13.7 C
İstanbul
20 Nisan 24, Cumartesi
spot_img

Türkiye’yi bekleyen tehlike

Toplumumuz ormanların korunması konusunda her geçen gün daha bilinçli hale geliyor.

Daha ilkokul yıllarımda, yani 1960’larda, aile bilgisi dersinde, Türkiye’nin en fakir kesimini oluşturan orman köylüsünün çaresizlik içerisinde, aslında kendine büyük bir refah sağlaması gereken ağaçları keserek, ısınmak ve odun kömürü üretmek gibi nedenlerle ormanlara zarar verdiğini öğretmişlerdi. O zaman devlet bu durumu yaptırımlarla engellemeye çalışır ama yoksulluğun aşılması için bir seçenek de sunamadığından başarısız olurdu.

Tabii, ormanlarımızı orman yangınları da tahrip ederdi. Yanan ormanların temizlenmesi ve yeniden ağaçlandırılması orman köylüsüne iş olanağı sağladığından, bazen ormanlar köylüler tarafından da yakılırdı. Yıldırım gibi doğal nedenler ile anız, elektrik hatlarında oluşan kıvılcımlar vb. nedenlerle de orman yangınları çıkardı.

Daha sonra bilinçsiz altyapı yatırımları, azgın kapitalistlerin devleti yönetenlerle iş birliği içerisinde, çevre etki değerlendirmesi (ÇED) çalışmalarına önem vermeksizin yaptıkları turizm tesisi, konut, maden ocağı gibi yatırımları ile ormanlar iyice talan edilmeye başlandı. İki yıl öncesi Türkiye’nin Akdeniz ve Güney Ege Bölgesi’nde çıkan ve yöneticilerin cehaleti, beceriksizliği, kendi askerine karşı duyduğu güvensizlik ve çıkarcılığı nedeniyle etkin bir mücadele yapılamayan orman yangınları sonunda da 206,013 hektar orman kaybedildi. Bu Türkiye’nin yıllık ortalama orman kaybının %750’sini oluşturuyordu.

Göreceli olarak büyük yangınlar KKTC’de de görüldü. 1993’te çıkan büyük yangından sonra hiçbir ciddi tedbir alınamayan KKTC’de son yıllarda iki büyük yangın daha yaşandı.

KKTC’de yanan ormanların hızla yeniden ağaçlandırılması son yıllara kadar ciddiye alınan bir konuydu. Örneğin 1993 sonrası ağaçlandırılan alanlar yirmi yıl sonra yeniden yeşillenmeye başladı. Daha doğrusu başlamıştı. Başlamıştı diyorum, zira son dönemde ormanlarda baskın renk kahverengiye dönüştü. Nedeni Thaumetopoea Wilkinsoni Tams.

Bir çeşit kelebek olan Thaumetopoea Wilkinsoni Tams halk arasında çam kese böceği olarak tanınan zararlının bir türü. İlk defa 1925’te Kıbrıs’ta tanımlanmış. Tanımlandığı yerle birlikte, yaşam döngüsünün sonuna doğru uzun zincirler oluşturmaları nedeniyle, kendisine Cyprus Processionary Caterpillar (Kıbrıs Tören Tırtılı) adı da veriliyor.

Çam kese böceği Akdeniz Bölgesi’nde ve özellikle kızılçamda, zaman zaman da sedir ve karaçam gibi diğer iğne yapraklı (“libre”li) ağaçlardan oluşan ormanlarda larva döneminde ağaçların ibrelerini yiyerek zarar veriyor. Türkiye’de Thaumetopoea Wilkinsoni Tams’a ek olarak aynı düzeyde zarar veren bir başka çam kese böceği olan Thaumetopoea Pityocampa da son derece yaygın.

Her iki tür de ağaçların yeni oluşan taze ibrelerini yiyerek besleniyor. O nedenle olgun, gelişimini büyük oranda tamamlamış ağaçlardan çok genç ağaçlara büyük zararlar veriyor. 1974 sonrası Kuzey Kıbrıs’ta yapılan genel ağaçlandırma çalışmalarına ek olarak, 1993 yangını sonrası yapılan yoğun yeniden ağaçlandırma çalışmaları nedeniyle, KKTC’nin ormanlarının çok büyük bir bölümü ciddi bir çam kese böceği riski ile karşı karşıya. İbreleri yiyerek ağaçları çıplak hale getiren çam kese böceği bu şekilde ağacın fotosentez yapma özelliğini ciddi şekilde yok etmekte, ağacın büyümesini yavaşlatmakta ve diğer zararlılara mücadele etmesini zorlaştırmakta.

Çam kese böceğinin önemli ama sık sık göz ardı edilen bir zararı daha var. O da ormanlar tahrip olduğundan dolayı artan karbon salınımı ve bunun küresel ısınmaya olumsuz etkisi.

Çam kese böceğini insanlardaki AIDS hastalığına benzetebiliriz. AIDS’te, hastalığın kendisinden çok, zayıflattığı bünyenin başka zararlılara karşı savunmasız hale gelmesi ölümlere neden oluyor. Çam kese böceğinin iğne yapraklı ağaçlarda etkisi de bu duruma benziyor. Bünyesi zayıflayan ağaçların kabuğunun altına giren zararlı böcekler, sonunda ağacın ölümüne neden oluyor. Maalesef kabuk altına yerleşen böceklerle mücadele de olası değil.

Çam kese böceği ile mücadelede çeşitli yöntemler kullanılmakta. Bunları temelde mekanik, kimyasal ve biyolojik olarak üçe ayırmak olası. Mekanik mücadelede, keseleri ağaç üzerinden kesip toplayarak yakmak, yumurta koçanlarını toplamak suretiyle yok etmek, pupalarını topraktan çıkarıp toplayarak yok etmek ve nihayet keseler içerisine petrol dökmek suretiyle öldürmek şeklinde uygulamalar söz konusu.

Geçmişte uygulanan kimyasal yöntemlerde ise, tıpkı sivrisinek mücadelesinde olduğu gibi, gazyağı veya mazotla karıştırılmış ilaçlar, ormanlara duman şeklinde püskürtülmekteydi. Ancak, bu tür bir ilaçlama ormanların flora ve faunasına topyekün zarar vermekte, zararlı zararsız her türlü bitki, böcek yok edilmekte, bu da keklikten tavşana tüm hayvanların neslini tehlikeye sokmakta, arıcılığa zarar vermekteydi.

O nedenle, daha sonraki yıllarda biyolojik mücadele önem kazandı. Bu mücadele şeklinde değişik yöntemler söz konusu olabiliyor.

  • Çam kese böceğinden beslenen kuş türlerinin orman içinde çoğalmasını sağlamak için ormanlara kuş türlerinin kullanabileceği kuş yuvaları asılarak kuşların çoğalması teşvik ediliyor. Avcı kuşlar büyük tırtıllardan veya bazı kuş türleri (ibibik gibi) tırtılın yanında çam kese böceği pupasından da beslenebiliyor. Ancak tek başına bir mücadele yöntemi olarak kullanmak mümkün değil.
  • Phryxe caudata gibi parazitoid canlıların doğada çoğalmasını teşvik etmek, biyolojik mücadele yöntemlerinden bir diğeri. Phryxe caudata, çam kese böceği tırtıllarına etki ediyor. Pyryxe caudata’nın doğal ortamda çoğaltılması için toplanan keseler etrafı su dolu adacıklara bırakılıyor, böylelikle tırtıllar adacıkta kalıp parazitoid veya avcıların doğaya dönmesi hedefleniyor.
  • Colosoma sycophanta (Bir kınakanatlı böcek türü) çam kese böceği avcılarından birisi. Sycophanta nın larva ve erginleri çam kese böceğinin tırtıl ve pupalarını yiyerek besleniyor. Bu amaçla laboratuvarlarda üretimi yapılıyor. Ancak tüm alanlarda etkin mücadele gerçekleştirilebilecek kadar böcek üretimi mümkün olmadığı gibi aynı zamanda maliyeti çok yüksek.
  • Çam kese böceği tırtıllarına karşı bakterilerden de yararlanılıyor. Günümüzde kullanılan tek bakteri preparatı Bacillus thuringiensis subsp. kurstaki (Btk) çam kese böceği mücadelesinde başarıyla kullanılmakta. Bu yöntem çam kese böceği tırtıllarına uygulanmakta, yalnızca tek uygulama o senenin popülasyonunu kontrol altına almaya yetmekte.

Biyolojik mücadeleyi bir bütün olarak görmek, biyolojik mücadelenin tüm basamaklarından gerekli faydanın sağlanabilmesi için enfestasyon durumlarında bakteri kökenli biyolojik larvasitlerden yararlanmak gerekiyor. Bu mücadelenin de Kasım-Aralık aylarında (Türkiye’de ekim-kasım) tamamlanması çok önemli.

Çam kese böceği ile mücadelenin etkin bir şekilde 8-9 yıl kesintisiz devam etmesi gerekiyor, zira son bilimsel çalışmalara göre böceğin pupası toprak altında bu kadar süre kalıp sonra yüzeye çıkabiliyor. Eskiden 5 yılın yeterli olacağı düşünülürmüş.

Ormanlardaki popülasyon yoğunluğu da yapılacak mücadelenin şekli açısından önem taşıyor. Örneğin, halen KKTC’deki popülasyon patlamasında karadan mücadelenin yeterli olması mümkün değil. Mutlaka havadan mücadele gerekiyor. Zirai mücadele uçakları veya helikopterlerle, etken maddesi Btk olan bir sıvının püskürtülmesi, en popüler uygulamalardan biri. Btk’nın etkin olabilmesi için ise zararlının sindirim sistemine geçmesi gerekiyor.

Btk toprakta yaşayan bir basiliden geliştirilmiş ve çam kese böcekleri dışındaki diğer canlılara zarar vermiyor. Btk’nın doğada çoğalma yeteneği olmadığından çam kese böcekleri dışında hiçbir canlıya zarar vermiyor. Dolayısıyla hem çevreci hem de enfestasyon durumunda en etkili mücadeleyi sağlayan tek yöntem. Dünyada 1980’den beri ormanlarda zararlı mücadelesinde etkin olarak kullanılmakta.

Nitekim KKTC’de Btk ile biyolojik mücadele, 2020 yılına kadar beş yıl boyunca, çam kese böceğinin yaygın olduğuçam ormanlarının bir bölümünde etkin olarak yapılmış, daha sonra dönemin maliye bakanı tarafından anlamsız bir şekilde durdurulmuş. Çalışmayı durduran o günün Maliye Bakanı Sn Dursun Oğuz bugün de Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı’nı yürütmekte. Bakanlığın web sitesindeki özgeçmişinde, tarım ve ormancılık konusunda hiç bir uzmanlığı gözükmeyen Sn Dursun’un, gerek maliye bakanı, gerekse tarım ve doğal kaynaklar bakanı olarak, %99.8 oranında başarı sağlanan havadan ilaçlamayı neden durdurduğu belirsiz.

2020’de çalışmaları durdururken maliyet konusunu gündeme getiren bakan beyin, bütçede bu iş için ayrılmış olan ve sadece 20 milyon TL olan harcama kalemini iptal ederek başka harcama kalemlerine aktardığı ve bunu yaparken havadan mücadelenin pahalı olduğunu iddia ettiği bilinmekte.

Bu iddianın temelsiz olması bir yana, kaybedilen bir hektar ormanın yeniden ağaçlandırılmasına oranla, ilaçlama maliyetinin 1/23 olduğu, KKTC Orman Mühendisleri Odası Başkanı Sn. Ahmet İyigün tarafından dile getirilmekte ve halen KKTC’deki düzeyde bir çam kese böceği popülasyon yoğunluğunun dünyanın hiç bir ülkesinde havadan ilaçlama dışında bir yöntemle azaltılamadığı vurgulanmakta. (1)  Bakanlığın alternatif olarak ürettiği böcek yiyen kuşların popülasyonunun istenilen miktara ulaşması ise hem imkansız hem de son derece pahalı.

Halbuki Sayın Bakan bu mücadeleyi dört yıl daha devam ettirebilseydi, bugün yok olma tehlikesi altındaki 23 bin hektarın büyük bir bölümü tehlike altında olmayacaktı. Havadan ilaçlamayı engellediği dönem, 10-12 bin hektarı ilaçlamakla altından kalkılacak bir durum, şimdi 23 bin hektarı risk altına sokmuş durumda. KKTC’de 58 bin hektar çam ormanı olduğu düşünüldüğünde ise durumun vahameti daha iyi ortaya çıkmakta. Yani ormanların %40’ı yok olma riski altında.

Bu durum Türkiye’de devlet yönetiminde görülen liyakatsizliğin, maalesef KKTC’ye de yansımış olduğunu düşündürmektedir. Hatta liyakatsizlikten daha da kötü bir durum, konunun duygusal boyutunun olma olasılığı! Külliye yapılan bir ülkede çam kese böceği ile mücadelenin pahalı bulunmasının izah edilebilir başka bir yönü yok. Şu anda ormanların kaybediliyor olmasının tek sorumlusu Sn. Bakan…

Türkiye’de ise çam kese böceğinin her iki türü de bulunmakta. Zarar düzeyi ve mücadele yöntemleri açısından bir fark olmayan bu iki türden biri, daha çok Karadeniz Bölgesi’nin güneyinde, Akdeniz ve Ege Bölgeleri’nde görülmekte. İstanbul ormanlarında, park ve bahçelerinde de iklim değişimiyle birlikte yaygınlaşmaya başladı. Kıbrıs’ta yaygın olan türüne ise Isparta, Burdur ve Antalya illerinde rastlanmakta.

Türkiye’de bugüne kadar çam kese böceğinin popülasyonu, bu yıl KKTC’de olduğu gibi istila boyutuna ulaşmamış. Bunun iki nedeni var. Bunlardan ilki, Akdeniz Bölgesi dışında, iklimin KKTC’ye göre, göreceli olarak daha az sıcak olması. Rakımın yüksek olduğu yerlerde de hava daha serin olduğundan çam kese böceğinin etkisi sınırlı kalıyor. Diğer nedeni ise, ülkenin çam ağacı dokusunun doğal gelişim sonucu oluşmuş olması. Bu ağaçların da çok büyük bir bölümü yetişkin ağaçlar.

Ancak, şimdi Türkiye’yi önemli bir tehlike beklemekte. Küresel ısınmanın Türkiye’yi ciddi olarak etkilemeye başlaması, Anadolu ormanlarının daha geniş bir bölümünü bu zararlıya açık hale getirecek. Daha da önemlisi, iki yıl önce Akdeniz ve güney Ege’de çıkan ve liyakatsizlik sonucu günlerce süren korkunç orman yangınları nedeniyle, eski ağaçlardan oluşan doku büyük oranda kaybedildi. Gerek doğal yollardan, gerekse ağaçlandırma yöntemleriyle bu geniş bölgede şimdi yeni fidanlar yeşerecek ve bunlar çam kese böceği zararlısının istilasına açık olacak.

Bu kadar büyük sahalarda alınacak aksiyonlar şimdiden belirlenmez ve gelecek 10-20 senelik ormancılık planları hazırlanmazsa, Türkiye de vahim bir durumla karşılaşacak.

Orman yangınlarına karşı gerekli havadan mücadeleyi yapamayan Türk Hükümeti’nin bu konuda başarılı bir ön hazırlık yapması ve şimdiden gerekli mücadeleye başlaması konusunda ümitkar olmak maalesef pek mümkün değil. Çam kese böceği çok yakında ormanlarımız için klasik orman yangınları kadar tehlikeli olacak.  “Dumansız orman yangını” adı verilen bu afete karşı yepyeni bir anlayışa sahip yönetime acilen ihtiyaç vardır.

Son bir not; çam kese böceğinin tırtıl halindeki döneminde üstünde oluşan tüyler insanlar açısından son derece zararlıdır. Ciltte ve gözde kaşıntılar oluşturabilmekte, ciddi alerjilere neden olabilmektedir. O nedenle uzak durmakta yarar vardır.

(1) https://bagimsiz.com/cam-kese-bocegi-ile-mucadele-havadan-ilaclama-ile-basarili-olabilir/

Alper Eliçin

1974 yılında Alman Lisesi’nden mezun oldu. Öğrenimine Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’nde devam etti. İngiltere’de Sussex Üniversitesi’nde Yöneylem Araştırması ve ABD’de Clemson Üniversitesi’nde İşletme alanlarında yüksek lisans yaptı Dünya Bankası'na değişik projelerde danışmanlık yaptı, Çukurova Metropolitan Bölgesi Kentsel Gelişim Projesi'nde ise proje direktör yardımcılığı görevini üstleni. Gayrimenkul geliştirme projelerindeki deneyimini zaman içerisinde turizm yatırımlarına yönlendirmiştir. İş yaşamına 1990 yılından itibaren Pegasus Havayolları'nda kurucu ortak olarak devam etti,şirkette genel müdür yardımcısı ve yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptı. İstanbul Havayolları'nda genel müdür yardımcılığı, Kavrakoğlu Management Institute’da başkan yardımcılığı görevlerinde bulundu. Havayolu yönetimi, yeniden yapılandırılması, şirket birleştirme, ayırma ve satın almaları ve gayrimenkul yönetimi konuları uzmanlık alanlarından. Merkezi Paris'te olan Milletlerarası Ticaret Odası Havacılık Komitesi'nde uzun yıllar Türkiye'yi temsil etti, Türkiye Havacılık Vakfı Yönetim Kurulu Başkanlığı ve Türkiye Özel Sektör Havacılık İşletmeleri Derneği Başkan Yardımcılığı görevlerinde de bulundu. 2008 yılında BCD Eğitim ve Danışmanlık Ltd’nin kurucu ortağı oldu. Halen serbest danışman ve eğitmen olarak çalışmaktadır. Bugüne kadar Türkiye, KKTC, Rusya, Gürcistan, Azerbaycan, Romanya, Mısır, Belçika, İsviçre ve Avusturya’da eğitimler vermiş, danışmanlık yapmıştır. Ayrıca, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde dijital yayın organlarında köşe yazarlığı yapmaktadır. Çok iyi düzeyde Almanca ve İngilizce biliyor. Dağ tırmanışları ve doğa yürüyüşlerine ilgi duyuyor, Ağrı ve Musa dağları tırmandığı dağlar arasındadır. Okumak ve seyahat etmekten büyük zevk alıyor.

Alper Eliçinhttp://medyagunlugu.com
1974 yılında Alman Lisesi’nden mezun oldu. Öğrenimine Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’nde devam etti. İngiltere’de Sussex Üniversitesi’nde Yöneylem Araştırması ve ABD’de Clemson Üniversitesi’nde İşletme alanlarında yüksek lisans yaptı Dünya Bankası'na değişik projelerde danışmanlık yaptı, Çukurova Metropolitan Bölgesi Kentsel Gelişim Projesi'nde ise proje direktör yardımcılığı görevini üstleni. Gayrimenkul geliştirme projelerindeki deneyimini zaman içerisinde turizm yatırımlarına yönlendirmiştir. İş yaşamına 1990 yılından itibaren Pegasus Havayolları'nda kurucu ortak olarak devam etti,şirkette genel müdür yardımcısı ve yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptı. İstanbul Havayolları'nda genel müdür yardımcılığı, Kavrakoğlu Management Institute’da başkan yardımcılığı görevlerinde bulundu. Havayolu yönetimi, yeniden yapılandırılması, şirket birleştirme, ayırma ve satın almaları ve gayrimenkul yönetimi konuları uzmanlık alanlarından. Merkezi Paris'te olan Milletlerarası Ticaret Odası Havacılık Komitesi'nde uzun yıllar Türkiye'yi temsil etti, Türkiye Havacılık Vakfı Yönetim Kurulu Başkanlığı ve Türkiye Özel Sektör Havacılık İşletmeleri Derneği Başkan Yardımcılığı görevlerinde de bulundu. 2008 yılında BCD Eğitim ve Danışmanlık Ltd’nin kurucu ortağı oldu. Halen serbest danışman ve eğitmen olarak çalışmaktadır. Bugüne kadar Türkiye, KKTC, Rusya, Gürcistan, Azerbaycan, Romanya, Mısır, Belçika, İsviçre ve Avusturya’da eğitimler vermiş, danışmanlık yapmıştır. Ayrıca, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde dijital yayın organlarında köşe yazarlığı yapmaktadır. Çok iyi düzeyde Almanca ve İngilizce biliyor. Dağ tırmanışları ve doğa yürüyüşlerine ilgi duyuyor, Ağrı ve Musa dağları tırmandığı dağlar arasındadır. Okumak ve seyahat etmekten büyük zevk alıyor.

İlginizi Çekebilir

4,757BeğenenlerBeğen
666TakipçilerTakip Et
11,281TakipçilerTakip Et

Popüler İçerikler