İki şey boşa düşürüldü.
Yüzyılın sonunda bir de baktık ki Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesi değil ve fakat kimsesizlerin başına çullanan bir şey oldu.
Türkiye’nin tarım alanında kendi kendine yeten birkaç ülkeden biri olduğunu okutmuştu orta okulda öğretmenlerimiz ve ders kitaplarımız da öyle yazıyordu.
Her şey, evet her şey yolunda gidiyordu, sıra topraksız köylülerin topraklandırılacağı toprak reformuna gelmişti ki CHP’nin içinde çöreklenmiş olan büyük toprak sahipleri Adnan Menderes ve Celal Bayar öncülüğünde kazan kaldırıp partiden ayrıldılar ve adı Demokrat Parti olan ve fakat demokrasiden zerre kadar nasip almamış bir parti olarak “yeter söz milletindir” sloganı ile yeri göğü inleterek, yoksul halka boş vaadler vererek seçim kazandılar ve iktidara geldiler.
Geliş o geliş, bir daha Türkiye eski umutlu günlerine dönemedi.
1940’larda Anadolu’da beş yüz (500) farklı buğday çeşidi varken adı demokrat olan parti Amerikan buğdayı ithal etmeye başladı.
Türkiye’ye ithal Amerikan buğdayının girmesi ile askeriyenin çatal kaşık ve maşrapalarında USA (ABD) damgalarının basılması aynı döneme denk gelir.
Türk ordusunun mutfak gereçleri USA’den ithal ediliyordu.
1920’lerde kendi savaş uçağını o zor şartlar altında yapabilen Türkiye askerlerinin çatal ve kaşığını hibe almak durumuna getirildi.
Dördüncü Murat oyununda bir replik var, vezirine “bugün yardım alan yarın buyruk alır” der.
Hâl aynen öyle oldu.
Beş yüz çeşit yerli buğdayı bir yana itip Amerikan buğdayı ithal etmenin, askeriyeye çatal kaşık hibesi karşılığında Kore’ye asker göndermenin bir bedeli vardı.
İşte o bedel ödeniyor NATO’ya girildikten bu yana.
Ne yazık ki 1950’lere kadar kendi kendine yeten bir tarımı olan Türkiye bugün en temel tarım ürünlerini ithal eder durumdadır.
Ne şeker pancarı tarımı kaldı, ne tütün ne kenevir ne haşhaş ne buğday; şimdi de sırada fındık, çay ve diğerleri.
Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesiydi.
İkinci Cumhuriyet -ki isim babası Altangillerin babası Çetin Altan’dır- vergi yükünü emekçilere yüklemiş ve cumhuriyeti de emekçilerin, köylülerin, emeklilerin gün çalışıp gün geçinen küçük esnafın parya olarak görüldüğü vergi ödemeyen zenginlerin cumhuriyeti haline dönüşmüştür.
Görsel: indyturk.com