir durum. Adaylık başvuruları 18 Ağustos’ta sona erdi. Sonucun Kasım ayında açıklanması bekleniyor. Yani 2-2.5 ay adaylar incelenecek, belki mülakata çağrılacaklar.

Kuruluşu 1096’ya dayanan Oxford, sekiz yıldır ard arda Times Higher Education World University sıralamasında dünyanın en iyi üniversitesi seçilmiş. Bazı diğer sıralamalarda daha aşağılarda ama hep ilk beşin içerisinde. Ezeli rakibi Cambridge ise 1209’da kurulmuş ve onun da dünya sıralamasında yeri dördüncülük. Cambridge rektör seçimi de Oxford’unkine benziyor. Adı bu kez senato olan mezunlar birliği tarafından yine yaşam boyu seçiliyor. Öz geçmişi ile ilgili beklentiler Oxford’unkilerle aynı. Sadece Oxford mezuniyeti veya hocalığı yerine doğal olarak Cambrige mezuniyeti aranıyor.

Anladığım kadarıyla İngilizler bu rektör seçimlerine aptalca bir yaklaşım sergiliyorlar! 21. yüzyılın ilk çeyreği sona ererken bu karmaşık ve uzun süreçlerden vazgeçip yetkiyi Kral Charles III’e verseler rahat edecekler. Bu işler de bir gece yarısı yayınlanacak kraliyet fermanı ile çok daha kolay olacak. Acaba Almanya gibi İngiltere de bizi kıskanıyor olabilir mi?

Fotoğraf: Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri rektör atamasını protesto etmek amacıyla üç yıldır düzenli olarak nöbet tutuyor.

Not 1: Boğaziçi Üniversitesi geçmişte uluslararası sıralamada ilk 200’e girerken, Wikipedia’da kayyım olarak tanımlanan Rektör Naci İnci döneminde Times Higher Education World University Sıralamasında 601-800 arasına kadar düşmüş durumda. Neredeen nereye!

Not 2: Bu yazım ilk olarak noktakibris.com sitesinde yayınlanmıştır.

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanAlper Eliçin
Takip et:
1974 yılında Alman Lisesi’nden mezun oldu. Öğrenimine Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’nde devam etti. İngiltere’de Sussex Üniversitesi’nde Yöneylem Araştırması ve ABD’de Clemson Üniversitesi’nde İşletme alanlarında yüksek lisans yaptı Dünya Bankası'na değişik projelerde danışmanlık yaptı, Çukurova Metropolitan Bölgesi Kentsel Gelişim Projesi'nde ise proje direktör yardımcılığı görevini üstlendi. Gayrimenkul geliştirme projelerindeki deneyimini zaman içerisinde turizm yatırımlarına yönlendirmiştir. İş yaşamına 1990 yılından itibaren Pegasus Havayolları'nda kurucu ortak olarak devam etti, şirkette genel müdür yardımcısı ve yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptı. İstanbul Havayolları'nda genel müdür yardımcılığı, Kavrakoğlu Management Institute’da başkan yardımcılığı görevlerinde bulundu. Havayolu yönetimi, yeniden yapılandırılması, şirket birleştirme, ayırma ve satın almaları ve gayrimenkul yönetimi konuları uzmanlık alanlarından. Merkezi Paris'te olan Milletlerarası Ticaret Odası Havacılık Komitesi'nde uzun yıllar Türkiye'yi temsil etti, Türkiye Havacılık Vakfı Yönetim Kurulu Başkanlığı ve Türkiye Özel Sektör Havacılık İşletmeleri Derneği Başkan Yardımcılığı görevlerinde de bulundu. 2008 yılında BCD Eğitim ve Danışmanlık Ltd’nin kurucu ortağı oldu. Halen serbest danışman ve eğitmen olarak çalışmaktadır. Bugüne kadar Türkiye, KKTC, Rusya, Gürcistan, Azerbaycan, Romanya, Mısır, Belçika, İsviçre ve Avusturya’da eğitimler vermiş, danışmanlık yapmıştır. Ayrıca, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde dijital yayın organlarında köşe yazarlığı yapmaktadır. Çok iyi düzeyde Almanca ve İngilizce biliyor. Dağ tırmanışları ve doğa yürüyüşlerine ilgi duyuyor, Ağrı ve Musa dağları tırmandığı dağlar arasındadır. Okumak ve seyahat etmekten büyük zevk alıyor.
Önceki Makale BRICS’e ‘mahcup’ başvuru
Sonraki Makale 11 Eylül teorileri

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

ManşetSerbest Kürsü

Akdeniz Sanat ve Yaşam Vadisi

Adil Gürkan
5 Temmuz 2025
*Serbest Kürsü

İmam Gazali’den molla rejimine

Halil Ocaklı
5 Temmuz 2025
Serbest Kürsü

Süreç uzun ince bir yol

Gürsel Demirok
4 Temmuz 2025
Serbest Kürsü

Özgürlüğün pozitifi negatifi

Medya Günlüğü
4 Temmuz 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?