O kadar çok tepki bekleyen durumların hücumuna uğruyoruz ki zihnimiz tüm bu durumları işlemekten yorgun düşmüş durumda.
Sabahları hangimiz gerçekten tam şarj olmuş güçlü bir beden enerjisi ile güne başlayabiliyoruz?
Güç hepimizin sahip olmak istediği bir niteliktir. Güçlü olana herkes gıptayla bakar ve bu niteliğe sahip kişiler çevrelerindekileri mıknatıs gibi kendilerine çekerler.
Ancak gücü çok dar bir alana indirgediğimizi, sınırlandırdığımızı, zayıflattığımızı ve maddileştirdiğimizi söyleyebiliriz.
Giderek artan seviyede bilgi güdümlü bir toplumda yaşadığımız için tüm enerjimizi sindirme durumuna verebiliyoruz. Olayları, fikirleri, görüntüleri, yediklerimizi büyük büyük ve hızlı hızlı algılamak zorunda kaldığımız için sindirmek gerçekten sağlığımız açısından en büyük sorunlardan bir tanesi olarak öne çıkıyor.
“Ayurveda” bu bağlamda ne yediğimizden çok neyi sindirebildiğimiz ile ilgilenir.
Sindirim denilince ilk aklımıza gelen organımız midedir. Birçoğumuz mide sorunu yaşıyoruz. Mesela, yapılan araştırmalar mide ülserinin en temel sebebinin stres olmadığını ana sebebin mide astarında iltihaba sebep olan “Helicobacter pylori” isimli bir bakteri olduğunu ortaya koyuyor. Stres ülserin belirtilerini sadece daha kötüleştiriyor. Aspirin, ibuprofen, naproxen gibi ağrı kesicilerin de sürekli kullanımının mide astarını tahriş ederek iltihaplanmasına sebep olduğunu gösteren çalışmalar var. Düzenli ve sürekli alkol kullanımı da bu zara zarar veriyor.
Ayurveda da “Agni” olarak tanımlanan midedeki hidroklorik asit (HCL) seviyesindeki dengesizlikte sindirim problemi yaratmaktadır. Yaşlanmaya bağlı olarak 70 yaş civarında HCL üretiminin sadece %30’u gerçekleşir. Bu zamanda bu yaş durumu 35 yaş civarına çekilmiş durumdadır.
Eğer dengeli ve uyumlu bir beden-zihin-ruh gücü istiyorsak önce çabamızı iyi sindirebilen bir beden gücüne çekmeliyiz. Hasta hisseden bir beden hava kaçıran bir balon gibi dikkatinin niteliğini güce değil sürekli enerjiyi toparlamaya verir. Bu yorucu ve yıpratıcıdır.
İyi bir sindirimin temelini oluşturan mide dışında başka bir organımız da ayrı bir övgüyü hak ediyor.
Sevgili dalağımız…
Dalağın işlevlerinden birisi bilgiyi sindirmektir. Fazla düşünmek dalağımızı olumsuz etkiliyor. Eğer yemek yerken fazla düşünüyorsak sindirim sürecimizi olumsuz etkilemektedir. Bu sebeple farkındalıkla yemek yemeyi kendimize öğretebilmemiz önemlidir. İyi çiğnemek, tatların farkına varmak, farkındalıkla yutmak en iyi pratiği barındırmaktadır.
Sadece aşırı yemekten değil aşırı bilgi yüklenmesinden de zarar görüyoruz. Telefonumuzu, maillerimizi, bilgisayarlarımızı, hatta sosyal iletişimimizi bir süre kontrol etmemek bu organımızı aşırı mutlu edecektir.
Her gün meditasyon yapmaya zaman ayırmak bu süreci desteklemenin en kolay ve ucuz yoludur.
Besin açısından baktığımız zaman dalağı desteklemenin yollarından biri soğuk yiyecek ve içeceklerden kaçınmaktır. Buzlu su, buz gibi bira, buzlu rakı, soda, dondurma tüketmemeyi tercih etmeyerek buzdolabından çıktığı haliyle yemekleri tüketmeyerek dalağımıza iyilik yapacaktır.
Yiyeceklerimizde beş tadı (tuzlu, acı, keskin, ekşi, tatlı) dengelemekte büyük fark yaratacaktır.
Son olarak sağlıklı bir sindirimi destekleyecek yeme alışkanlığı geliştirmek için birkaç öneri:
- Sadece aç olduğunuzda yemek.
- Yavaş yemek.
- İyice çiğnemek.
- Safradan tam doymadan kalkmak.
- Yemek yerken rahatlamış olmak.
- Bedenimizin neye ihtiyacı olduğunu iyi dinlemek.
- Yemek meditasyonu yapmak (tek bir çeşit yemeği farkındalıkla yemek)
- Oruç tutmak (haftada iki gün 500-600 kalorilik yemek yenmesi şeklinde)
Her birimizin içinde, yaşımız fark etmeksizin, doğmayı bekleyen bir “kutsal çocuk var”. İşte bu çocuk gerçek güce sahiptir.
Gerçek güç için çaba esastır.
Çaba acı bir ilaç gibi dışarıdan rahatsız edici ama içsel etkisi çokça faydalıdır.
Namaste…