İletişim kurma yöntemi türler arasında farklılık gösterebilir ve bazı türler diğerlerine göre daha gelişmiş iletişim davranışları sergiler.
Başlangıçta iletişim koku alma, dans etme, dokunsal sinyaller ve vücut diline dayanıyordu. Ancak, ses üretim düzeneğinin gelişmesi iletişimde önemli bir ilerlemeye, bugünkü düzeyine ulaşmasına yol açmıştır.
İlk insanlar için iletişim, vahşi doğa koşullarında hayatta kalmada önemli bir rol oynamıştır. İletişim kurmak için kullandıkları basit mırıltılar ve homurtular giderek daha rafine ve yinelenebilir seslere dönüştü. Zamanla insanlar işitsel uyaranları tınılarına göre kategorize etme ve buna göre tepki verme yeteneğini geliştirdi.
Doğadan gelen sesleri taklit etme alışkanlığı, insanın ses verilerini ezberleme kapasitesini güçlendirdi ve iletişim kurma arzusunu besledi. Bu bağlamda doğal çevre ve sosyokültürel etkileşimler, dillerin ortaya çıkışında ve erken evriminde etkili olmuştur. Doğal çevre ses çeşitliliğinin, kültürel çevre ise söz çeşitliliğinin somutlaşmasına katkıda bulunmuştur.
Bazı tarihsel dilbilimciler tarafından öne sürülen “Bow-Wow” teorisine göre, dilin ve konuşmanın kökeni, çevreden algılanan seslerin tekrarlanmasıyla açıklanabilir. Bu teoriye göre, onomatope ya da yansıma ses olarak bilinen bu sesleri yansılamak sesli iletişim kapasitemizi zenginleşmiştir.
On binlerce yıl önce, sakin doğal ortamlarda hayvan sesleri muhtemelen en sık duyulan seslerdi. İnsanlar, kendi seslerini tehlikeli hayvanların seslerine benzeterek sembolik bir benzetme ve ilişkilendirme yapmış olabilirler. Bu şekilde, bir potansiyel yırtıcı tehdidine karşı özel bir seslenme ile klandaki herkes uyarılıyordu.
İzciler, klanlarının diğer üyelerini yaklaşan yırtıcılar konusunda uyarmak için ayı, timsah, aslan, sırtlan veya kurt gibi hayvanlara atfedilen belirli sesleri kullanmış olabilirler. Alarm seslerinin sıklığı ve yoğunluğu muhtemelen tehdidin türü, boyutu, yönü ve uzaklığı hakkında bilgi veriyordu. Ayrıca, yırtıcılar kadar tehlikeli olabilecek saldırgan komşuları belirtmek için farklı alarm sesleri üretilmiş olabilir.
Kaya çizimleri ve diğer referans buluntular, sözlü iletişimin yaklaşık 35-40 bin yıl önce yavaş yavaş sosyal yaşamın ayrılmaz bir parçası haline geldiğini göstermektedir.
İnsanoğlunun doğadan yansıyan sesleri yorumlama yeteneğini geliştirmesi, 7 binden fazla dil yaratma kapasitesinin oluşmasındaki en temel adımlardan biriydi. Bu bilişsel gelişim, düşüncelerin sözler aracılığıyla daha akılda kalıcı bir şekilde iletilmesini sağlayacak kavramlar türetmemizi sağladı. Bu nedenle, doğadan yansıyan sözcükler tüm modern dillerde ortak bir bileşen olarak bulunmaktadır.
Örneğin, miyavlamak, havlamak, kükremek, melemek, kişnemek, anırmak, vıraklamak, vızıldamak, gıdaklamak, gürlemek, hırlamak gibi kavramlar doğrudan hayvanlarla ilişkilendirilerek türetilmiş fiillerdir.
Aynı şekilde, yemek kaynarken oluşan kabarcıkların çıkardığı piş sesinden “pişirmek”, kısık sesli konuşurken duyulan fıs sesinden “fısıldamak”, su akarken duyulan şır sesinden türetilen “şırıldamak” da yansıma seslerden türetilmiş sözcüklerdir.
Ayrıca, hapşırmak, öksürmek, hıçkırmak, horlamak, fokurdatmak, şapırdatmak, vızıldamak, viyaklamak, gıcırdamak, patlamak, çatlamak, vınlamak, tıklamak, hışırdamak gibi eylemler de yansımalı sözcüklerdir. Uğultu, gürültü, patırtı, çatırtı, şangırtı, zırıltı ve tıkırtı gibi sözcükler daha çok mekanik işlerden yansıyan seslerden türetilmiştir.
Çocuk dilinde, yansımalı sözcüklerin çoğunlukla anlatım gücünü pekiştirmek amacıyla ikileme şeklinde kullanıldığı gözlemlenmektedir. Birkaç örnek verelim: Zıp zıp, çuf çuf, düt düt, bip bip, rın rın, nani nani, tık tık, pat pat, bıcı bıcı, nam nam, ham ham, pisi pisi, pır pır, kuçu kuçu, cıs, üf vb.
Bunlar yalnızca birkaç örnektir, doğadan yansıyan seslerden türetilen sözcüklerin çeşitliliği oldukça geniştir.
Yansımalı sesler ayrıca insanların belirli duygusal bir durum veya tutumu daha canlı biçimde dile getiren sözcükler oluşturmasına da yardımcı olmuştur. Örneğin, “inleme”, “sızlanma”, “içi cız etme”, “iç geçirme”, “içi burkulma”, “iç çekme”, “of çekme”, “hüngür hüngür ağlama”, “hıçkırma”, “kıkırdama”, “kahkaha atma” vb.
İletişim yeteneği uzun bir süre boyunca sınırlı kalan insan, doğadan yansıyan sesler ve diğer bir dizi etkenler yardımıyla bu yeteneğini geliştirmiştir. İnsan, başka hiçbir türün başarmadığını başararak canlılar âleminin açık ara en iyi iletişimcisi oldu.
Sonuç olarak, doğadan yansıyan sesler insan iletişiminin gelişimi ve evriminde ve dolayısıyla ilk insanların hayatta kalmasında önemli bir rol oynamıştır.
halilocakli@yahoo.com