İki devletlilikten başka bir şey konuşmayız, asla ve kata konuşmayız, federasyon ölüp gömülmüştür diye yırtınıyor KKTC Cumhurbaşkanı ve Türkiye yetkilileri…
Ama her ikisi de federasyon temelinde bir çözüm arayışını gündeminden hiç düşürmeyen BM’nin Kıbrıs sorununa bir çözüm arayışı için zemin-ortak zemin arayışı için Ada’da görevlendirdiği Bayan Cuellar’ın atanmasını onayladıklarına göre müzakerelerin yeni safhası eli kulağında bir pozisyona taşınmıştır.
Bu bağlamda CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman’ın, geçen hafta Ankara’da katıldığı bir panelde ‘‘ Kıbrıs Türklerinin siyasi eşitliği tartışma kaldırmaz bir gerçekliktir. Kıbrıs sorununa iki halkın eşitliği temelinde bina edilecek bir federasyon ile çözüm bulunabilir, başlaması olası müzakere süreci, ucu açık olmamalı, sonuç almaya odaklı olmalı ve olası bir başarısızlık halinde bu günkü statükonun aynı şekilde devam etmeyeceğinin BM tarafından ön kabulü ile olmalıdır’’ mealindeki sözleri Türk tarafının (Türkiye ve KKTC ) ortaklaştığı bir tez olmalıdır .
Eşitlik ve adalet yüz binlerce yıllık insanlık tarihinin en önemli kavramları arasındadır.
İnsanlık, bu iki kavram için çok büyük uğraşlar vermiş, çok acılar yaşamış ve sonucunda bu iki kavramı daha niceleri gibi toplumsal yaşamın belleğine kazıyarak gelmiştir bu güne.
Nedir eşitlik diye kafa patlatmak şarttır eğer konu hakkında kafa patlatmaz iseniz, eşitlik diye diye saçmalamanın dibine düşmeniz kaçınılmazdır.
Eşit işe eşit ücret diye diye varılan nokta, maden işçisi de 8 saat işliyor, kiralık taksi dükkanında, masa başında evrak dolduran birey de 8 saat çalışıyor o halde ikisi de 1000 TL almalıdır gibiyseniz, gibisiniz evet, düşünür gibi, hani Hoca Nasreddin’ in hindisi gibi.
Eşitlik üzerine düşününce, insanın insana eşitliği kadar kurumun , örgütün, devletin, eyaletin eşitliği de düşünülmeli değil mi.
Ali’nin Alekko’ya eşitliğini savunur ve talep ederken, Türklerin Elenlere eşitliği de gündeminizde değilse, 300.000 Türk’ün 300.000 Elene eşitliğinden sonra geriye kalan 500.000 Elen için karşılığında Türk yok diye, bay Hristodulis, Stefanos kadar ve gibi düşünen şey olursunuz.
Ve elbette adalet.
Adalet ki mülkün temelidir.
Mülk ki o da idare demektir, Mülkiye Mektebinden (sonradan adı Siyasal Bilimler Fakültesi- SBF olan mektep) mezun olup da mülk kavramından sadece malı anlayan mallar konu dışında kalsınlar desem de onlar inadına konunun içine girerler ki, inadına ata binen, attan düşer denmiştir.
Adalet eşitlikten bile önemlidir denebilir.
Ve eğer biri yoksul biri varsıl iki kişi yerde 1 milyon lira bulursa, adalet bunun büyük bir kısmının yoksulun hakkı olduğunu ileri sürmeyi ve canla başla savunmayı boyun borcu kılmıştır insan olana.
Ne yani Kıbrıs Adası’nın çevresindeki denizlere Bay Hristodulis’in anası mı saklamıştır karbon yataklarını.
Akdeniz’in bütün doğal kaynakları Akdeniz’e sınırı olan ülke halklarınındır ve bu kaynaklar bölgenin en zenginlerinin zenginliklerini geometrik olarak katlamaları ve bölgede zorla baskı ile yoksullaştırılan halkların ensesinde daha beter boza pişirmeleri için değil , yoksul halkların yoksulluktan kurtarılması için kullanılmalıdır.
Çoğu yoksul bırakılmış devletler ve bunları yoksullaştıran az sayıdaki varsıl devletler var oldukça barış ve huzur görmeyecektir dünya.
“Biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar” denmiştir Türkçede ve eminim aynı anlamda sözler söylenmiştir dünyanın bütün dillerinde.
Hristodulis’in, en azından onun, bizi, Türkleri kendisi kadar ve gibi insan görmediği bir kere daha kanıtlanmıştır.
Evet bayım, %18, %82’ye eşittir ve adalet Ada’daki bütün insanların, Elen-Türk-Maronit- Ermeni aynı ve eşit düzeyde bir refah seviyesinde olmasını gerektirir.