Hiç kuşkusuz; 30 Ağustos Türkiye Cumhuriyeti’nin şanlı tarihinde yer alan en büyük kazanımlarından biridir. Bize göre birincisidir.
Yok olmak üzere olan bir devletin külleri, Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları tarafından eşelenmiş, diriltilmiş, ayağa kaldırılmış, o günlerin acılı ve ağrılı koşullarında zafere ulaştırılmıştır.
Öyle bir zafer ki; yaşamının 14 yılını mahpushanelerde geçiren Nazım Hikmet’e şiirlerinin en güzel dizelerini yazdıracaktır:
“… O, saati sordu
Paşalar: ‘Üç’ dediler.
Sarışın bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun başına kadar;
Eğildi, durdu.
Bıraksalar;
İnce uzun bacakları üstünde yaylanarak
Ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe’den Afyon Ovası’na atlayacaktı…”
Çoğumuzun ezbere bildiği bu yalın dizeleri kim unutabilir ki?
Yalnız Nazım mı, o günleri anlatan?
Değil elbet. Adlarını saymakla bitiremeyeceğim çok önemli isimler de var…
(Son günlerde kimi yazarlar adından söz etmiş olsa da, biz yazılmayan bölümden bir alıntı yapalım)
Falih Rıfkı Atay. Gazeteci, yazar. Daha sonra siyasetçi, Mustafa Kemal’in ilk Meclis’inde milletvekili. Memleket meselelerinin tartışıldığı yemekli toplantıların değişmez davetlilerinden biri. Atatürk’ün hayatı ve 30 Ağustos Zaferi (*) üzerine yazdığı Çankaya adlı eserinde diyor ki:
“… Ben ömrümde, hiçbir edebiyat eserinde, ordulara ilk hedeflerinin Akdeniz olduğunu bildiren günlük emri okurken duyduğum zevki duymadım.
Bu, bütün heyecanların üstünde bir heyecan veren, bütün şiirlerin üstünde bir şiirdi. Ne olmuştuk, biliyor musunuz?
Kurtulmuştuk…
Ah Mustafa Kemal, Mustafa Kemal, sana ölünceye kadar o günün sevincini ödeyebilmekten başka bir şey düşünmeyeceğim…”
30 Ağustos yaklaşırken o günleri düşünmek…
Bir 30 Ağustos daha yaklaşırken, o günün koşullarında kazanılmış büyük zaferin ne olduğunu, nasıl olduğunu kimi insanlara anlatmak zorunda kalmak…
Bir 30 Ağustos daha yaklaşırken, son günlerde iyice azan bir takım insanların, o zaferi bize kazandıran Atatürk’ün heykellerine saldıranların dangalaklarını görmek…
Bir 30 Ağustos daha yaklaşırken, sırf Atatürk’e, 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın simgesi haline gelmiş İzmir Marşı’na karşı çıkan kimi futbolcu eskileri ile kimi siyasetçilerin “yaranmak” adına yaptıkları şaklabanlıklara şahit olmak…
Laik Cumhuriyet hedef tahtası haline getirilmiş, veryansın ediliyor, bitmeyen kinini çeşitli nedenler ileri sürerek bileniyor…
Dinci (dindar değil) diyor ki:
-Ah şu TC olmasa…
Kürtçü (Kürt değil) diyor ki:
-Ah şu TC yıkılsa…
NeoOsmanlıcı diyor ki:
-Kemalizm kahrolsun…
Ne demişti şair?
“Al bıçağı eline/gerilip gerilip vur bana/bir damla kanım yere akmaz.”
(*) F. Rıfkı Atay/Çankaya. Pozitif Yayınları, sayfa: 363
Görsel: derintarih.com
Not: Bu yazı Medya Günlüğü’nde daha önce yayınlanmıştır.