Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un davetiyle Azerbaycan Dışişleri Bakanı Bayramov ve Ermenistan Dışişleri Bakanı Mirzoyan dün (25.07.2023) Moskova’da bir araya geldi.
Lavrov her iki bakanla önce ayrı ayrı görüşme yaptı, daha sonra üçlü görüşmeye geçildi. Toplantılar sonunda yayınlanan ortak medya bildirisinde şu ifadelere yer verildi:
“Rus tarafı, Laçin koridorunun süratle açılması ve Dağlık Karabağ halkının normal yaşamına geri dönmesi gerektiğini vurguladı. Dışişleri bakanları, ulaşımın önündeki engellerin kaldırılması, Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki sınırın belirlenmesi, kamu görevlileri ve uzmanlar arasındaki temaslar ve parlamenterler arasında bir diyalog başlatılması da dahil olmak üzere üçlü anlaşmaların tüm yolları üzerindeki çalışmaların yoğunlaştırılmasının önemini bir kez daha teyit ettiler. Bakü ve Erivan arasında bir barış anlaşması imzalanması konusuna özellikle dikkat çekilmiş ve kalan farklılıkların aşılmasına vurgu yapılmıştır.”
Bu ifade ile Rusya’nın Azerbaycan ile Ermenistan arasında Rusya dışındaki üçüncü tarafların müdahalesinden rahatsız olduğunu açıkça vurguladığı anlaşılıyor.
Ekim 2022 ve Mayıs 2023’te, Avrupa Birliği himayesindeki Azerbaycan– Ermenistan zirvelerinde, Ermenistan, Dağlık Karabağ’ı Azerbaycan topraklarının bir parçası olarak tanımıştı. Rusya’nın bilgisi dışında yapılan bu açıklamadan Rusya rahatsız olmuş ve yapılan yazılı açıklamada, Ermenistan yönetiminin egemen kararına saygı duymakla beraber, bu durumun Dağlık Karabağ’da konuşlu Rus barış gücü birliğinin konumunu kökten değiştirdiği hususuna dikkat çekmişti.
Öte yandan, NATO zirvesine katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 13 Temmuz 2023’de Dağlık Karabağ konusunda yaptığı açıklama Rusya’yı endişelendirmiş ve Rusya Dışişleri’nin anında tepki vermesine yol açmıştı. Şöyle demişti Erdoğan:
“Bildiğiniz gibi buradaki anlaşma 2025’e kadar Rusya’nın bu belirlenen yerlerde kalmasıdır. 2025 yılında ise Rusya buraları terk edecektir, anlaşma bu istikamettedir. Ben de Rusya’nın bu anlaşmaya sadık kalacağına inanıyorum. İlham Aliyev de bunu zaten yakından takip ediyor.”
Erdoğan’ın bahsettiği anlaşmada bu ifadeler bu şekilde yer almamakla beraber, anlaşmanın 5’er yıllık süreler zarfında uzatılmasına yönelik hükümler mevcuttur.
Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Zaharova, Erdoğan’ın açıklamasına cevaben, “Ankara’nın Rusya, Ermenistan ve Azerbaycan liderlerinin 9 Kasım 2020 tarihli açıklamasına taraf olmadığını hatırlatmak isterim. Rus barış gücü birliği, Dağlık Karabağ’a bu belge temelinde konuşlandırılmıştı ve hem birliğin bölgede kalış koşulları hem de önümüzdeki beş yıllık dönem için olası uzatılmasının parametreleri tam olarak bu belgede açıkça belirtilmiştir” dedi.
Rusya Dışişleri Bakanlığı’ndan 15 Temmuz’da yapılan bir başka yazılı açıklamada, Rusya’nın gelişmelerden rahatsız olduğu açıkça vurgulanarak şu ifadelere yer verilmiştir:
“Bu koşullar altında Karabağ’daki Ermeni nüfusun kaderiyle ilgili sorumluluğun üçüncü ülkelere devredilmemesi gerektiğine inanıyoruz. Bakü ve Erivan arasında daha önce varılan anlaşmalar temelinde bir BARIŞ ANLAŞMASININ hazırlanmasına derhal başlanmalıdır. Bu anlaşmanın ayrılmaz bir parçasının Karabağ Ermenilerinin haklarının ve güvenliklerinin güvenilir ve açık bir şekilde garanti altına alınması, ayrıca Rusya, Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki üçlü anlaşmaların tamamının sıkı bir şekilde uygulanması gerektiği gerçeğinden hareket ediyoruz; buna ulaşımın önündeki engellerin kaldırılması ve Ermenistan-Azerbaycan sınırının belirlenmesi sürecinin başlatılması da dahildir. Yukarıda belirtilenler ışığında Rus tarafı, Dağlık Karabağ’da normal yaşamın yeniden tesis edilmesine yönelik uluslararası toplumun çabalarına aktif bir şekilde katkıda bulunma niyetini teyit eder. Bir barış anlaşması üzerinde mutabık kalınması konusu da dahil olmak üzere anlaşmaların en üst düzeyde uygulanmasının yollarını görüşmek üzere yakın gelecekte Moskova’da üçlü bir dışişleri bakanları toplantısı düzenlemeye ve ardından söz konusu belgeyi imzalamak üzere Moskova’da bir Rusya-Azerbaycan-Ermenistan zirvesi gerçekleştirmeye hazırız.
Bugün Dağlık Karabağ çevresindeki durumun olumsuz bir senaryoya göre gelişiyor olması endişe vericidir. Bölgedeki insani kriz derinleşmektedir. Yerel halk gıda, ilaç ve temel ihtiyaç maddelerinde ciddi bir kıtlık yaşamakta, elektrik ve gaz tedarikinden fiilen mahrum bulunmaktadır. Bu durum, bölgenin sıradan sakinleri olan Karabağ Ermenileri için en dramatik sonuçları doğurabilir.
Azerbaycan yönetimini, Laçin koridorunun derhal açılması, vatandaşların, araçların ve malların koridor boyunca her iki yönde de engelsiz bir şekilde hareket etmesinin yanı sıra bölgeye enerji sağlanması için acil önlemler almaya şiddetle çağırıyoruz.”
Dünkü (25.07.2023) Moskova toplantısı işte bu bildirinin yayınlanmasından kısa bir süre sonra gerçekleştirildi.
Bu itibarla, Rusya’nın, üçüncü tarafların barışa olan katkılarını kabul etmekle birlikte bir dayatma yapmamaları gerektiğine yönelik açıklamasının hedefinin Avrupa Birliği ve Türkiye olduğu anlaşılmaktadır. Dün (25.07.2023) yapılan medya açıklamasından da anlaşıldığı üzere, Rusya Güney Kafkasya’daki siyasi gelişmelerin tekrar kendi kontrolünde, kendi inisiyatifinde gerçekleşmesini sağlamış gözüküyor. Sanırım, her iki bakana gerekli uyarılar yapılmış.
Bu süreçte, Türkiye ne yapmaya çalışıyor ve ne yapmalı soruları ön plana çıkıyor. Öncelikle Erdoğan’ın Vilnius’ta yaptığı açıklamanın anlamsız, yersiz ve gereksiz olduğunu belirtmeliyim. Bu açıklama, Türkiye–Rusya ilişkilerin gerilmesine neden olmanın ötesinde, Putin–Aliyev ilişkilerinin de zedelenmesine yol açtı. Öncelikle, Türkiye’nin, Moskova–Bakü ve Moskova–Erivan ilişkileri konusundaki mevcut anlayışını değiştirmesi gerekiyor. Sanılanın aksine, Moskova-Bakü ilişkileri daha sağlam bir temele dayanıyor ve bu temelde gerçekleşiyor. Paşinyan sanıldığı gibi Rusya’nın adamı değil, tam tersine, zaman zaman Türkiye ve diasporayla aynı zamanda ilişkiler kuran, ilişki kurmaya hevesli, Rusya açısından her zaman kuşkuyla yaklaşılan bir lider konumundadır.
Türkiye eğer, Güney Kafkasya’da ve özellikle Dağlık Karabağ sorununun çözümünde etkin bir rol üstlenmek istiyorsa ki, bu milli çıkarlarımız açısından son derece önemli bir hedeftir, Rusya’nın veya Avrupa Birliği’nin kuyruğuna takılmaksızın, acilen Ermenistan’la ilişkilerini düzeltmeli, geliştirmeli ve sürece sadece Azerbaycan üzerinden değil, Ermenistan üzerinden de müdahil olma yollarını aramalıdır.
Dün Moskova’da yapılan ortak basın açıklamasında oldukça dikkat çeken bir diğer husus da, Lavrov ile Bayramov arasındaki görüşmeye atfen bakanların, Hazar Denizi’nde ve Kuzey-Güney ulaştırma projesinin uygulanması çerçevesinde iş birliğinin değerlendirdikleri ve 3+3 İstişari Bölgesel Platform çerçevesinde iş birliğinin yeniden başlatılması üzerinde durduklarına değinilmesidir. İşte Türkiye açısından bölgede fırsatlara odaklı bir açılım yapılması bağlamında Türkiye -Ermenistan ilişkilerinin önemi bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Zira, Türkiye başından beri Kuzey-Güney ulaştırma projesine eklemlenmek konusunda çaba sarfetmektedir.
Yazıyı dinlemek için tıklayın
Fotoğraf: mid.ru