Ergin Saygun (Emekli Orgeneral)
Kural olarak, aynı hataları yapmamak için, savaşlardan dersler çıkarılır, yeni gelişmelere karşı da tedbirler alınır.
Rusya-Ukrayna savaşının da, daha şimdiden önemli siyasi ve askeri inikâsları (yansıma) olduğu kesindir. Mesela Rusya, bugüne kadarki muharebelerde kaybettiği 3000 civarında ana muharebe tankının yerine ayda 90 kadar daha eski model tankı depolardan muharebe sahasına sürmüştür. Askeri çevreler, Rusya’nın yaklaşık üç yıl daha, düşük teknik standartta olsa bile, silah ve malzeme kayıplarını karşılayabileceğini değerlendirmekteler. Bu durum, “harp stoku” veya “savaş yedeği” denilen mevcutların önemini göstermektedir.
Ukrayna da ağır kayıplar vermiş, ancak Batı’nın sağladığı silah ve malzeme savunma imkan ve kabiliyetini önemli ölçüde arttırmış ve savaşa devam etmesine imkan vermiştir. Son 2 yılda, Ukrayna’ya AB’den ve ABD’den yüz milyarlarca dolar askeri, finansal ve insani yardım gelmiştir. Ancak, küresel siyasi ve askeri gelişmeler, İsrail-Filistin savaşı, Ukrayna’nın bu kadar yardıma rağmen bugüne kadar bir sonuç alamaması gibi sebeplerle, desteğin daha ne kadar süre devam edeceği konusundaki tartışmalar yaratmıştır. Bazı Avrupa ülkeleri de, bütçeden kendi alacakları pay azalacağından, Ukrayna’ya yardım yapılmasına karşı çıkmakta, “Arazi karşılığı barış” sesleri artarak yükselmeye başlamıştır.
Ukrayna’nın mühimmat sarfiyatı, Batı’nın “Soğuk Savaş” sonrasında azaltılmış üretim kapasiteleri ile karşılanamayacak düzeye çıkmış, bu da Ukrayna’nın savaşma imkanlarını önemli ölçüde etkilemiştir. Azalan mühimmat stoklarının tamamlanması için, ABD 155mm obüs mühimmatı üretimi için Teksas’ta bir Türk firması ile anlaşmış, Çek Cumhuriyeti, 800.000 adet 152mm ve 300.000 adet 122mm olmak üzere bir milyon civarında mermi temin edebileceğini, diğer müttefiklerden finansman sağlanması halinde, mühimmatın zor durumdaki ülkeye hızla gönderilebileceğini de açıklamıştır.
Konsept değişiklikleri
Siyasi ve askeri gelişmelerin, kuvvetlerin kullanılma konseptlerine, kuvvet geliştirme usullerine, harp planlamasına ve ihtiyaç duyulan silah cinsleri gibi bazı temel konulara önemli etkilerinin olduğunu söylemek mümkündür.
Mesela Deniz Kuvvetleri, envanterlerindeki tahrip gücü yüksek, uzun menzilli ve yüksek hızlı mühimmat ile bir müddetten beri geleneksel deniz üstünlüğü mücadelesi yerine, kara hedeflerine taarruz görevlerinde kullanılmaktadır.
Rus ordusu da, Ukrayna’ya füze taaruzları için Karadeniz’de konuşlu gemilerini kullanmakta, Hazar Denizi’nden ateşlediği füzelerle Suriye’deki hedefleri vurmaktadır.
İnsansız araçlar
Resmi açıklamalara göre, geçen iki yıl içinde, donanması bulunmayan Ukrayna Rusya’nın Karadeniz Donanması’na ait toplam 27 gemiyi füze, insansız hava ve deniz araçları ile tahrip etmiştir. Bu gemilerin arasında; Rusya Karadeniz Donanması’nın amiral gemisi “Moskova” kruvazörü, dizel-elektrikli denizaltı B-237 “Rostov-On-Don”, “Minsk” büyük çıkarma gemisi, “Sezar Kunikov” ve “Sergey Kotov” yer almaktadır. “Tarantul” ile “Ivanovets” isimli gemiler ise, Magura V5 ve Sea Baby insansız deniz araçlarıyla yapılan taaruzlarla tahrip edilmişlerdir.
Ukrayna’ya büyük çapta silah, malzeme ve para yardımı yapan AB ve ABD’nin, Rusya’nın, İran ve Kuzey Kore’den silah ve malzeme almasını tenkit etmeleri bir başka dikkat çeken konudur.
İnsansız araçlar, ayrıca Kızıldeniz’deki deniz trafiği, Suudi Arabistan petrol tesisleri, kara hedefleri, terörle mücadelede nokta hedefleri gibi yaygın bir yelpazede kullanılabilmektedir.
(FPV) dronlarının, muharebe sahasında mantar gibi çoğalmasının sebepleri; küçük, ucuz, patlayıcı yük taşıdığından öldürücü olmaları ve mahalli imal edilebilmeleridir. Personel toplulukları, tesisler ile tank ve zırhlı araçlar için ciddi bir tehdit teşkil etmektedirler. Ukrayna’nın aylık insansız araç kaybı binlerle ifade edilmekte, 2024 yılında 1-2 milyon insansız hava aracı imal ve inşa edebileceği hesaplanmaktadır.
Aslında bu özellikleri, temin kolaylığı yarattığından, askeri birlikler dışında milisler, teröristler ve hatta suç örgütleri tarafından da kullanılma imkan ve ihtimallerini arttırmaktadır. Sadece Ocak 2024’te Ukrayna-Rusya savaşında 3.000 drone saldırısı meydana gelmiştir. Ancak menzillerinin kısa olması, sınırlı yük taşıma kapasiteleri ve hava muhalefetinden olumsuz etkilenmeleri gibi nedenlerden ötürü, henüz topçu birliklerinin yerini almaları beklenmemektedir.
İnsansız araçların Yemen’de ve Myanmar’da da yoğun ve etkin bir şekilde kullanıldıkları görülmüştür. Yemen’de Hutilerin saldırıları ile baş edebilmek için ABD önderliğinde, Kızıldeniz’de 20 civarında ülkenin katıldığı “Prosperity Guardian” harekatı başlatılmış ancak Hutilerin taaruzları devam etmiş ve ticari gemilerin rotalarını değiştirerek daha uzun bir rota takip etmelerini gerekli kılmıştır.
Günümüzde çatışmaları şekillendiren ve giderek daha önemli hale gelmekte olan siber savaş, yapay zeka ve robotik savaş, JADC gibi gelişmelerden daha bahsetmedik bile. Sadece önemli olduğunu düşündüğümüz birkaç örnekle yetinelim..
Geçen yılın Ağustos ayının sonlarında, Orta Doğu’da uçan uçakların, seyrüsefer sistemleri sahte GPS sinyalleri tarafından bozulmuş ve bazen bulundukları yerler rotalarından yüzlerce mil farklı olarak gösterilmiştir. Bu durum “tam bir seyrüsefer kabiliyeti kaybına” yol açmıştır.
Asya, Afrika ve Avrupa’nın bazı bölgeleri arasındaki internet bağlantısında, 24 Şubat’ta Kızıldeniz’den geçen 15 denizaltı kablosundan dördünün hasar görmesiyle önemli bir yavaşlama meydana gelmiştir. Yemen hükümetinin uyarısından, Hutilerin bu konuda da potansiyel bir tehdit olduğu kabul edilmektedir.
Çatışma bölgelerinde, Baltık Denizi’nde boru hatlarına ve bilgisayar veri kablolarına olan taarruzlar gibi, stratejik çapta zarar vermek için, her türlü altyapıya saldırılar düzenlenebileceği dikkatten uzak tutulmamalıdır.
ABD’nin, Norfolk bölgesindeki Langley Hava Kuvvetleri Üssü, Aralık 2023 ayı boyunca kimliği belirlenemeyen insansız hava aracı saldırılarına maruz kalmıştır. Bu saldırılarına karşı, NASA dahil, ABD imkanları yaygın şekilde kullanılmış, ancak birkaç hafta süren saldırıları önlemek mümkün olmamıştır. Herhangi bir düşmanca faaliyeti tespit edilememekle beraber, bu saldırılar, kritik askeri ve sivil altyapıya yönelik büyük bir potansiyel tehdidi ortaya koymaktadır. Üs personelinin ve tesislerin güvenliğini sağlamak için yerel kolluk kuvvetleri ve diğer federal kurumlarla iş birliği yapmak gerekli olmuştur.
ABD’nin doğu kıyısındaki en büyük deniz birliği olan ve Amerika’nın uçak gemisi filosunun yaklaşık yarısına ev sahipliği yapan Norfolk Deniz Üssü’ne ilave olarak, bölgede geniş bir alana yayılmış, bir dizi başka askeri tesis de bulunmaktadır.
NATO’da toparlanma çabaları
Kurallara dayalı düzene yönelik tehditlerin son dönemlerde yoğunlaşması hükümetleri güvenlik önceliklerini, savunma harcamalarını ve tedarik planlarını yeniden değerlendirmeye sevk etmiştir.
Rusya’nın savaşı kazanması ihtimalinin fazlalaşması, Avrupa ülkelerini savunma harcamalarını arttırmaya sevk etmiştir. Bununla beraber, bu artış, genellikle ancak eski araç, silah, gereç ve malzeme noksanlarını gidermeye yetebilecektir.
Hükümetler savunma bütçelerini artırmaya ilave olarak, içinde bulunduğumuz dinamik güvenlik ortamının yarattığı risklere hazırlanmak için, yeni strateji ve konseptler geliştirmeye başlamışlardır. Finlandiya, Almanya, Norveç ve İngiltere’nin, yeni strateji belgeleri yayınlayacak Avrupa ülkeleri arasında yer aldığı konusunda bilgiler mevcuttur.
Ülkemizin yeniden Milli Güvenlik Siyaseti Belgesi hazırlama çalışmalarının da, bu kapsamda mütalaa edilebileceği düşünülmektedir.
Eski usullere dönüş
Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş, geçmişin bazı muharebe usul ve vasıtalarının hâlâ geçerli olduğunu göstermiştir.
Ukrayna karşı taaruzuna tedbir olarak Rusya, mevzi savunmasına geri dönmüş ve engellerle güçlendirilmiş, birbiri gerisinde tahkimli mevzilere dayalı, etkili bir savunma tesis etmiştir. Aynı şekilde, Ukrayna birliklerinin Rus savunma mevzileri önündeki zayiatı, engellerin kaldırılması ve engellerden geçit açılması eğitimlerine yeniden önem verilmesinin gerekli olduğunu göstermiştir.
Muharebenin bazı temel prensiplerinin hatırlanması pahalıya mal olmaktadır. Mesela, hava üstünlüğü olmadan yapılan karşı taaruzların başarı şansının çok fazla olmadığı ve taaruz edenin zayiatının ağır olacağı, Ukrayna örneğinde bir kere daha ispat edilmiştir.
Bir önemli gelişme de; mevcut klasik namlulu topçu gibi geleneksel silah sistemlerini muhafaza etmekle, insansız sistemler ve hipersonik silahlar gibi daha yeni teknolojileri geliştirme arasında denge kurulması gerektiğinin belirginleşmesidir.
Dronsavar sistemlerin geliştirilmesi yanında eskinin namlulu uçaksavar silahlarına dönüş de gündemdedir.
Başlangıçta yaşanan lojistik sıkıntılar, savaş durağan hale gelince nispeten azalmıştır. Ancak soğuk iklim şartlarında iaşe, barınma ve hayatı idame gibi temel konuların yarattığı problemlere ilave olarak, iklim ve arazi şartları nedeni ile hasta ve yaralıların tahliye ve tedavisinde yaşanan güçlükler, organik sahra sıhhiye desteğinin önemini bir kere daha ortaya koymuştur.
Merkezden yürütülmeye çalışılan komuta-kontrol ve muhabere faaliyetlerindeki sıkıntılar durağan muharebede azalmıştır. Ancak görev tipi emirlerle yönetilen ve insiyatif kullanılmasına dayanan küçük birlik harekatının önemi artarak devam etmektedir.
Bugüne kadarki muharebelerde, iki taraf da büyük personel ve malzeme zayiatı vermiştir. Personel noksanlarının tamamlanmasındaki problemler bir yana, başlangıçta muharebeye hazır, eğitimli birlikler kullanılmasına rağmen, iki tarafın da istedikleri sonuçlara ulaşamaması, bundan sonraki muharebelerin daha az tecrübeli ve eğitimli, daha eski teçhizatlı birlikler ile yapılmak zorunda kalınacağı gerçeğini ortaya çıkmıştır.
Asya Harekat Alanı unutulmadı
Batılı devletlerin, Ukrayna’daki savaşa odaklanmalarına rağmen, Asya’daki stratejik çıkarlarını da korumaya çaba sarfettikleri görülmektedir. İngiltere, Avrupa savunmasına öncelik vermesine rağmen, 2025’te bir uçak gemisi görev grubunu Hint-Pasifik’e geri döndürmeyi, AUKUS ortaklığı kapsamında da, Avustralya’ya bir denizaltı konuşlandırmayı planlamaktadır. Kanada, 2023’te bölgedeki gemi sayısını ikiden üçe çıkarmayı, Almanya ise bu yıl Hint-Pasifik’e bir fırkateyn ve bir ikmal gemisi göndermeyi planlamaktadır. Bölge ülkeleri ile münasebetleri arttırma girişimlerinin devam ettiği görülmektedir.
Yaptırımlar
Yaptırımların Rusya üzerinde beklenen etkiyi sağladığını söylemek mümkün değildir. Açık kaynaklarda yer alan haberlere göre, AB’nin Rusya ile ticareti azalmasına rağmen tamamen bitmemiş, pek çok Avrupa ülkesi yaptırımlara rağmen Rusya ile olan ticaretlerini, münferit bazda arttırmıştır. En çarpıcı olanı da, ABD’nin Rusya’dan uranyum ithalini iki katına çıkarmış olmasıdır. Kendisi müttefiklerinin yaptırım ve ambargolarına maruz olan Türkiye, sadece Birleşmiş Milletler tarafından alınmış yaptırım kararlarını uyguladığından, büyük ölçüde Rusya yaptırımları dışında kalmıştır.
Sonuç
Savaşın, bugün ana görünümü, askeri değil siyasidir. Putin, AB ve ABD’deki Ukrayna konusundaki fikir ayrılıklarının, tepkilerin ve tereddütlerin, kendisini savaşarak kazanamadığı zafere ulaştırabileceğinin beklentisi ve ümidi içinde gibi görünmektedir.
Batı ittifakı, Ukrayna’nın harbi kaybetmesine müsaade eder mi, bekleyip göreceğiz.
Putin, Rusya’nın Ukrayna politikasında temel bir değişiklik olmadığını, barış için Nazisizleştirme (denazifikasyon), askersizleştirme ve Ukrayna’nın tarafsızlığının şart olduğunu ve savaşın başında ilan edilmiş olan bu hedeflerin aynen devam ettiğini açıklamıştır.
Rusya bu hedeflere ulaşamamışsa da, Ukrayna da işgal altındaki topraklarını kurtarma hedefinden henüz uzaktır.
Donbas’daki Donetsk ve Luhansk ile Zaporijya ve Herson bölgelerinde, muhtemelen sınırı Dinyeper nehrine dayamayı amaçlayan mevzii ve küçük çaplı askeri harekat devam etmekte olup, bunlar Rusya-Ukrayna savaşının genelini etkileyebilecek nitelikte değildir.
Kremlin sözcüsü Dmitry Peskov, Rus topraklarını, kamu tesislerini, konut alanlarını ve endüstriyel tesisleri Ukrayna saldırılarından korumak için düşman silahlarının menzili dışında bir çeşit tampon bölge oluşturulmasına ihtiyaç olduğunu açıklamıştır.
Ukrayna’nın taarruz imkan ve kabiliyetinin kalmadığı değerlendirilmektedir. Mühimmat, malzeme ve silah, özellikle de savaş uçağı sorunu çözülmediği takdirde, savaşma imkanının da tehlikeye gireceği açıktır. Trump’ın Ukrayna’ya yardıma sıcak bakmaması, ihtiyaç duyulan yardımın muhtemel geleceği hakkında müphem bir tablo çizmektedir.
Aslında, Batı basınında ilkbahar veya yaz başında beklenen yeni bir Rus saldırısından söz edilerek, Ukrayna’nın muharebe gücü biran önce takviye edilmezse, Rusya’nın savaşın ilk günlerinden bu yana en büyük kazanımlarını elde edebileceği ileri sürülmektedir. Bu tür değerlendirmelerin, gerçeği yansıtmaktan ziyade, Ukrayna’ya yardımların çabuklaştırılması amacına matuf olduğu düşünülmektedir.
Rusya’nın büyük çaplı bir taaruz ihtimaline de biraz mesafeli yaklaşmak gerekir. Mevzi savunmasından kesin sonuçlu genel bir taaruza geçebilmek için, yeni birliklerden oluşan ve yeni bir istikametten, kuşatıcı manevraya imkan veren bir yığınaklanma gerekir. Bugün itibarı ile böyle bir yığınaklanma mevcut değildir.
Son olarak; bu savaş, güvenlik için başkalarının himmetinden ümit beklemeden, her ne pahasına olursa olsun, kendi kendine yeterli olmanın vazgeçilmez önemini bir kere daha göstermiştir.
Kaynak görsel: TRT Avaz
E. Org. Ergin Saygun’un daha önceki yazıları:
E. Org. Ergin Saygun yazdı: Ukrayna-Rusya Savaşı’nda neler oluyor?