17 Mayıs 24, Cuma
spot_img

Uğur Mumcu’nun izinde

“Gönderdiğin Barış Terkoğlu’nun yazısını okudum. çok gerçek bir yazı. Bu çocukları çok beğeniyorum. Hepsi birbirinden değerli. Uğur Mumcu’yu yok ettiler ama bir sürü Uğur Mumcu yetişti. Barışlar, Murat Ağırel, Timur Soykan. Mumcu çok büyük bir kayıp ama yetiştirdikleri gerçekten yerini fazlasıyla tutuyor. Sanırım daha başkaları da var.”

Bir arkadaşım yazmıştı bu paylaşımı bir süre önce kendisine ilettiğim Barış Terkoğlu’nun bir yazısı üzerine. Doğru diyor arkadaşım. Güzel bir tespit. Uğur Mumcu’yu yok edemediler. Pek çok genç gazeteci çıktı Mumcu’nun ölümünden sonra. Barışlar, Muratlar, Timurlar bayrağı devraldılar. Çok güzel de taşıyorlar. Tükenmedi Mumcular vurulmayla. Araştırmalarıyla pislikleri, dolandırıcılıkları, soygunları, ahlaksız ilişkileri gün yüzüne çıkarıyorlar. Arkadaşım paylaşımına bir de ekleme yapmış:

“Uğur Mumcu hakkında yazılacak çok şey var. Keşke yaşıyor olsaydı. Bu ara ona ne kadar ihtiyacımız var..”

Kimi zaman düşünüyorum Uğur Mumcu sağ olsaydı günümüz siyaset, ekonomi dünyasını nasıl değerlendirirdi? Siyaset, cemaat, tarikat ilişkileri konusunda neler yazardı? Uyuşturucu maddelerin kullanımının ve kaçakçılığının önlenmesi; sınıraşan organize suçlarla mücadele; yolsuzlukla mücadele;silah kaçakçılığı; kadın kaçakçılığı sorunları üzerinde neler yazardı ? Siyaset-yargı ilişkisi hakkında neler yazardı? Yargı organları arasındaki sürtüşmeyi nasıl değerlendirirdi? Onca ekonomik sıkıntılara karşın gerçekleştirilen lüks, gereksiz, işlevsiz milyarlarca dolara mal olan yatırımlar, inşa olunan saraylar hakkında neler yazardı? Günümüz “kırk haramilerine” , bozuk düzenden nemalananlara nasıl dikkat çekerdi? Emperyal güçlerin sinsi planları hakkında neler yazardı? Atatürk’ü, Cumhuriyeti, laikliği içlerine sindiremeyenler hakkında neler derdi? “Ben size dedim, sizi uyardım dinlemediniz, beni sakıncalı ilan ettiniz” mi derdi?

Keşke yaşıyor olsaydı Türk basınının cesur kalemi. Bu konularda halkı aydınlatmaya, uyarmaya devam etseydi. Atatürkçü, aydınlanmacı yazar Uğur Mumcu. 24 Ocak 1993 tarihinde alçakça bir suikast sonucu, henüz 51 yaşındayken kaybetmiştik Mumcu’yu. Bugün yaşadığımız tehlikelerin farkına yıllar önce varıp toplumu uyarmıştı Mumcu. Hayatı pahasına savunduğu düşünceleri, ondan güç alan genç gazeteciler tarafından izlenmeye devam ediyor. Mumcu’nun yolunda yürüyen nice gazetecilerimiz var. Mumcu’nun her daim dile getirdiği “Ben Atatürkçüyüm, ben, cumhuriyetçiyim, ben lâikim, ben anti emperyalistim, ben tam bağımsız Türkiye’den yanayım, ben insan hakları savunucusuyum, ben terörün karşısındayım; ben yobazların, hırsızların, vurguncuların, çıkarcıların düşmanıyım” sözleri bugün Mumcu’nun izinden yürüyen gazetecilerin rehberi.

Mumcu’nun araştırarak yazdığı hiçbir konu yalanlanamamıştı.. Mumcu’yu vurarak, parçalayarak yok edeceklerini sananlar bilemediler, düşünemediler Mumcu’nun her parçasından nice Mumcular doğacağını…

Mumcu’nun yolundan, izinden yürüyen pek çok gazeteci var olmasına var da, günümüzde de gazeteci olmak da kolay değil. Her türlü baskıyı, tehditi, sindirmeyi, tutuklanmayı, işten atılmayı, rüşvet teklif edilmeyi vs. göze almak gerek. Kısacası “riskli bir meslek” gazetecilik. Sabah evlerinden dualarla uğurlanıyor olmalılar. “Aman yazdıklarına, söylediklerine dikkat et, kalemini, diline, twitine dikkat et” diye uyarılarak. Oysa yaptıkları iş onurlu, gurur verici. Kamuoyunu aydınlatmak, bilgilendirmek görevleri.

10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü vesilesiyle gazetecilik meslek örgütleri ve sendikalar yaptıkları açıklamalarda, iktidarın basın üzerinde oluşturduğu baskı ve gazetecilik mezunları arasındaki yüksek işsizlik oranına dikkat çektiler. Medyanın %95’inin iktidarın kontrolünde olduğu belirtildi. Açıklamada, RTÜK’ün muhalif tv kanallarına verdiği ağır cezalar da eleştirilerek “tablo karanlık olsa bile umudumuzu yitirmiyoruz” denildi.

Mumcu’nun izinden giden gazeteci, baskılarla, soruşturmalarla, tutuklamalarla boğuşmaya devam etse bile umutsuzluğa düşmemeli, yılmamalı.. Basının yeniden dördüncü güç olarak idareyi özgürce denetleyebileceği, eleştirebileceği günlerin er geç geleceğine inanmalı.

Uğur Mumcu da böyle isterdi…

Atatürkçü, Cumhuriyetçi, antiemperyalist, demokrasi ve insan hakları savunucusu Uğur Mumcu’yu ve diğer demokrasi şehitlerimizi saygı ve özlemle anıyoruz.

Gürsel Demirok

Emekli diplomat. 1945 yılında doğdu. Darüşşafaka Lisesi'ni 1964 yılında bitirdi. 1968 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden mezun oldu. 1969'da Dışişleri Bakanlığı'na girdi. Türkiye Daimi Temsilciliğinde görevli olduğu yıllarda (1974-1977) BM Genel Kurulu 4, Komite (Decolonisation Committee) Raportörlüğüne seçildi. Kuveyt”in, Irak tarafından işgal edildiği tarihlerde, Kuveyt Büyükelçiliğimiz Müsteşarı idi. 1993-1997 yılları arasında Mainz Başkonsolosu olarak görev yaptı. Bu görevde iken girişimlerde bulunarak Mustafa Kemal Atatürk’ün 1917’de Veliaht Vahdettin ile birlikte Almanya’ya yaptığı ziyaret anısına Türk heyetinin kaldığı görev bölgesindeki Bad Kreuznach Park Hotel‘de 23 Nisan 1997 de Atatürk Salonu açılmasını ve ziyaret anısına otelin girişine bir yazıt konulmasını sağladı. Açılış görkemli bir törenle gerçekleştirildi. Otel bugün Türklerin etkinlikler düzenledikleri bir mekâna dönüştü. 1997 yılında Dışişleri Bakanlığı müşaviri olarak atandı. Bakanlık müşaviri iken, Başbakanlık İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulu Sekreterya Başkanı oldu. 57. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti döneminde hazırladığı ilerici insan hakları raporu AB Kopenhag Kriterlerinin karşılanmasına yönelik çalışmalar da referans belgesi olarak kullanıldı ve “Demirok Raporu “olarak anıldı. 2000-2004 yılları arasında Zürih Başkonsolosu olarak görev yaptı. Zürih Başkonsolosluğu binasında Park Hotel’deki Atatürk Salonuna benzer bir Atatürk Salonu açtı. Salonda Kurtuluş savaşı ve Cumhuriyetin kuruluş yıllarına ilişkin belge ve fotoğraflar yer almakta. Bu salonda da Türkleri buluşturan etkinlikler düzenlenmekte. Mainz ve Zürih‘te Başkonsolos iken vatandaşlarımızla birlikte olmaya, derneklerinin düzenledikleri etkinliklere katılmaya, çocuklarımızı okullarında ziyaret etmeğe, gençlerin sportif müsabakalarına katılmaya büyük önem verdi. 2004 yılında Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Yiğit Alpogan'ın başdanışmanı oldu, 2005 yılında MGK Araştırma ve Değerlendirme Dairesi Başkanı olarak atandı ve bu görevindeyken 2010 yılında yaş haddinden emekliye ayrıldı. MGK Araştırma ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı'na atanmış ilk sivil görevlidir. Atatürk’ün Almanya gezisi ve Avrupa’daki Türkler üzerine kitapları var. Emekli olduktan sonra medyada köşe yazıları kaleme almaya başladı .

Önceki İçerikKedi ve ölüm
Sonraki İçerikBaşkaları için yaşamak
Gürsel Demirokhttp://medyagunlugu.com
Emekli diplomat. 1945 yılında doğdu. Darüşşafaka Lisesi'ni 1964 yılında bitirdi. 1968 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden mezun oldu. 1969'da Dışişleri Bakanlığı'na girdi. Türkiye Daimi Temsilciliğinde görevli olduğu yıllarda (1974-1977) BM Genel Kurulu 4, Komite (Decolonisation Committee) Raportörlüğüne seçildi. Kuveyt”in, Irak tarafından işgal edildiği tarihlerde, Kuveyt Büyükelçiliğimiz Müsteşarı idi. 1993-1997 yılları arasında Mainz Başkonsolosu olarak görev yaptı. Bu görevde iken girişimlerde bulunarak Mustafa Kemal Atatürk’ün 1917’de Veliaht Vahdettin ile birlikte Almanya’ya yaptığı ziyaret anısına Türk heyetinin kaldığı görev bölgesindeki Bad Kreuznach Park Hotel‘de 23 Nisan 1997 de Atatürk Salonu açılmasını ve ziyaret anısına otelin girişine bir yazıt konulmasını sağladı. Açılış görkemli bir törenle gerçekleştirildi. Otel bugün Türklerin etkinlikler düzenledikleri bir mekâna dönüştü. 1997 yılında Dışişleri Bakanlığı müşaviri olarak atandı. Bakanlık müşaviri iken, Başbakanlık İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulu Sekreterya Başkanı oldu. 57. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti döneminde hazırladığı ilerici insan hakları raporu AB Kopenhag Kriterlerinin karşılanmasına yönelik çalışmalar da referans belgesi olarak kullanıldı ve “Demirok Raporu “olarak anıldı. 2000-2004 yılları arasında Zürih Başkonsolosu olarak görev yaptı. Zürih Başkonsolosluğu binasında Park Hotel’deki Atatürk Salonuna benzer bir Atatürk Salonu açtı. Salonda Kurtuluş savaşı ve Cumhuriyetin kuruluş yıllarına ilişkin belge ve fotoğraflar yer almakta. Bu salonda da Türkleri buluşturan etkinlikler düzenlenmekte. Mainz ve Zürih‘te Başkonsolos iken vatandaşlarımızla birlikte olmaya, derneklerinin düzenledikleri etkinliklere katılmaya, çocuklarımızı okullarında ziyaret etmeğe, gençlerin sportif müsabakalarına katılmaya büyük önem verdi. 2004 yılında Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Yiğit Alpogan'ın başdanışmanı oldu, 2005 yılında MGK Araştırma ve Değerlendirme Dairesi Başkanı olarak atandı ve bu görevindeyken 2010 yılında yaş haddinden emekliye ayrıldı. MGK Araştırma ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı'na atanmış ilk sivil görevlidir. Atatürk’ün Almanya gezisi ve Avrupa’daki Türkler üzerine kitapları var. Emekli olduktan sonra medyada köşe yazıları kaleme almaya başladı .

İlginizi Çekebilir

4,757BeğenenlerBeğen
678TakipçilerTakip Et
11,500TakipçilerTakip Et

Popüler İçerikler