İnsan arzu, istek, düşünce, duygu ve davranışları olan, toplum içinde belli bir kültür çevresinde yaşayan, düşündüğünü aktarabilen, çok önemli ihtiyaçları olan bir canlıdır.
Fiziksel ihtiyaçları, kendini güvende hissetmesi, bir yere ve birilerine ait olma, sevgi, kabul görme, takdir, saygı ihtiyaçları ve son olarak kendini tamamlama ihtiyacı insanın varoluşudur.
Çoğumuz birileri tarafından beğenilme, onaylanma ve takdir edilme düşüncesiyle hareket ediyoruz. Bunun nedeni başkalarının fikirlerini çok abartılı bir şekilde alarak kendi kişiliğimizi yok sayarak, fiziksel, zihinsel ve duygusal olarak emek vererek etrafımızdaki insanları mutlu etmek.
İnsan düşünüyor, hep bir beğenilme arzusu, başkalarını memnun etmek için duyulan bu aşırı dürtü nereden geliyor? Neden kişi kendisini değil de başkalarını memnun etmek gibi bir çabanın içerisinde tıkanıp kalıyor? Neden başkalarının duygu ve düşünceleri ile var oluşumuzu bağlıyoruz?
Nedenlerden biri, benlik saygısının düşüklüğü olabilir. Negatif yönden gelişmiş olan benlik yapısı öz güveni düşük insan, beğenmediği koşulları değiştirme gücüne sahip olmayan, kendisiyle birlikte çevresini de geliştiremeyen, herkese kendisini ezdiren insandır. Negatif bir benlik yapısına sahip olanın mutluluğu saman alevi gibidir, kendisini hep mutsuz hisseder. Çocukluk döneminde ruhsal çözülmeler yaşamış, anne baba tarafından sadece yaptıklarından dolayı onay almış kişiler başkalarını mutlu etmeye çalışır. Aile içerisinde tutarsız ilişkiler yaşarlar. Zayıf kişilik yapısına sahip birey ailesini, etrafındaki insanları mutlu etmek bütün yeteneklerini, becerilerini geliştirir. Ailesi tarafından koşullu sevgi ile yetiştirilmiş negatif benliği gelişmiş kişide bu bilinç bağımlı depresif bir kişiliğin oluşmasına neden olur.
Ailenin verdiği eğitim tarzı kişiyi mutsuzluğa ve tükenmişliğe sürüklediğinden kişilik bozukluğuna kadar götürebilir. Kendi benliğiyle kabul, onay ve sevgi göremediği için bunlar uğruna kendisinden taviz verir. Çünkü sürekli beğenilmediğini, sevilmediğini ve reddedildiğini düşündüğü için ona göre davranır.
Sürekli birilerini mutlu etmeye çalışan, kendi kişiliğinden taviz veren bukalemun misali renk değiştiren, başkalarına yaptıkları ile mutlu olan kişiler asla kendi sınırlarını oluşturamazlar. Öncelikleri birilerine yaranmak olduğu için kendilerini önemsemezler. Benlik saygıları düşük olduğundan insanların kendileriyle ilgili olarak ne düşündüğü önemsemek dışında övülmek ve sevilmek isterler. Aslında bu hayatta en çok kendisi ile ilişkide olacağını fark edemezler. Yeri geldiğinde maske takıp istemedikleri şeyleri yaptıkları halde istiyormuş gibi yapıp sonrasında pişman olup suçlu hissederler. Zayıf bir kişilik yapısına sahip oldukları için bencil olamazlar. Hep uzlaşmacı bir yapıda görünüp kimseyi kırmamaya özen gösterirler. Kişi olarak zamanla tükenmişlik sendromu yaşarlar.
Kısaca bu tür insanlara psikoloji literatüründe “People Pleasing” (başkalarını memnun etme, hoş görünme) diğerlerinin ihtiyaçlarını kendi ihtiyaçlarının önüne koyan kişilere deniyor. Dahası bu tür kişiliklerde herkes tarafından sevilme arzusu nedeniyle girdiği her ortamın şeklini alması nedeniyle “Zelig Sendorumu” denilen rahatsızlık gelişiyor. Bu sendromu yaşayan insanlar bu tür davranışlarda aşırıya kaçtıklarından olsa gerek kendilerini tüketen, sürekli zorluklar yaşayan, kaygılı ve özgüven eksikliği olan kişilerdir.
Bu tür bir sendromu veya hoş görünme hastalığından korunmak istiyorsanız öncelikle hayır demeyi öğrenin, kendinize değer verin, önemseyin, sınırlarınızı belirleyin. İlişkilerde vermek ve almak kavramlarının olduğunu unutmayın. Billy Cosby, şerefine verilen bir ziyafette, “Sizi başarıya götürecek formülü veremem. Ama başarısızlığın formülünü verebilirim: Herkesi memnun etmeye çalışmak” demişti.
Charlie Chaplin’in 70. yaş gününde yazdığı “Kendimi Sevmeye Başladığımda” başlıklı aşağıdaki şiiri, kişinin hayatın anlamını kavramasına, anlamasına rehber eden çok anlamlı dizeler:
Kendimi gerçekten sevmeye başladığımda,
Anladım ki,
Duygusal acılar ve keder, bir uyarıydı bana,
Kendi gerçeğime karşı yaşadığımı anımsatan.
Biliyorum, bugün buna “özgün olmak” diyorlar.
Kendimi gerçekten sevmeye başladığımda,
Zamanı gelmediğini,
Ve o kişinin hazır olmadığını bildiğin halde onu,
İsteğimizi yapmaya zorlamanın,
O insan kendim de olsam,
Ne kadar utanç verici olduğu anladım.
Bugün buna, “kendine saygı duymak” dendiğini biliyorum.
Kendimi gerçekten sevmeye başladığımda,
Zamanı gelmediğini,
Ve o kişinin hazır olmadığını bildiğin halde onu,
İsteğimizi yapmaya zorlamanın,
O insan kendim de olsam,
Ne kadar utanç verici olduğu anladım.
Bugün buna “kendine saygı duymak” dendiğini biliyorum.
Kendimi gerçekten sevmeye başladığımda,
Başkalarının hayatına özenmekten vazgeçtim,
Ve önüme çıkan zorlukların,
Olgunlaşmam için aşmam gereken engeller olduğunu fark edebildim.
Günümüzde buna “bilgelik” dendiğini biliyorum.
Kendimi gerçekten sevmeye başladığımda,
Her zaman, her fırsatta,
Doğru zamanda, doğru yerde bulunduğumu anladım.
O andan itibaren de huzura erdim.
Bugün buna “varoluşa saygı” dendiğini biliyorum
Kendimi gerçekten sevmeye başladığımda,
Kendime ayırmam gereken zamanı başka şeyler harcamaktan,
Geleceğe ilişkin büyük projeler yapmaktan vazgeçtim.
Bugün artık yalnızca bana keyif ve mutluluk veren,
Sevdiğim ve hoşuma giden işleri,
Kendime özgü yol, yordam ve tempoyla yapıyorum.
Günümüzde buna “kendine karşı dürüstlük” dendiğini biliyorum.
Kendimi gerçekten sevmeye başladığımda,
Sağlıklı olmayan her şeyden kurtardım kendimi.
Yemeklerden, insanlardan, nesnelerden, durumlardan,
Hepsinden önce de beni benden koparıp diplere çeken şeylerden.
Başlangıçta buna “sağlıklı bencillik” diyordum,
Bugün biliyorum ki, bu“ kendini sevmek”tir.
Kendimi gerçekten sevmeye başladığımda,
Vazgeçtim,
Her zaman kendi haklılığıma inanmaktan,
Daha az yanılmaya başladım böylece.
Bugün anladım buna “sade olmak” dendiğini.
Kendimi gerçekten sevmeye başladığımda,
Düşüncelerimin beni zavallı ve hasta edebileceğini fark ettim,
Buna karşın yüreğimin gücünü yardıma çağırdığımda,
Aklım değerli bir ortak kazandı.
Bu ilişkiye bugün “yürek bilgeliği” diyorum.
Kendimizle ya da başkalarıyla tartışmaktan,
Çatışmaktan ve sorun yaşamaktan korkmamalıyız,
Çünkü yıldızlar bile bazen birbiriyle çarpışır,
Ve yeni dünyalar oluşur.
Bugün bunun “YAŞAMAK” olduğunu biliyorum!
Son olarak, kendinize değer verin. Yaşadığınız hayatın başrolü sizsiniz etrafınızdaki herkes sadece yaşamınızda birer figüran. Başrolünü oynadığınız bu oyun sadece bir defa sahnede olacak, ona göre kıymetini bilin, kendinizi sevin…
Fotoğraf: Charlie Chaplin (Şarlo)