2023 “Soğuk Savaş” tuğlalarının örülmeye devam ettiği, çatışmaların sıcak vekalet savaşlarına dönüştüğü, küresel çapta bir hesaplaşmanın körüklendiği, ve doğal felaketlerin tehdidi altında barışçıl olmayan bir yıldı.
Türkiye, uluslararası daralmalara ilaveten, derin izler bırakan tahripkar bir deprem felaketi ve seçim yaşadı.
Pandemi izlerinin ancak silinmeye çalışıldığı, dengelerin yeniden kurulmaya başlandığı günlerde gelen deprem büyük yıkımlara yol açtı.
Korona virüsü ile başlayıp tüm dünyada hayatı dumura uğratan pandemi, kitlelerde beka endişesi ve ölüm korkusu yarattı.
Sınırların kapanıp, uçuşların, seyahatlerin durduğu, insanların adeta sanal elektronik kelepçelerle evlerine, karantinalara sıkıştırıldığı günler geçirdik.
Tarih, pandemi badiresini, derin izler bırakan kitle ölümleri, aşı ve maske entrikaları, bozulan toplumsal psikoloji ve sosyo ekonomik tahribatlarıyla not etti.
Korona, kontrol dışı asimetrik varyant ve mutasyonlarıyla günümüzde de tehdidini halen sürdürmekte.
Deprem
10’dan fazla şehrimizi yıkan, 15 milyona yakın vatandaşımızı etkileyen 6 Şubat büyük depremi yaralarını halen saramadığımız acımasız bir insanlık dramına dönüştü.
En çok etkilenen kadim medeniyetler şehri Hatay neredeyse haritadan silindi.
Binlerce cana mal olan felakete geç ve eksik müdahale, askerin ilk günlerde kurtarma operasyonlarına dahil edilmemesi, enkaz altındaki insanlara ulaşımı engelleyen internet kesintileri olumsuz etkiyi katladı.
Bugün Hatay’da binlerce vatandaşımızın barınma, su, gıda ve ilaç gibi temel ihtiyaçlarının karşılanmasını kış koşulları altında, çaresizlik içinde beklediği biliniyor.
Seçimler
Yıl içinde yapılan parlamento ve başkanlık seçimleri, nüfusun en azından yarısında yarattığı büyük hayal kırıklığı ve öfke ile hatırlanacaktır.
Üçüncü dönem adaylık, diploma meselesi, parmak boyası, mühürsüz pusula ve sandık güvenliği tartışmaları gölgesinde hak, hukuk, adalet ilkelerinin rafa kaldırıldığı ortamda gerçekleşen seçimler seçmenin güven duygusunu zedeledi.
Sandık güvenliğini sarsan YSK tasarrufları, Cambridge Analytica, Dark Web gibi profesyonel algı dezenformasyonlarının yanı sıra, korku iklimi, darbe ve iç savaş tehditleri, kazanmak için her yol mubahtır anlayışının göstergesiydi.
Cumhuriyet ibresinin hangi eksene kayacağı, reklam arası söyleminin bitip bitmediğini anlayacaktık.
Seçim sonuçları, ekonomik ve mali krizlere eklenen siyasi çıkmazlarla toplumu neredeyse bir çöküşün eşiğine getirdi.
Sığınmacılar
Tartışmalı gündemlerimizden birisi de başta Suriyeli ve Afganlar olmak üzere akın akın sınırlarımızı geçip, şehirlerimizde kümelenen sığınmacılardı.
Daha önceki düzensiz göçlerde uygulanan, sınır boylarına tampon bölge kurulması ve kamp tedbirlerine başvurulmadığı için milyonlarca sığınmacı ülke geneline yayıldı.
Türkiye, çatışmalı Orta Doğu coğrafyası ile Avrupa arasındaki köprü konumuyla, Afganistan, Irak, İran, Pakistan, Suriye ve Afrika Boynuzu kaynaklı göç dalgalarının Avrupa transiti olagelmişti.
Ancak son zamanların Batı güzergahındaki sıkı önlemler ve Avrupa ile aramıza örülen yüksek duvarlar nedeniyle buradan gidemeyen, ülkelerine de dönemeyenler için hedef ülke durumuna düştük.
Son on yılda sınırlarımızdan sızanların sayısının toplam nüfusumuzun yüzde 10’unu aştığı, ulusal güvenlik ve toplumsal sıkıntılar yaratacak şekilde on beş milyona yaklaştığı tahmin ediliyor.
Milyonlarca sığınmacıya ev sahipliği yaparken, binlerce yetişmiş, nitelikli insanımızın daha iyi bir gelecek için Batı kapılarını zorlaması ise ülke açısından başka bir garabeti oluşturdu.
100. yıl
Cumhuriyetin yüzüncü yılı büyük beklentilere karşın devlet katında rutin protokoller, programlarla geçiştirildi.
Bu isteksizliğe halkın tepkisi, görkemli kutlamalar ve yüksek katılımlı sahiplenmeydi.
Ulusal kutlamalarda artık sır sayılmayan hükümet söylemi ile toplumsal anlayış arasındaki duygusal ayrışım daha bir görünür oldu.
Her milli bayramda Cumhuriyet değerlerinin sembolü haline gelen Anıtkabir, geçen yılki rekor ziyaretçi sayısını bu yılın heyecanı ile katlayarak, tüm zamanların rekorunu kırıyordu.
Yargı krizi
Anayasa Mahkemesinin kararlarının iktidar ve bazı yüksek yargı organlar tarafından tanınmaması, saygı duyulmadığının ilanı, Anayasal düzende zafiyete yol açtı.
Devlet ve adaletin omurgasını oluşturan hukukun üstünlüğü ilkesi zedelendi.
Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay arasında yaşanan son yargı krizleri, bir anlamda kuvvetler ayrılığının aşındırılması, çoğulcu anayasal yapının itibarsızlaştırılarak siyasallaşması girişimi sayıldı.
Oysa, Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzeni değiştirmeye, uygulanmasını önlemeye teşebbüsün cezası ağırlaştırılmış müebbettir.
Anayasanın değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek temel ilkelerinin, yasaların arkasından dolanarak değersizleştirilmesi de keza açık ihlal olmasına karşın, hukuk ve yargı bu yönde adım atmaktan imtina etmektedir.
Kupa
Yılın son günlerinde yaşanan bir skandal, nedense Suudi Arabistan’da oynanacağı ilan edilen Cumhuriyetin 100. Yıl Süper Kupa finalinin iptaliydi.
Suudilerin Atatürk itirazlarının yanı sıra ortaya atılan parasal iddialar halen bilinmeyenlerle dolu bir entrika yumağıdır.
İki markalaşmış futbol takımımızın kurucu liderimiz üzerinden yapılan pazarlıklara boyun eğmeyerek, sahaya çıkmayı reddettiği karşılaşma, özünde yerli ve yabancı kaynaklı Atatürk alerjisi karşısında Atatürk sevgisinin zaferi ile sonuçlanmıştır.
Yerel seçimler
2023 yılının, depremli, seçimli, yüzüncü yıllı, anayasa ihlali skandallarının yorduğu ülkemiz, yeni yılın ilk günlerinde bir yandan hortlatılan şeriat, hilafet kabusu ile cebelleşirken bir yandan da sonuçları Cumhuriyetin bekası açısından dönüm noktası sayılabilecek yerel seçimlere kilitlenmiş durumda.
Demokrasi ibresinin yönünü belirleyecek yerel seçimler sürecinin siyasal gerginliklere gebe olduğu şimdiden anlaşılmaktadır.