CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in önce yumuşama sonra da normalleşme diye başlattığı görüşme trafiğini eleştiren bir yazı yazdığımı hatırlatarak, o yazımdaki savlarımı biraz daha ileriye taşımak istiyorum.
O yazıda “Erdoğan’ın çok akıllı, becerikli, kurnaz artık ne kadar olumlu sıfat varsa kullanın, bir siyasetçi olduğunu söyleyenlerin yanıldığı bir şey var. Seçmen Erdoğan’ı sandıkta yendi ve bu onun en korkulu rüyasıydı. Erdoğan çok korktu. Ancak bu korkunç rüyadan uyanması CHP sayesinde uzun sürmedi” demiştim.
Erdoğan’ın çok korktuğu sandıkta yenilme olayını CHP’nin bir kez daha erken seçimle yinelemesi dururken ona zaman kazandıran, kendi tabanını ikna etmesine yetecek süre veren görüşme trafiği/normalleşme/yumuşama artık ne derseniz, uygulamaları CHP’den çok şey götürür. “Şu anda anketlerde öndeyiz” savı da yanıltıcıdır. Panorama TV Yöneticisi Hatem Ete’nin 7 Haziran’da Medyascope’ta Ruşen Çakır’ın sorularını yanıtlarken söylediği gibi kararsızların oranı mayısta nisan ayına göre sekiz puan artmış durumda.
Ete’nin şu saptaması önemli: Mealen söylüyorum, seçmen seçimlerde oy verdiği başka partinin ne yapıp ettiğine bakıyor, bir iki ay verdiği kararın arkasında durup oyunu değiştirmiyor ama sonra oy verdiği partiyle ilgili fikrini değiştirip yeniden kararsız hale gelebiliyor.
Şimdi bu söylenenleri CHP üzerinden okumak gerekirse, başka partilerden olmasına rağmen yerel seçimde oyunu CHP’ye vermiş olan seçmen partinin ne söylediğine, ne yaptığına, geleceğe dönük kendi çıkarına olacak şeyler yapıp yapmadığına bakacak. Şu anda da bakıyor zaten.
Baktığında gördüğü şey CHP’nin, kendisinin içinde bulunduğu sefalet durumunu aşacak bir şeyler yapmadığı olursa işte böyle kararsız hale dönüyor. “Durumum değişsin diye oy verdiğim parti gitmiş beni bu hale koyan partiyle al takke ver külâh yapıyorsa oyumu heba ettim demektir” diyor herhalde. Seçmenin istediği şey yoksulluktan, işsizlikten kurtulmak öncelikle.
Yönetim sistemi, seçim sistemi, anayasa, demokrasi, tek adam sistemi gibi şeyler onun çözülmesi gerekenler sıralamasında önlerde değildir. Nasıl önlerde olsun ki! Karnı açken bunları düşünebilir mi? Yarın ne yiyeceğini, kredi kartı borcunu hatta asgari borcu nasıl ödeyeceğini, bu hafta pazara gidecek parayı bulup bulamayacağını düşünürken diğerleri değersizleşiyor seçmen için.
CHP’den beklenen erken seçimi zorlayıp seçime gitmesi ve seçildiğinde de seçmenin ekonomik olarak zordaki durumuna çare bulmasıdır. Tabii CHP erken bir seçimi kazanırsa ne yapıp edeceğini bilmiyorsa, düşünmediyse, şimdiden bir ekonomi plânı yoksa zaten beklentiler, umutlar da boşuna demektir.
Milletvekillerinin iki yıllarını doldurmadan yani kendi çıkarları gereği, 28 Mayıs 2025’ten önce erken seçim kararı almayacakları söyleniyor. Haydi buna da peki diyelim, o zaman tüm plânlar 2025 1 Haziran’ında düzenlenecek bir seçime göre yapılmalı bence.
Diğer yandan uygulanan kemer sıkma politikasının sonuçları 2026’da alınmaya başlayacak. Yani enflasyonda düşüş, fiyatlarda duraklama falan gibi göreceli bir ferahlıkla birlikte emekliye memnun edici bir zam, asgari ücrete yine ferahlık sağlayacak bir zam ile AKP yapılacak seçimi rahatlıkla alır. Bunun işaretini biz Metropol’ün anketinde gördük.
Anket seçimden hemen sonra 17-24 Nisan tarihleri arasında 28 ilde toplam 2 bin 235 kişiyle yapılmıştı. Katılımcılara, “Sizce emekli maaşlarına zam yapılsaydı AKP yerel seçimden birinci parti olarak çıkar mıydı” sorusu yöneltilmiş, ankete katılanların yüzde 48,2’si “evet, çıkardı” derken; yüzde 45,9’u “hayır, çıkmazdı” demişti.
Halk erken seçim istiyor
Yazıyı neredeyse bitirmişken yeni bir anket yayınlandı. ORC 10-14 Haziran tarihleri arasında 5 bin 620 kişi ile yüz yüze yapılan anketin sonuçlarını açıkladı. Katılımcılara “bu pazar genel seçim olsa hangi partiye oy verirsiniz” ve “sizce erken seçim olmalı mı” soruları yöneltildi.
Oyum CHP’ye diyenler yüzde 33,2, oyum AKP’ye diyenler yüzde 30,6 oldu. Kararsızların oranı belirtilmemiş, oylar dağıtılmıştı. Kök oyları bilemiyoruz bu yüzden. Görüldüğü gibi CHP’de üç ayda milim kıpırdama yok, hatta il genel meclisi oylarına bakarsak bir gerileme bile var.
Aynı ankette erken seçim isteyenler yüzde 45,9, istemeyenler ise yüzde 39,1 oranında belirlendi.
Yoksulluktan inim inim inleyen seçmen 31 Martta koşarak CHP’ye oy vermişti, CHP’nin AKP’nin yandaş holdinglere aktardığı onlarca milyar doları devletin kasasına aktarıp, kendi cebine girmesini sağlamasını istiyordu.
İyice anlaşılmalı ki Erdoğan’ın iktidarda kalmaktan başka derdi yok, çünkü yenen pasta büyük, hâlâ da yenecek çok büyük bir pasta var. Bu pastayı yemek için yumuşama da der, normalleşme de der, paşaları da bırakır, ama o kadar.
Erdoğan yumuşama derken Özgür Özel’in kendisine karşı yumuşak davranmasından söz ediyor aslında diyor ki “bana sert davranma, erken seçim falan isteme, yoksulları ağzına alma, asgari ücretten hiç söz etme, yumuşak yumuşak konuşalım suya sabuna dokunmadan, sen bana gel ben 40 gün sonra sana geleyim, böyle iki yıl geçirelim, ondan sonra ben yapacağımı zaten biliyorum”.
CHP’ye naçizane önerim planını hızlı bir biçimde erken seçim ve iktidara gelirsek ne yapacağız üzerine hazırlamasıdır. Daha doğrusu önce planı yapıp sonra da erken seçim için bastırmasıdır.
Erdoğan’a zaman kazandırmaktan vazgeçilmelidir.
İnanın, yoksulların, emeklilerin, dar gelirlilerin normalleşmeyle, yumuşamayla, demokrasiyle falan ilgilendiği yok.
Karnı aç çünkü insanların, karnı aç…
Herkese keyifli günler dilerim.
Fotoğraf: chp.org.tr