Rafael Sadi
Saygıdeğer dostlar, okurlar,
Bir süredir İran Devrim Muhafızları komandolarının Türkiye’ye turistik ziyarete gelmiş olan İsraillileri hedef aldıklarını ve son aylarda suikast sonucu öldürülen bazı bilim adamlarını hatta yemekten
zehirlenen kişileri bile şehit sayarak ölümlerinden İsrail devletini ve İsrail istihbarat kurumu MOSSAD’ı sorumlu tutarak intikam peşinde koştuklarını okuyoruz.
İranlı bilim adamlarını İsrail istihbarat kurumunun öldürüp öldürmediğini sanırım asla bilemeyeceğiz. Şimdiye kadar İsrail gerek İran’da gerekse Suriye’de olan her türlü saldırı ve terörist imha hareketleri konusunda bir sorumluluk almış değil. Haberlere dikkat ederseniz daima “Suriye kaynaklarına” veya “İran bildirilerine göre” diye başlıyor cümleler. Hoş bu işler zaten böyle olur galiba, kimse “ben öldürdüm” diye ortaya atmaz kendisini. Sadece terörist örgütler “ben yaptım” demekten zevk alırlar. Doğrudur da, bu onların ekmek parasıdır, yoksa kimse onlara ücretlerini ödemez!
Bu saldırıların İsrail istihbaratınca mı yoksa onun tuttuğu taşeronlarca mı yapıldığını bir kenara bırakmadan önce bu konuda adeta intikam yemini etmiş olan İran yönetimini İsrail ve istihbarat birimleri nasıl durduracak veya vazgeçirecek onu bir irdeleyelim.
1. En önemli yol İran’ın bu eylemlerini yapmayı düşündükleri Türkiye ile iyi ilişkiler çerçevesinde aslında Türkiye’ye de zararı olan bu terör faaliyetlerinin Türkiye Cumhuriyeti devletince kınanması ve İran yönetimine “dur” demesi gerekiyordu. Ve bu uyarı geldi. Türkçesi veya efendicesi ” Arkadaş benim ülkeme gelen turistleri veya müşterileri öldürmeye kalkmana seyirci kalamam. Bunu sakın yapma” dendi.
2. MİT ve MOSSAD müşterek operasyon yaparak veya yapmış gibi göstererek İranlı eylemcileri caydırma yolu seçilmiş veya denenmiştir. Bu eylem oldukça ses getirmiştir. Bence az bir acemilik var ama olsun. Eksik olan otelde İsraillileri öldürmek için bekleyen İranlı katiller yakalandı mı, sorgulandılar mı, ne oldu veya ne olmadı hiçbir mecrada yer almadı. Eh istihbarat operasyonları o kadar da net şekilde anlatılmaz ama bana eksik gibi geldi. Madem orada katiller vardı, birileri onları derdest etmeliydi.
3. Peki İsraillilerin Türkiye’de dolaşmasında hayati tehlike gerçekten var mı? İsrail Televizyonu, eski askeri istihbarat birimi AMAN Başkanı Genral Amos Yadlin’e bu soruları yöneltti. Yadlin’in cevapları şöyle:
“Biz istihbaratçıların dikkat ettiği parametrelerin başında düşmanın bu konuda niyeti olup olması gelir. Tespitlerimize göre İran yönetiminin intikam konusunda niyetli olduğunda herhangi bir şüphe yoktur. Şimdiye kadarki İran intikam eylemlerinde bir simetri mevcut iken bugünkü motivasyonlarında böyle bir simetri aramadıkları ortadadır Eskiden bir general vurulduysa onlar da bir İsrailli general bulup vurmayı veya kaçırmayı planlarlardı bugünkü durumda ise herhangi bir İsrailli veya bir Yahudi de hedefleri olabilmektedir. Çok iyi bir istihbarat sonucu bu tehlikenin boyutu tespit edildi ve bu sebeple de Türkiye’ye seyahat etmeme konusunda bir uyarı yayınlandı. Nitekim bu önemli istihbarat sayesinde bir İsrailliyi kaçırma veya öldürme teşebbüsü başarı ile önlenmiş oldu. İranlılar bu konuda oldukça kararlı. Aracı taşeron kullanacakları yerde kesin netice alabilmek için Kudüs Muhafızları kuvvetleri elemanları gönderiyorlar ve başarılı olmak için uğraşıyorlar. Bütün bunları yaparken de esas hedefimizin İran’ın nükleer silahlara sahip olmamasını sağlamak olduğunu unutmamalıyız. Bunu unutmamakla beraber aşmak istemediğimiz kırmızı çizgileri de aşmamaya da dikkat etmemiz gerekmektedir. İran ile aramızda oldukça önemle cepheler mevcuttur ve hepsi de ayrı ayrı ısınmaktadır. Biz dikkat ederken onlar da dikkat etmeleri gerektiğini çok iyi biliyorlar.”
4. İranlıların intikam duygusunu ve İsraillileri hedef aldığını bildiğimizi de bir kenara not ettikten sonra hatta İsrail Dışişleri’nin Türkiye’yi ziyaret etmekte olan 250 bin İsrailliye “acilen geri dönün, tehlike var” mesajı ne denli yeterli veya yararlıdır? Türkiye tarafında bu uyarı nasıl karşılanıyor? Bunu kimse henüz alenen söylemedi ve “arkadaş bize zarar vermeyin bu bizim ekmek paramızdır” demedi ama eminim ki basının kulakları ve gözleri uzağında bunlar da gündemi oluşturmuştur. Şayet bu çok önemli olsaydı İsrail devleti Türkiye’ye seyahat etmeyi yasaklardı. Ama yasaklamak yerine 4. dereceden
alarm niteliğinde bir seyahat uyarısı ile yetindi. Bunun karşılığında ise Türkiye Cumhuriyeti devleti Türk Hava Yolları’nın İsrail’e uçmayacağını açıkladı. Konu henüz resmiyet kazanmadı ancak bir İsrail gazetesinde yayınlandı bile. Seyahat yasağı veya uyarısı yakınlaşma dönemi yaşanan iki ülkem arasında soğuk bir hava daha esmesine sebebiyet vermeyecektir umarım.
5. İran cephesinde ise İsrail ajanlarının İran’da cirit attığı ve İran’daki yeraltı suç dünyası ile iş birliği yaparak kirli işlerini gerçekleştirdiği haberleri yayılıyor. Hoş bu tür işleri hanım evladı iyi insanlar yapmaz ki zaten. İran basını geçen aylarda kaçırılarak sorgulanan bir İran istihbarat ajanının resmini ve beyanatını bile yayınladı.
6. Sözüm ona MOSSAD ajanları tarafında kaçırılarak Tahran’daki güvenli bir evde sorgulanan İran istihbarat görevlisinin adın Mansur Asuli. Kudüs Kuvvetleri yetkilisi.
7. İsrail Kanal 2 Dış Haberler Müdürü Arad Nir Türkiye’nin kendisini bir anda İran ile İsrail arasında bulduğunu söylüyor. Arad Nir’in haberine göre Türkiye İran’a oldukça sert ve kesin bir şekilde kendi
toprakları üzerinde herhangi bir eyleme izin vermeyeceğini bildirdi. Aynı bağlamda İsrail’e de bir takım yollar ile İsrail ‘in Türkiye turizmine gereken ihtimamı göstermesini ve bu turizm faaliyetini rayına döndürmesi gerektiğini hatırlatmış. Türkiye Dışişleri Bakanı Sayın Çavuşoğlu İsrail Dışişleri Bakanı Sayın Yair Lapid ile konuşmuş. Lapid’in Çavuşoğlu’na gerçekleştirilen iş birliği için derin bir teşekkür ettiği belirtiliyor. Lapid de Türkiye’yi anlıyor ve ekonomik darboğazın içindeyken azalmakta olan İsrailli turist sayısı nedeni ile zararlar olduğunu her iki taraf da biliyor.
Nir’in konuştuğu eski İsrailli Türk vatandaşı ve Eran Şoef, “Şu anda Mahmutpaşa’da bulunuyoruz. Burası İsraillilerin en çok sevdikleri yerlerden. Bu saatler genelde İsraillilerin geldiği saatler ama şu anda sayılarında azalma var” diyor.
Esna da İsrailli turistleri seviyor ve bekliyor.
Nir, bazı İsraillilerin görüntü alınmasından çekindiklerini, bazılarının ise kesinlikle korkmadıklarını ve Türkiye’de kendilerini emniyette hissettiklerini söylediklerini belirtiyor.
İstanbul’a gezmeye giden engelli bayanlar ile konuşan Arad Nir kadınların kesinlikle endişe duymadığını ve “bizi kaçıracak olanlar başlarına büyük bela alır. Bizi ve 100 kilo tutan sakat sandalyelerimizi de taşımak zorunda kalır. Resmen fıtık olurlar! Bizimle uğraşacaklarına inanmıyoruz” dediklerini aktarıyor.
Bir süre önce Türkiye’nin Orta Doğu’daki çok önemli bir görevi olduğunu yazmış, bazı TV programlarında da dile getirmiştim. Bu görevin en önemli kısmı da Sayın Erdoğan’a düşüyordu.
Bu, İsrail ile Filistinliler arasında bir barış tesis etme görevi ile İsrail ile İran arasında bir uzlaşma ve barışı sağlama görevidir. Bu herkese hayali gibi gelse de aslında iki ülkem açısından tam bir “kazan kazan” durumudur.
Türkiye’nin böylesi bir barış olanağı oluşturması, bu barışı sağlayan liderlere prestij, belki de bir barış ödülü, bütün ülke halklarına da huzur getirecektir. Bunu istemeyen kimse yoktur herhalde. Sanırım Sayın Erdoğan’ın da makamını sağlamlaştırabilecek bir eylem olur, tabii başarabilirse.
Ben hayal eder ve hayalimi yazarım. İsteyen alır bunu işler, istemeyen alır buzdolabının dondurucusuna koyar, sırası gelince de birileri çıkarıp işleme koyar. Bir an evvel yapılırsa fena olmaz.
Saygılarımla
İlgili yazı: https://medyagunlugu.com/haber/istanbulda-mit-mossad-operasyonu-51766