Kalp hastaları ya da kendisinde kalp hastalığı olabileceğinden şüphe eden kişiler doktorlara çarpıntı, nefes darlığı, çabuk yorulma, bayılma, ayaklarda şişme gibi birkaç başka şikâyetle de başvuruyor olsalar en sık rastlananı, en tedirgin edici olanı göğüs ağrısıdır.
Göğüs bölgemizde akciğerler, meme, bronşlar, mide borusu, kaburgalar, kaslar, kıkırdaklar, sinirler gibi çok rahatsız edici ağrıların kökeni olabilecek diğer organlarımız, dokularımız olsa da göğsünde ağrı hisseden bir kişinin başlıca endişesi bunun bir kalp hastalığına işaret ediyor olma olasılığıdır.
Kalbinin göğüs kafesinin içlerinde sol tarafta olduğunu iyi bilen hasta “kalbim ağrıyor” diyerek söze başlarken eliyle ağrının yerini göstermeye çalışır.
Konunun uzmanı olan hekimin bazen “ağrıyan kalbiniz değil, göğsünüz” diyesi gelir.
Ne var ki hasta buna “kalbim burada değil mi?” karşılığını vererek küçük bir direnç gösterir. Göğüs ağrısıyla başvuran hastayla kalp hastalıkları uzmanı arasındaki iletişim için tipik bir başlangıçtır bu diyalog.
Gelgelelim hastanın göğüs bölgesinde tarif ettiği şikâyetin ne zaman başladığı, kaç dakika sürdüğü, karakteri, nelerle tetiklendiği, hastanın anlatırken elini nereye götürdüğü, parmağıyla ağrının tam yerini gösterip gösteremediği ve hatta yüz ifadesi o derece önemlidir ki deneyimli bir hekim hastanın sorununun kalbe bağlı olup olmadığını görüşmenin bu ilk birkaç dakikasında büyük ölçüde anlayabilir.
Göğüs ağrısının büyük olasılıkla kalp kökenli olmadığına hemen işaret eden özellikler mevcuttur. Ağrının göğüs duvarına dokunmakla artması, omuz ve kol hareketleriyle ilişkili olması sorunun kas-iskelet sisteminde olduğunu düşündürür.
Yemek sonrası hissedilen göğüs ağrısı safra kesesini akla getirirken aç karna başlayan, bir şeyler yemekle rahatlayan şikâyetler reflü ya da ülser olasılığını akla getirir.
Panik atak, depresyon gibi psikiyatrik problemlerde hastalar göğüs ağrısı şikâyetiyle acil servislere sıklıkla başvururlar.
Süresi dakikalardan ziyade bir kaç saniyeyle sınırlı, hastanın parmağının ucuyla göğüsteki yerini tam olarak gösterebildiği, batar ya da bıçak saplanır tarzda göğüs ağrıları sorunun kalpte olduğu düşüncesinden hekimi bir hayli uzaklaştırır.
Hekimin göğüs ağrısının kalbe bağlı olmadığına hastayla ilk görüşmesinde hükmetmesi seyrek rastlanmayan bir durumdur.
Mutlaka efor testine, ekokardiyografiye ya da bazı daha ileri tetkiklere başvurulması zorunlu olmadığı gibi bu testlerin gerekmediği halde hastayı tatmin etmek adına uygulanmaları bazı bakımlardan sakıncalı olabilmektedir.
Damar sertliği plaklarının irileşerek kalbi besleyen koroner damarlarda kan akımına engel oluşturmaya başlamalarıyla başlayan şikâyet göğüs ağrıları sınıfında ele alınsa da tıp dilinde “angina pektoris” olarak adlandırılmaktadır.
Büyük Şair, “Ne arteryo skleroz, ne nikotin, ne hapis” diyerek doktoruna haykırdığı itirazını “işte bu yüzden, doktorcuğum, bu yüzden / bende bu angina pektoris…” dizeleriyle sürdürürken yukarıdaki örneklerin aksine koroner hastalık için tipik kabul edilen hasta şikâyetini Nâzımca tarif etmiştir.
Bu his bir göğüs ağrısından ziyade göğüste sıkışma, yanma, boğulur gibi olma, iyi çiğnenmemiş katı gıdanın mide borusuna takıldığında verdiği his, sanki bir mengenenin ön ve arka pedallarıyla göğsü sıkıştırması gibi betimlemelerle anlatılmaya çalışılır.
Yokuş, merdiven çıkmakla, cinsel ilişki esnasında, sinirlenmekle, soğuğa maruz kalmakla, ağrı bir yemek sonrasında başlaması, istirahat etmekle veya dil altına alınan nitrat tableti ya da spreyiyle bir kaç dakikada kaybolması koroner hastalık için tipiktir.
Bu dakikalarda göğsün yanı sıra sırt, kollar, alt çene, üst karında ağrı, boğazda sıkışma olması yine koroner hastalık lehinedir.
Uzman hekim teşhisi sadece hastanın şikâyetiyle koyabileceği gibi özellikle net bir kanaatin oluşamadığı durumlarda efor testi, miyokart perfüzyon sintigrafisi, stres ekokardiyografi, çok kesitli bilgisayarlı tomografi gibi yöntemlere başvurabilir.
Her göğüs ağrısının kalbe bağlı olmadığını vurgularken bilhassa 45 yaş üzeri bir erkeğin ya da 55 yaş üzeri bir kadının göğüs ağrısı hissettiği takdirde doktora başvurması gerektiğinin altını çizmemiz gerekiyor.
Sebebi net bilinemese de kadınlarda koroner hastalık çok tipik olmayan şikâyetlerle seyredebiliyor. Siyah ile beyaz arasında bol miktarda gri ton bulunuyor.
Gelişen tıp teknolojisi klasik koroner anjiyografiyi bir teşhis yöntemi olmaktan büyük ölçüde uzaklaştırırken pek çok hastalık gibi koroner kalp hastalığının da doğru teşhisi şu ya da bu testin sonucundan ziyade doktorun hastadan aldığı müşahedeye dayanıyor.