Dün akşam Fenerbahçe muhteşem bir galibiyet aldı ancak galibiyetten daha dikkat çekici olan rakiplerinin bu galibiyetin “temiz” olduğunu bildikleri halde kirletme çabasıydı; aynı 3 Temmuz gibi…
Bu basit bir taraftar refleksi olarak görülemez, sezon başından beri devam ediyor ve organize yani rakip sistematik olarak saha dışında Fenerbahçe’yi durdurmak için kara propaganda yapıyor. Ayrıca kamuya yansıyan fon olayına ilişkin bilgilerden bazı sporcu ve hocaların kazanmak için çok da kural ve yasalara bağlı olmadığı, kazanan daima haklıdır diyerek her yolu deneyebilecek karakter yapısında olduğunu biliyoruz.
Buna kaçak kaptanlar ve Fetö kumpası taktikleri ile kumpası eklediğiniz zaman Fenerbahçe’nin çok uzun yıllardır sahada dışında durdurulduğunu ve gerçek rakibinin saha dışında olduğunu görüyoruz.
Son Süper Kupa olayından da çok net biliyoruz ki iktidar medyası ve destekçileri Fenerbahçe’yi sevmiyor. Bunun nedenine ilişikin daha önce bir yazı yazmış ve neden Fenerbahçe’nin hedef seçildiğini, sürecin 12 Eylül’de nasıl başladığını anlatmıştım.
Bu yazıda anlatmak istediğim Fenerbahçe’nin herhangi bir spor dalında ama özellikle futbolda bir rakibi yok. Üretilmiş, genel olarak bilinen şekliyle “proje” takımları var ve amaç onların kazanması değil, Fenerbahçe’nin kaybetmesi.
Şöyle geçmişe dönün ve bakın, sahip olduğu her şeyi devlet olanaklarını istismar eden odaklara yakın durarak elde etmiş organizasyonların Fenerbahçe’nin rakibi olduğunu söylemek olanaksız.
Sosyal medyadaki kontrolsüz nefretin sebebi bu acizlik duygusudur, ne olursa olsun sahada baş başa kalındığında Fenerbahçe’nin asla yenilemeyeceğinin biliniyor olmasıdır.
Bu tespiti yaptıktan sonra Fenerbahçe’nin sadece futbol oynayarak şampiyon olacağını düşünmek tatlı bir hayalden öteye geçmiyor. Kendini Fenerbahçeli olarak tanımlayan herkesin çorbada tuzu olmalı, her şeyiyle oyuyla, parası ile, statta tezahüratı ile oyuncularına gösterdiği sevgi ile her zaman Fenerbahçe’nin yanında olacağını tüm dünyaya göstermelidir.