İçinizdeki kırılgan çocuğun elinden tutmak, kendinize şefkat göstermek, o yaşadığınız kötü zamanların yasını tutmak yerine dört duvar arasına sıkışıp hayatın boyunca başına gelen iyi kötü olayları, başarılarını başarısızlıklarını, mutluluklarını mutsuzluklarını sorguluyor olabilirsiniz.
Belki de insanların yaptığı kötülüklerden dolayı muhtemelen ağladığınız, üzüldüğünüz için kim bilir kaç kere “sus ağlama” diye telkinde bulundunuz kendinize.
Dünyada binlerce din, mezhep, dini grup var. Bütün ülkeler anayasalarla, kanunlarla, yönetmeliklerle, yazılı olmayan törelerle, adetlerle yönetiliyor. Bir de bunların yanı sıra bütün ülkelerdeki okullarda insanın iyi olması için eğitim veriliyor. Peki bütün bunlara rağmen neden dünyada bu kadar kötü insanlarla yaşıyoruz? Neden insanlar yüreğindeki kötü olma duygusunu atamıyor? Düşünmeden edemiyor insan…
Kötülük nedir?
İyilik-kötülük, güzellik-çirkinlik her ne kadar göreceli olsa da düşünürler insanın doğasına, iyi ve kötü olma durumuna dair geçmişten günümüze birçok farklı görüş ortaya koymuş. İnsanın doğasında iyilik ya da kötülük var mıdır? Kimisi “var”, kimisi ise “yok” demiş. İyi- kötü olma durumu ahlak bakımından olumlu bir anlam taşıyan iyi ile olumsuz bir çağrışım uyandıran kötünün simgelediği nesne, istek ve davranışlar bütünüdür. Birçok filozof insandan bağımsız olarak evrende iyiliğin bulunduğuna inanır. İnsan edimeleriyle, seçimleriyle, kararlarıyla iyiliği ve mutluluğu yakaladıkça iyi olur. Yapmış olduğu olumlu tercihler sonucunda bu iyilik hali insanı mutluluğa, kötülük ise mutsuzluğa götürür. Tercihini kötülük yönünden yapan insan hem mutsuz hem de kötü olacaktır.
İyiliğin mutlak evrende insanın dışında var olmadığı bir yer karanlıktır. Freud’un dürtü çatışma kuramı psikoseksüel, dürtüsel analizine göre insanın içinde bir libido enerjisi vardır, bu enerjiyle dünyaya gelir. İnsan doğuştan getirdiği bu libidinal enerjinin içinde tıpkı iyi, kötü gibi saldırganlık, sevgi yani yaşam ve ölüm enerjisi vardır. Yani Freud diyor ki, “İyi ve kötü var oluşunda insan ile birlikte vardır.”
Şu yaşadığımız hayatın anlaşılması en zor problemlerinden birini teşkil eden kötülük problemi, düşünce tarihi boyunca pek çok filozofun düşünce dünyasını meşgul etmiştir. Bu kötülük sorunu insanın ruhuna bulaşmış bir hastalıktır. Kaynağı nereden gelir? İyilik olgusunun olmayışından mı? Kişideki ahlakın yokluğundan mı? Dürtülerine, iç güdülerine teslim olmasından mı? Kişinin sadist bir kişilik bozukluğundan dolayı bir başkasına zarar verme arzusundan mı? İnsanın kötülük yapıp acı çekmesine sebep olacak kadar bilişsel duygudan uzak olup aşırı bencil olmaktan mı?
Bu yazdıklarımın hepsi veya birçok sebep daha yazılabilir. Kötülük insanın başkalarına zarar verecek duygu, düşünce, hal, davranış ya da sözlü olumsuz olan her şeydir. İnsanlar tarafından istenilmeyen, beğenilmeyen kabul edilebilir nitelikte olmayan, hoşa gitmeyen ya da canlılara olumsuz etkileri ,kötülükleri olan kişilere atfedeceğimiz bir durum halidir. Yaşadığı toplumda korku, endişe, tehlikeli davranış, tutumlar sergileyen insanları kötü olarak nitelendiririz. Aklınıza gelebilecek olan bütün zihinsel, bilişsel, psikolojik, dini, siyasi, ideolojik ve aklın beğenmediği, faydalı olmayan, zarar, acı ,endişe rahatsızlık veren şeylerin tamamına kötülük diyebiliriz. Kötülük yaşama, insanlara, canlıya, doğaya zarar veren şeylerin genel toplamı gibi bir şey.
Onu bunu bilmem, iyiyseniz iyisinizdir, karşınızdaki insana size ne kadar kötü davranırsa davransın onu affedebiliyorsanız siz iyisinizdir. Kötülük yapan kişinin içindeki kırılgan küçük korkmuş o küçük çocuğu, onun içindeki masum parçayı görüyorsanız, onun yaptığı davranışa değil içindeki zaafa bakıyorsanız ve ona şefkat vermeye çalışıyorsanız iyi bir insansınız. Belki de siz onun bütün dünyadan saklamaya çalıştığı kırılgan yüzünü gösterip onu iyileştirmek için el uzattığınızda kişinin kendisiyle yüzleşmesini fırsat vermiş olursunuz.
Acı çektirmekten hoşlanır insan beyni.
Nörobilimciler toplum içerisinde kötü olarak nitelendirdiğimiz bazı insanların neden başkalarına acı çektirmekten hoşlandığı sorusuna cevap ararken kötülerin sadece psikopatlar, katiller, caniler, sadistlerden, askerler, politikacılar ve polislerden olmadığını araştırmalardan öğreniyoruz. Yapılmış olan her şeye sessiz kalan herkes suçludur.
Sormak istediğim, neden iyi olmalıyız?
Birey olarak öz sevgi, öz saygı, öz değer, ego saygısı, kendi değeri olan kişiler olmalı fakat narsist olmamalıyız. İçinizde değerli, anlamı olan, doğaya, insana faydalı olacak şeylerin yeşermesine imkan verin. Haksızlığa karşı korkak, zelil, silik, pısırık, yılgın kişilik değilseniz olmazsınız.
Kanadalı Hintli yazar Robin Sharma tarafından yazılmış “Sen ölünce kim ağlar?” kitabını okuduğumda aile fertleri, yakınlarımız, eş dost arkadaşlarımızın yanı sıra insanların kötülere de ağladığını gördüm.
En önemlisi ne biliyor musunuz?
Tanıdığımız, tanımadığımız insanların acılarını dindirip yapıp ettiklerimizden olumlu etkilenmiş, hayatlarına nefes olabildiğimiz sürece iyi insanız demektir.