Düşünceler… Anlamı bilinmeyen bir boşluk bırakıyor.
Zaman zaman insan boşluk duygusunu hissedebiliyor. Hayat amaçsız, anlamsız, çabalar boş gelebiliyor. İnsan ne yaparsa yapsın, neye sahip olursa olsun, içinde bir türlü dolduramadığı bir boşluk duygusu var.
Oturuyorsun bir kafede insanlara bakıyorsun, kimi yaşama sevinciyle dolu, kimi cehennemin ta dibinde. Düşünce bu, zihnin gizli dili gibi bir şey. Zaman bu, sonsuz, istediği şekilde ilerliyor. Geçmişten gelen bir şeyler, acılar bugünü ve yarını manipüle ediyor. Etrafta olan biten onca şeyden dolayı kutuplaşan, akıl tutulması yaşayanları gördükçe, dolu bardak gibi, dokunsan dökülecek, bir damla daha koysan taşacak gibi…
Belki de bardağın boşluğu insanın ruhuna yansıyor. İnsan boşluk hissini muhtemelen doğduğu günden beri yaşıyor. Günümüz toplumunun en önemli özelliği tüketim üzerinde yükselen bir değer anlayışına sahip olması. İnsan hayatı çok hızlı, seri bir şekilde yaşıyor, bu yüzden içindeki boşluğu çeşitli şekillerde, değişik aktivitelerle unutmaya çalışıyor.
Bu boşluğu gerçeklik, zaman olgusu hatırlatıyor. Geçmişin yaptıklarını işe giderek, çalışarak, müzik dinleyerek, sosyal medyada oyalanarak, alışveriş yaparak, para harcayarak, yemek yiyerek, alkol ve madde kullanarak boşluk hissini sürekli olarak örtbas etme çabası içerisinde oluyor. Ama kendisiyle baş başa kaldığında ortaya çıkıyor boşluk hissi…
Bunun sebebi ne olabilir diye düşündünüz mü?
Çünkü yaşadığımız toplumda kabul görmek istiyoruz. Sevilmek, takdir edilmek, onay almak, değerli hissetmek için kendimiz olamıyoruz. Oysa insan kendisini her şeyiyle eksisiyle, artısıyla, günahıyla, sevabıyla kabul etmeli. Aslında popüler kültürün esiri olan birçok kişi bu durumun farkında bile değil. Gerçekten de birçok kişinin kim olduğu, ne istediği ve neyin kendisini mutlu edeceğine dair bir fikri bile yok.
Masada duran bir bardak misali insanlar etrafımızda var. Teşbihte hata olmasın… İnsanları bir bardak gibi düşünüyorum. Kimi insan ince belli cam bardak kadar şeffaf. Çayın rengini gördüğün gibi onların kişiliklerini, demin ayarını gördüğün gibi karakterlerini görüyorsun. İçi dışı bir, samimi, iyilikle yaklaşan, sevecen insanları tanıdığına mutlu oluyorsun.
Popüler kültürün ürünü yedi köy bir araya gelse böyle birisi daha dünya gelmez diye düşünürken, bir de bakıyorsun tek kullanımlık plastik bardak gibi olanlar da var. Çok sıcak su koysun yumuşayan, gevşeyen, elinden düşecek gibi olan, elini yakan plastik bardak tipli kişiler. Bunlar topluma, insanlara zarar veren, huzurunu bozan karaktersiz, nankör, pis, yalaka, adi, gıcık, zıkkım, kötü insanlar.
İnsan vardır şarap bardağına benzer. Şarap bardağı içindekinin rengini ve dokusunu görmeyi sağlar. Ona benzeyen insan renklidir, tez canlı, konuşkandır, etrafındaki herkese nefes, huzur, mutluluk verir.
İnsan vardır kartondan yapılmış, sıvının kağıttan sızmasını önlemek için balmumu veya plastikle kaplanmış tek kullanımlık bardak gibidir. Bir yerlerde mutlaka karşınıza çıkar. Ya uçakta, sahilde, bir fuar alanında, sinemada, konserde ya da hastanede tanışırsınız. Kimi zaman konuşur, dertleşir, belki kimseye söylemediğiniz duyguları, düşünceleri paylaşırsınız. Sonra, bu karton bardağa benzeyen, bir daha göremeyeceğiniz insanla vedalaşırsınız.
İnsan vardır kulplu bira bardağı gibi kalın camdan yapılmış, ağırlığı, dayanıklılığı vardır sert ve soğuk olan. Bira bardağının üst kısmı gövdesine göre daha geniştir, içindeki buğday özünü ortaya çıkarsın, lezzet versin diye. Bira bardağına benzeyen kişi ne kadar doğru işler yaparsanız yapın, hep eleştirir, bir şeylere kulp takar, yanlışınızı bulmaya çalışır, anlamsız bahaneler bulup sizi yerden yere vurur. Bunlar, kendileriyle barışık olmayan, gölgesi ile kavga eden insanlardır.
Bazı insanlar vardır zemzem bardağı gibidir, cemaat, grup anlayışı ile hareket eder. Zemzem bardağı altılı takım halinde satılır ya, bu insanlar da tek başına kendisini hiç görür, bir tarikat, cemaat ya da grup içinde kişiliğini arar, cennete böyle gideceğine inanır.
İnsan vardır tekila bardağı gibi, kabına sığmaz, ilk görüşte dikkatleri üzerine çeker, etkileyici bir karaktere sahiptir, liderdir, özgürdür. Bu insanlar siyasi, sosyal, birçok alanda etkilidir. Kendi kurtuluşunu hazırlarken etrafındakileri de kurtarır.
Bu kadar bardaktan bahsetmişken Pisagor’un somut bir bardakla insanlara soyut mesajlar verdiği, “Azla yetinmeyi bilin, açgözlü olursanız elinizdekileri de kaybedersiniz” sözünü hatırlayın. Pisagor’un adalet bardağının insanlara hatırlattığı hayat aşırılığı sevmez; kendini, kapasiteni bil, kişisel sınırlarını koru.
Hayata bardağın boş tarafından baktığında iyimser, dolu tarafından baktığında kötümser olarak algılanan önerme saçma geliyor. Bu bakış açısının sonucu çocuk bardak kırsa sakar, anne kırsa nazar, baba kırsa “o bardağın orada ne işi var!” denir. Keşke insanlar “bardağın boş mu, dolu mu tarafını görüyorsun” sorusu yerine bardağın görünüşünü, estetiğini sorsalardı.
İnsan bazen yaşamın sundukları ile yetinmeyi bilmeli, mutlu olmalı hayatın verdiği hiçbir şeyin kalıcı olmadığını bilmeli, daha fazlasını isterken elindekiler de kayıp gidebilir.
Unutmayın…