Bir bilgi yarışmasında cevabı net “baldır kemiği” olan soruda yarışmacı şıklardan uyluk kemiğini seçince aklıma düştü.
Unutmuşum zira…Margaret Mead’di adı… Tarihin ilk kadın antropologlarından biri kendisi. Sormuşlar ona, “Uygarlığın ilk işareti nedir?” diye… İlk akla gelen tekerleğin icadı ya da ateşin bulunması vb. olabilir. O ne demiş, doğru ya da yanlış ama hayran kaldığım ve sizin de kalacağınız bir cevap, söylüyorum: “Kırılıp iyileşmiş uyluk kemiğidir.”
Bu kemik kalçayı dize bağlayan uzun kemik malum, vücut için çok kritik bir yerdir. Vahşi doğada yaralı hayvanlar kırık kemikleri iyileşemeden başka hayvanlar tarafında avlanıp yenilir. Uyluk kemiği kırılmış bir insanın da tek başına doğada hayatta kalması mümkün değildir. Dolayısıyla, iyileşmiş bir uyluk kemiği yaralı bir kişinin başkalarından yardım almış olması gerektiğinin bir işaretidir. Hayvanlar arasında bile bu mümkün, şempanzelerin de aralarında bulunduğu hayvan türlerinin, bitkileri ve muhtemelen böcekleri kullanarak kendi kendilerine ilaçlar yaptığı bilinmektedir.
Mead’in şu sonuca vardığı söylenir: “Zorluklar karşısında başkasına yardım etmek medeniyetin başladığı yerdir.”
Mead’in kendisine atfedilen sözleri söylediğine dair güvenilir bir kanıt yok ama iyi hissettiren bir hikaye. Empati, merhamet, fedakarlık ve iş birliğini insan olmanın merkezine koyuyor.
Arkeolojik kayıtlarda bulunan kırık kemikler bazen insanlığın daha tehlikeli bir yönüne, yani insanlar arasında şiddetin varlığına da işaret ediyor. Egosu kocaman insanlık, dünyanın başına gelmiş en büyük düşman!.. Türümüz, gezegenin kendisi de dahil olmak üzere, tüm canlılara diğer tüm türlerden daha fazla zarar vermiştir. Kendimizi, özel olarak görme eğiliminden vazgeçme zamanı çoktan geldi geçiyor. Paleoantropolog Paige Madison’ın dediği gibi, “Davranışlarımızın benzersizliğine olan inancımızı bir kenara bırakarak, kendimizi son derece özel görme eğilimimizin bizi primat ailemizin geri kalanından ve aslında tüm evrimden nasıl uzaklaştırdığını görebiliriz.”
Mead, bir başka röportajında doğrudan, “Bir kültür ne zaman uygarlık haline gelir?” diye sorulduğunda, belgelenmiş yanıtı çok farklıydı. “Geçmişe baktığımızda” diye yanıtladı Mead, “Büyük şehirlere, ayrıntılı iş bölümüne, bir tür kayıt tutma biçimine sahip olan toplumları medeniyet olarak adlandırmışızdır. Bunlar uygarlığı oluşturan şeylerdir.”
Tüm uygarlık kisvesi altında dünyadaki kaosa tanık olup üzülürken, kafamda dönüp duran düşünce, uygarlık veya uygar toplum kavramının kendisinin sorunlu olmasıdır. Tüm sorunların kaynağı da zaafları, kompleksleri bol insanlardır. Nezaketin insanlığın en iyi özelliklerinden biri olduğunu düşünebiliriz. Bu yüzden, Mead söylemiş olsun ya da olmasın, “Bir başkasına zorluklarında yardım etmek medeniyetin başladığı yerdir” sözünün viral olması kaçınılmazdı. Birlik olunması, bir arada olmakla devam ediyor. Dünyanın savaşlarla, açgözlülükle yıpratılan durumuna, ülkemizde hızla devam eden sosyolojik çöküşe, aklın, bilimin değil paranın, gösterişin değer görür hale gelmesinin zararlarını çoğunluğumuz görüyor, üzülüyor ve söyleniyoruz.
Peki ne yapıyoruz?
Medeniyet sadece gökdelenler, akıllı telefonlar, yapay zekalar, uzay araştırmaları gibi teknolojik gelişmelerden ibaret değildir. Asıl önemli olan, bu teknolojileri üreten ve kullanan insanların birbirleriyle nasıl etkileşim kurduğu, nasıl bir toplum oluşturduğu ve hangi değerlere sahip olduğudur.
Empati kurmakla işe başlayabiliriz. Başkalarının duygularını anlamaya çalışmak, onların perspektifinden bakabilmek, daha güçlü sosyal bağlar kurmamızı sağlar.
Dayanışma çok kıymetlidir. Zor zamanlarda birbirimize destek olmak, yardımlaşmak, toplumsal birlik duygusunu güçlendirir.
Hoşgörülü olabilmeyi unuttuk mu? Farklı düşüncelere, inançlara ve yaşam tarzlarına saygı duymak, toplumda huzurlu bir ortamın oluşmasına katkı sağlar.
Toplumsal adalet, herkesin eşit haklara sahip olması ve yasaların herkese eşit uygulanması, toplumsal güvenin artmasına yardımcı olur.
İyi bir eğitim, insanların bilinçlenmesini, eleştirel düşünme becerilerini geliştirmesini ve daha iyi bir dünya için çalışmasını sağlar.
Gönüllülük esastır. Toplumsal sorunlara duyarlı olmak ve gönüllü olarak çözüm üretmek, hem bireysel hem de toplumsal olarak gelişmemizi sağlar.
Komşuluk ilişkilerini güçlendirmek, çevreyi, hayvanları korumak gibi sosyal projelerde yer almak, toplumsal bilincin gelişmesine katkı sağlar.
Demokratik süreçlere siyasal olarak katılmak, seçimlerle ilgili bilinçlenmek, toplumun şekillenmesinde aktif rol almak önemlidir.
Unutmayalım ki, bir toplumun ilerlemesi için sadece bireylerin değil, aynı zamanda devletlerin, sivil toplum kuruluşlarının ve tüm kurumların da bu konuda duyarlı olması gerekmektedir.
Medeniyet, insanın kendini güvende hissettiği yer değil mi? Başka değişle iyi hissettiğimiz yerlerde “ne kadar medeni” deriz değil mi?
Bu güveni bulmak için gerçekten ihtiyacı olan birilerine yardım etmekle değişimi başlatacağız belki de… Zira etraf kırık uyluk kemiği dolu…
Çocuğu, kadını, hayvanı, adam gibi adamı ile sadece birbirimize emanetiz.
Umutla, sağlıkla…