20 C
İstanbul
25 Nisan 24, Perşembe
spot_img

Türkçedeki ilginç yabancı sözler

Ömer Yalçınkaya

Atatürk’ün dile, özellikle de etimolojiye çok meraklı olduğunu biliyoruz. Ben de çocukluk yıllarımdan beri dillere çok meraklıydım. Sanırım çok dil öğrenmemde en büyük etken bu merak oldu. Son yirmi yıldır da etimoloji üzerine çalışmalar yaptım.

Bu çalışmalarım esnasında sürekli beni hayrete düşüren bilgiler öğrendim. Hiç beklemediğim sözlerin aslında Türkçe olmadığını ve yabancı kökenleri olduğunu gördüm. Masa, mendil, hamarat sözlerinin Latince, çikolatanın Aztekçe, anahtar, güğüm, efendi, namus sözlerinin Yunanca, çayın ve mantının Çince, kuluçkanın Rusça, kimyonun Sümerce, tümen, angut sözlerinin Moğolca, çiçek sözünün Sanskritçe olduğunu aklımın ucundan bile geçirmezdim. Etimoloji sürprizlerle dolu bir çalışma alanı. Yedi yıl boyunca bir etimoloji sözlüğü hazırlamaya çalıştım. Binlerce sözü inceledim yüz otuz sayfalık bir çalışma yaptım. Ancak bu işin boyumu aştığının farkına varıp bıraktım. Yine de kalan kırıntılarından çok yararlanıyorum.

Beni şaşırtan sözlerin bir kısmını sizinle paylaşmak istiyorum. Bazılarını ilk kez göreceksiniz. Bazıları çok iyi bildiğiniz sözler olduğu halde geldiği dilde farklı anlamlar içeriyor olacak. Bazılarının ilginç hikayeleri olacak. Bir kısmı da hiç beklemediğiniz kökenlere ve anlamlara uzanacak. Biz ağaçların sadece gövdelerini ve yapraklarını görüyoruz. Ama köklerine baktığımız zaman gördüğümüz ağacın aslında başka bir şey olduğunu öğreniyoruz. Sözcüklere ek olarak ilginç köken ya da anlam içeren özel isimleri de listeye aldım.

Benim bu işten aldığım keyfi sizin de alacağınızı umuyor ve seçtiğim ilginç sözleri aşağıda sunuyorum:

Abdest: Farsça ab su ve dest el sözlerinden el suyu anlamındadır.

Abdullah: Arapça abd Allah, Allah’ın kulu anlamındadır.

Aborjin: Fransızca aborgène Avustralya yerlisi, Latince ab origine başından beri orada olan demektir.

Acemi: Arapça acemî Acem (İranlı) gibi, yabancı sözlerinden bir işin yabancısı anlamındadır.

Aç biilaç: Türkçe aç ve Arapça b’i ilaç ilaçsız, çaresiz sözlerinden aç ve çaresiz anlamındadır.

Adalet: Arapça adâla adalet, Arapça âdil denge gözeten, adl deveye yüklenen yükün dengelenmesi sözünden türemiştir.

Afiyet: Arapça âfiyya sağlık, canlılık anlamındadır.

Ağustos: Yunanca Augustos, Latince Augustus sekizinci aya ilk Roma İmparatorunun Augustus’un adı verilmiştir.

Ahtapot: Yunanca ohtapodi sekiz ayak demektir.

Akademi: Fransızca académie, kökeni Yunancada Platon’un Atina’nın Akademia semtinde kurduğu felsefe okuluna verilen addır.

Akide şekeri: Arapça âkida bağlanan, akid bağlama, sözleşme anlamındaki sözden türemiştir. Yeniçeriler ile yapılan anlaşmalardan sonra ulufe törenlerinde dağıtılan şeker olduğu için bu adı almıştır.

Aksan: Fransızca accent, Latince accentus konuşmaya ton katmak, eski Latince ad cantus şarkı söylemek sözünden gelmektedir.

Akşam: Harezmce ahşam, ah başlangış, şam gece, Farsça şeb gece sözlerinden türemiş olup gecenin başlangıcı anlamındadır.

Alarm: Fransızca alarme, İtalyanca all’arme “silahlara!”, Latince ad illa arma “silahlara!” sözünden türemiştir.

Alay: Yunanca alayion, Latince alae Roma ordusunda Hannibal’ın kurduğu atlı asker birliğidir.

Albüm: Fransızca album, Latince albus beyaz. Roma’da beyaz tabletler üzerine imza toplanırmış, sonradan imza biriktirilen yer anlamı yüklenmiştir.

Alfabe: Fransızca alphabet (okunuşu alfabe), Yunan alfabesinin ilk harfleri alfa ve beta’nın be’si alınarak oluşmuştur.

Algoritma: Fransızca algotrithme. Kökeni İranlı matematikçi Muhammed bin Musa Al-Harezmî’nin adından gelmektedir. Özbekistan’ın Hive şehrinde yaşamıştır. Bu nedenle Al-Harezmî olarak anılır.

Allah: Arapça Allah, Araimce Elah, İbranice Eloah ilah kökünden gelmiştir.

Amatör: Fransızca amateur, Latince amare sevmek fiilinden bir işi zevk için yapan kimse demektir.

Ambargo: Fransızca embargo, İspanyolca embargo gemilerin limana giriş çıkşının engellenmesi anlamındaki sözden türemiştir.

Amfora: Fransızca amphore, Lat. Amphora, Yunanca amforeus iki kulplu testi, Yunanca amfi İki taraftan ve foreus tutmak sözlerinden meydana gelmiştir. TDK sözlüğü kökeni Latince olarak göstermektedir.

Ambülans: Fransızca ambulance, Fransızca hôpital ambulant gezen hastane, Latince ambulare gezmek sözünden türemiştir.

Amiral: Fransızca amiral, Arapça amir el-bahr deniz komutanı sözünden türemiştir.

Anadolu: Yunanca anatello doğmak fiilinden Anatolia “Doğu Ülkesi”, Ege’nin Doğusu anlamındadır.

Anahtar: Yunanca anoihter açkı, anoigo açmak fiilinden türemiştir.

Anarşi: Fransıca anarchie, Yunanca anarhia, Yunanca anarhos lidersiz, arhos lider sözünden yönetimsizlik anlamında türemiştir.

Angarya: Yunancadan geçme. Aslı aggareia anlamı da mecburi kamu hizmeti, özellikle de posta hizmetidir. Bizde anlam genişlemesi olmuş ve zorla yapılan iş anlamını kazanmıştır.

Angut: Moğolca angut ördekgillerden benzer bir kuş. Kolay avlanan bir kuş olduğu için argoda ahmak anlamı yüklenmiştir.

Anorak: Fransızca anorak, Eskimoca anoraq su geçirmez başlıklı mont anlamındaki sözden gelmektedir.

ANZAK: Birinci Dünya Savaşı’nda İngilizlerin Avustralya ve Yeni Zelanda’dan Gelibolu’ya getirdikleri ordu birliklerine verilen ad. İngilizce Australian New Zealand Army Corps sözünün baş harfleridir.

Apartman: Fransızca appartement, Latince appartire ayırmak fillinden appartimentum ayrılmış, dairelere bölünmüş binadır.

Arena: Fransızca arèna kumluk, Latince harena kumlu alan, Latince rena kum. Roma’da gladyo dövüşlerinin yapıldığı kumlu alan.

Argo: Fransızca argot. 17. yüzyılda Paris’te hırsız ve dilencilerin konuştuğu özel dil. Eski Fransızcada dilenci gruplarına verilen admış. Sonradan sokak dili anlamı yüklenmiştir.

Arşiv: Fransızca archives, archif belge sözünün çoğuludur, Latince archivum yazılı belgeler, Yunanca arkhaia devlete ait belgeler, arkheion sulh hakimlerinin çalıştığı devlet mahkemesi sözlerinden gelmektedir.

Asker: Arapça askar orijinal anlamı ordu, eski Farsça laşkar ordu sözünden türemedir.

Astragan: Rusça Rusya’nın Astrahan adındaki ili. Burada yetişen karakul kuzularının postuna verilen addır. Astrahan sözü de 1459 yılında bölgede kurulan Hacı Tarkhan (Tarkan) adındaki Tatar Beyliği’nden gelmektedir.

Asuman: Farsça âsumân veya âsmân gökyüzü demektir.

Asya: İtalyanca Asia, Latince Asia, eski Yunanca Asia, Akadça Asû, Hititçe Assuva Doğu, güneşin doğduğu yer anlamından türemiştir.

Aşna fişne: Farsça aşnâ veya aşinâ tanıdık demek ve uydurulmuş fişne sözü. TDK sözlüğüne göre dilimizdeki anlamı gizli dostluk. Asıl anlamından oldukça uzak bir söz yaratmışız.

Avanak: Ermenice avanak eşek. Dilimizde mecazî olarak aptal anlamı yüklenmiştir.

Avrupa: İtalyanca Europa, Latince Europa, eski Yunanca Europi Yunanistan’ın Batısı, Batı ülkelerinin genel adı, Fenikece Eruba Batı sözünden gelmektedir.

Ayyuk: Arapça âyyuq göğün en yüksek yeri. Ayyuka çıkmak tabiri herkes tarafından duyulmak, görülmek anlamını almıştır.

Babıali: Arapça bâb kapı ve âli büyük sözlerinin birleşimidir, büyük kapıdır.

Bahadır: Farsça Bahadur. Ancak kökü yine Türkçe yiğit, kahraman anlamlarındaki batur sözüdür, Moğolcası baatar (Ulaan Baatar “Kızıl Batur”), o da eski Türkçe / Moğolca bagatur sözünden türer.

Bahçivan: Farsça bagçebân bahçe bakan, bagçe küçük bağ, bahçe ve bân bakan gözeten. Türkçeyi çok güzel konuşan rahmetli Zeki Müren’in neden bahçevan dediğini bu etimolojiyi gördükten sonra anladım. Aslına daha yakın bir telaffuz.

Bakkal: Arapça baqqâl yeşillik, sebze satan kimse, baql yeşillik kökünden türemedir.

Balistik: Fransızca balistique, Latince ballista, Yunanca ballistes mancınık, balezein atmak sözlerinden türemiştir.

Barbaros: İtalyanca barba sakal ve rosso kızıl sözlerinden kızıl sakal demektir.

Barbekü: İngilizce barbecue, İspanyolca barbacoa, Arawakanca (Haiti’de konuşulan bir yerel dil) barbakoa sopalardan yapılan çerçeve sözlerinden türemiştir. Yerliler üzerinde et pişirdikleri için İspanyollar bu sözcüğü almışlardır.

Baro: Fransızca barreau, Latince barra engel sözünden bariyer anlamı içeriyor. Çünkü orta çağ mahkemelerinde avukatların hakime yaklaşmaları yasakmış ve bir bariyerin arkasında otururlarmış. Avukat baroları adlarını buradan alıyorlar.

Bedava: Farsça bâdâvar “rüzgar getirdi”, bâd rüzgar ve âvar- getirmek fiilinden türemedir. Bakü şehrinin adı da Farsça bâd kûbe rüzgarın çarptığı anlamını taşımaktadır.

Bedir: Arapça bedr dolunay anlamındadır.

Begonya: Fransızca begonia, Fransız botanist Michel Begon’un adından gelmektedir.

Belediye: Arapça beledîyye, Yunanca politia kentle ilgili olan, Yunanca polis kent sözlerinden türemiştir.

Berbat: Farsça berbâd dâden rüzgara savurmak, yok etmek anlamındadır.

Berber: Fransızca berber, İtalyanca barbiere sakal kesen, barba sakal sözünden türetilmiştir.

Bergamot: Fransızca bergamote, İtalyanca bergamotta, o da Latince citrus bergamia Bergama narenciyesi, o da Türkçe bey armudu sözünden geçmiştir.

Beyza: Arapça beyda beyaz sözünün dişil sıfat halidir. Beyad beyaz eril sıfattır.

Bızdık: Ermenice bzdig ufak, kısa sözlerinden küçük çocuk anlamında geçmiştir.

Biftek: Fransızca bifteck, İngilizce beefsteak dilimlenmiş dana eti sözünden gelmektedir.

Bikini: Fransızca bikini. Kökü, Pasifikte yer alan Marshall Adaları’ndan biri olan Bikini Adası’ndan geliyor. Yerel dilde pikkini hindistancevizi düzlüğü anlamındaymış. Fransız moda tasarımcısı Louis Reard’ın neden bu adı verdiği tam olarak bilinmiyor.

Birader: Farsça berâder erkek kardeş, Sanskritçe bhrátár. Bu kökten aynı zamanda İngilizce brother, Almanca bruder, Hollandaca broer, Galce brawd, İzlandaca bróðir, İskandinav dillerindeki bror ve Slav dillerindeki brat sözleri türemiştir.

Bisküvi: Fransızca biscuit. Bis iki kez, cuit pişmiş. Anlam olarak çifte kavrulmuşu çağrıştırıyor.

Blucin: İngilizce blue-jeans kalın pamuklu mavi kumaş, Fransızca jean fustian Cenova kumaşı, Fransızca Jannes Cenova, Latince Genua Cenova kökünden türemiştir.

Bocalamak: İtalyanca poggia (okunuşu pocca) rüzgara karşı gidemeyerek sürüklenmek anlamındadır.

Bolşevik: Rusça bolşevik çoğunlukta olan, bolshenstvo çoğunluk sözünden gelmektedir.

Borazan: Türkçe boru ve Farsça zan çalan sözlerinde boru çalan anlamı içermektedir. Ancak dilimizde çalandan çok, çalınan aleti betimler.

Bordo: Fransızca bordeaux (okunuşu bordo), Fransa’nın Bordeaux bölgesinde yapılan şarabın renginden gelmektedir.

Borsa: Fransızca bourse. Kökeni Flamanca burse ve anlamı tüccarların buluştuğu yer. O söz de 13. yüzyılda Bruges’da yaşamış tüccar Van der Burse ailesinden geliyor.

Boykot: Fransızca boycott, İngilizce boycott, İrlanda Toprak Birliği’nin toprak kiralarının düşürülmesi talebine karşı çıkan toprak sahibi Charles Boycott’un karşı çıkmasını protesto etmek için yaptığı eyleme onun adı verilmiştir.

Bungalov: İngilizce bungalow, Gujarati Dili bangalo, Hintçe bangla anlamı ise Bengal tarzında yapılmış tek katlı ahşap ev.

Burç: Arapça burc kule, Aramice burgâ, Yunanca pyrgos kule sözünden türemiştir.

Burhan: Arapça Burhân tanrının gücüne dair delil, Moğolca Burkhan tanrı sözünden gelmektedir.

Büro: Fransızca bureau, eski Fransızca burel masa örtüsü sözünden türetilmiş ve çalışma odası anlamında kullanılmıştır.

Bütçe: Fransızca budget, eski Fransızca bougette küçük deri cüzdan, bouge deri cüzdan, Latince bulga deri çanta.

Cacık: Ermenice cacig, Sanskritçe dâdik yoğurt anlamındaki sözden türemiştir. Yunanca tzatziki sözü de Türkçeden alınmıştır.

Cambaz: Farsça cân ve baz oynayan sözlerinden canı ile oynayan anlamındadır.

Canan: Farsça cân sözüğünün çoğuludur canlar demektir. Edebiyatta sevgili anlamında kullanılır.

Cebeci: Moğolca cebe silah sözünden silah yapan kimse anlamındadır.

Cebelitarık: Arapça Ceb el Târik Tarık’ın dağı. 1592 yılında burayı ele geçiren Arap komutan Tarık’ın adı verilmiş. İngilizce Gibraltar sözü de aynı kökten gelmektedir.

Cehennem: Arapça cehennem, İbranice gehinnom Hinnom Vadisi. İncil’e göre Kudüs yakınlarında bulunan Moloh tapınağında putperestler, çocuklarını tanrılara adak olarak canlı canlı yakarlarmış. Sonraları, idam edilen mahkumlar, her türlü kirli eşya ve çöpler de burada yakılmaya başlanmış. Burada sürekli bir ateş yanar olmuş. Bu sözcüğün Yunanca tercümesi olan Gehenna sözünü ilk kez Hz. İsa, ahiretteki ateş gölünü kastederek kullanmış. Daha sonra Hıristiyanlık ve İslam dinlerinde cehennem kavramı bu vadi ile bağdaştırılmış.

Ceket: Fransızca jaquette, eski Fransızca jaque, İspanyolca jaco, Arapça şâqq göğsü koruyan zırh sözlerinden türemiştir.

Cemal: Arapça cemâl yüz güzelliği, el-camâl güzel sözünden gelmektedir.

Cemse: Şimdilerde reo dense de eskiden askerî kamyonlara cemse denilirdi. Aslında General Motors Corporation’ın kısaltması olan GMC harflerinin Fransızca telaffuzundan ibarettir.

Cengiz: Moğolca Çinggis evren, Moğolca Çinggis Kaan Cengiz Han’dan gelmektedir. Aslında bir isim değil bir unvandır. Evrenin Kağanı anlamındadır. Asıl adı Temüjin Timuçin’dir.

Cennet: Farsça cennet, Arapça canna, Aramice ganna bahçe sözlerinden türemiştir.

Cephane: Moğolca cebe ok, silah ve Farsça hane ev, yer sözlerinden türemedir. Dilimizdeki Moğolca kökenli cebeci sözü de ok taşıyan anlamındadır.

Ceylan: Farsça ceyrân ahu, kökü Moğolca ceren sözüdür. Doğu Anadolu’da ve Azerbaycan’da ceyran denir.

Cımbız: Yunanca tsimpidi (okunuşu çimpidi) küçük maşa sözünden gelir.

Ciklet / Çiklet: İspanyolca chicle, Aztekçe (Nahuatl) tzictli (okunuşu cikli) Meksika’da yetişen sakızlı bir ağaç sözünden gelmektedir.

Cimri: Farsça cimrî soysuz, sefil, dilenci. Dilimize oldukça farklı bir anlamda girmiştir.

Cip: İngilizce jeep, general purpose (vehicle) genel amaçlı (araç) harflerinin (gp) İngilizce okunuşundan türemedir.

Cömert: Farsça comerd, Farsça cevân-merd mert yaratılışlı, yüce gönüllü. Ayrıca dilimizde civanmert sözü de bulunmaktadır.

Cunta: İspanyolca junta, Latince iuncta birleşmiş, Latince iungere birleşmek sözünden türemiştir. Yönetime karşı birleşmiş askerî kurul anlamını almıştır.

Cüce: Farsça cûce kuş yavrusu, civciv. Dilimizde anlam kayması olmuştur.

Cüzdan: Arapça cüz kısım, bölüm ile Farsça dan kese, kap sözlerinin birleşmesidir.

Çadır: Farsça çâder örtü, gölgelik. Sözün kökeni hakkında iki görüş var. Birincisi  Sanskritçe çattra gölgelik, tente sözü. İkincisi de eski Türkçe çatmak fiilinden çatır sözünün Farsçaya geçmiş olması.

Çalpara: Farsça çahar pâre dört parça sözünden dört parçalı köçek zili anlamı türemiştir.

Çamaşır: Farsça câme giysi ve şûr yıkamak sözlerinin birleşimidir.

Camekân: Farsça câme giysi ve kân- soyunmak sözlerinden soyunma odası. Dilimizde TDK’nın hamamlarda soyunulan camlı yer şeklinde bir açıklaması olsa da genel olarak vitrin anlamında kullanılır.

Çapraz: Farsça çap sol, rast sağ demektir. Sol sağ sözlerinden türemiştir.

Çar: Rusça tsar, eski Slavca tsesari, Gotikçe kaisar, Latince Caesar  “Sezar”, Latince okunuşu Keysar, Roma İmparatorlarına verilen isimdir. Almanca Kaiser (Kayzer) de aynı kökten gelmektedir.

Çardak: Farsça çahar dört ve tak kazık, kemer sözlerinin birleşimidir. Dört kemerli yer.

Çarmıh: Farsça çahar dört ve mıh mıh, çivi sözlerinden türemedir.

Çarnaçar: Farsça çâr çare nâçâr çare değil sözlerinin birleşmesinden ister istemez, işe yarasın ya da yaramasın anlamlarında kullanılmaktadır.

Çarşaf: Farsça çâder-ü şeb gece örtüsü, çâder örtü ve şeb gece sözlerinden türemiştir.

Çarşamba: Farsça çahar dört ve şambe gün sözlerinin birleşimidir. Dördüncü gün. Pazar günü birinci gün kabul edilir.

Çarşı: Farsça çârsu, çahar dört ve su taraf. Orijin olarak dört tarafı açık yer. Yunancadaki agora sözü gibi etrafı açıklık olan yer.

Çay: Mandarin Çincesi ça’  茶. Bu söz tüm dünya dillerinde ya çay ya da te sözünün türevleri olarak söylenir. Tüm dillere girişi Çincedendir. Aynı karakterle yazılsa da, kuzeydeki Mandarin Çincesinde okunuşu ça’, güneydeki Amoy Çincesinde okunuşu ise te’ dir. Bu bitkiyle, İpek Yolu üzerinden tanışanlar çay, Portekizliler aracılığı ile deniz yolu ile tanışanlar ise te, thé, tea, thea adlarını vermişlerdir.

Çemen: Ermenice ç’eman kimyona benzer bir baharat sözünden gelir.

Çerçeve: Farsça çahar dört ve çube çubuk sözlerinin birleşimidir. Dört çubuk.

Çeri: Moğolca çerig ordu, er toplama. Dilimizde toplanmış asker anlamı vardır. yeniçeri derken bu sözcüğü kullanıyoruz.

Çeşit: Aslı Farsça çaşide ve anlamı tadılmış, çaş- tatmak sözünden. Çeşni sözünün kökeni de aynıdır.

Çeşme: Farsça çeşme, çeşm göz sözünden göz gibi olan. Türkçedeki göz pınarı sözü ile anlamdaş gibi gözüküyor.

Çete: Bulgarca çeta, diğer Slav dillerinde çetnik, Moğolca tsete (okunuşu çete) sözünden gelmektedir.

Çeyrek: Farsça çahar dört ve yek bir sözlerinden dörtte bir anlamındadır.

Çıfıt çarşısı: Farsça cuhûd Yahudi ve Farsça çârsu sözlerinden oluşmaktadır. Esas anlamı Yahudi çarşısıdır. Bugünkü kullanımı türlü şeylerin karmaşık bir biçimde bulunduğu yer anlamındadır.

Çiçek: Farsça çeçek, Moğolca çeçek, Sanskritçe çaçaka sözlerinden türemiştir.

Çigan: Fransızca Tsigane, Macarca cigany, Yunanca tsingene (okunuşu çingene) sözlerinden türemiştir.

Çikolata: İtalyanca cioccolata, İspanyolca chocolate, Aztekçe (Nahuatl) xocolatl (okunuşu çokolatıl), xoco acı atl su köklerinden gelmektedir. İspanya’ya ilk kez 1520 yılında getirilmiştir.

Çile: Farsça çile, çihil kırk sözünden türemedir ve dervişlerin kırk gün süreyle kendilerine uyguladıkları perhiz ve zahmeti ifade eder.

Çilingir: Farsça çelângâr demir kilit yapan, çelân demir kilit kâr yapan sözlerinden meydana gelmiştir. Bizde anahtarcı, kilitleri açan anlamı yüklenmiştir.

Çingene: Yunanca tsingene (okunuşu çingene), Farsça çingâne çalıp oynayan, çengî, çeng adındaki sazı çalan kimse sözünden türemiştir.

Çini: Farsça çinî, Çinle ilgili olan, Çin porseleni anlamındadır.

Çirkef: Farsça çirk pislik ve ab su sözlerinden asıl anlamı pis su, lağım suyudur. Mecazî anlamı olan iğrenç kimse sonradan yüklenmiştir. Çirkin sözünün kökeni de çirk pisliktir.

Çorba: Farsça şôrba, şôr tuzlu, bulanık ve ba yemek sözlerinin bileşiğidir.

Çünkü: Farsça çün ki, çün bunun gibi, böyle ve ki ilgecinin birleşimidir.

Daktilo: Fransızca dactylo, Yunanca dactylos parmak sözünden parmakla yazılan anlamındadır.

Daktiloskopi: Fransızca dactyloscopie, parmak izine dayanarak kimlik belirleme, Yunanca dactylos parmak ve skopos ilgi odağındaki nesne sözlerinden meydana gelmiştir.

Dalavere: İtalyanca il dare e l’avere alacak verecek. Dilimizde anlam kayması olmuştur.

Darülaceze: Arapça dâr-ul aceze acizlerevi, düşükünlerevi anlamındadır.

Darüşşafaka: Arapça dâr-uş şafaqa şefkat yuvası demektir.

Data: İngilizce data veriler, Latince data veriler, datum veri, dare vermek fiilinden türemiştir.

Davut: İbranice Dâwîd sevgili, sevilen, İbranice dawd sevmek kökünden gelmektedir.

Deccal: Arapça deccâl kıyametten önce gelecek mesih, İbranice deggal kandırıcı, sahteci, degl kandırma kökünden türemiştir.

Defter: Arapça defter, Yunanca difteria, Moğolca devter üzerine yazı yazılan tabaklanmış hayvan, özellikle de geyik derisi sözünden gelmiştir.

Dekan: Almanca dekan, Yunanca dekanos on kişinin yöneticisi, onbaşı, Yunanca deka on şeklinde türemiştir.

Delta: Fransızca delta, Yunanca delta. Yunanca d (Δ) harfinin adı. Nehirlerin denize dökülürken oluşturdukları şekil delta harfine benzetildiği için bu ad verilmiştir.

Demet: Yunanca demati tutam, demos bağ sözünden türemiştir.

Derbeder: Farsça der-be-der, der kapı sözünden kapı kapı dolaşan anlamındadır.

Derbi: İngilizce derby, İngiltere’de 1778’de Derby Kontu Edward Smith Stanley tarafından düzenlenen at yarışları.

Dergâh: Farsça dergâh, der kapı sözünden kapı eşiği. Yunus Emre’nin “Taptuk’un tapusunda, kul olduk kapusunda” beyiti bu anlamı içerir.

Dersaadet: Farsça der kapı ve saadat mutluluk, Arapça sa’âda mutluluk sözlerinin birleşimi mutluluk kapısı anlamındadır. İstanbul’un isimlerinden biridir.

Despot: Fransızca despote, Yunanca despotis hükümdar sözünden türemiştir.

Devlet: Arapça dâwla talih, kısmet, servet, Arapça dâle feleğin dönmesi. Kanunî’nin “olmaya devlet cihanda” sözü bu anlamı işaret ediyor.

Diktatör: Fransızca dictateur, Latince dictator eski Roma’da mutlak güç kullanan yöneticiler (magistralar), dictare buyruk vermek fiilinden gelmektedir.

Dilara: Farsça dil gönül ve ârâ süsleyen sözlerinin birleşimidir.

Dilşad: Farsça dil gönül ve şâd mutlu sözlerinin birleşimidir.

Dizel: Almanca diesel, bu tip motorun mucidi 19.yüzyılda yaşamış Alman mühendis Rudolf Diesel’in adından

Doktor: Fransızca docteur. Latince docere öğretmek fiilinden doctor, öğretmen.

Domates: Yunanca tomates, ona İspanyolca tomata sözünden, ona da Aztekçe (Nauhatl) tomatl sözünden geçmiştir.

Dosya: Fransızca dossier, Latince dossum arka. Eskiden bağlanan evrakların arkasına etiket yapıştırılır, dosyalama işi de bu etiketlere göre yapılırmış. Bu yüzden arka sözünden türetilmiştir.

Dünya: Arapça dunyâ, sözcük anlamı alçak, aşağıda olan, göğün altında olduğu için.

Dudu: Ermenice dudu yaşlı kadın, Farsça dâdû dadı sözlerinden gelmektedir.

Düdük: Ermenice duduk, Rusça duduk, Rusça dut- üflemek fiilinden türetilmiştir. Ermeni duduğu bizdeki kavala karşılık gelir.

Düzine: İtalyanca dozzina, Latince duodecim on iki, duo iki ve decim on sözlerinden gelmiştir.

Eczane: Arapça bölüm cüz sözünün çoğulu olan ecza ile Farsça hane sözlerinin birleşmesidir. Farklı (kimyasal) bölümleri içeren yer anlamını içerir. Ne Arapçada, ne de Farsçada böyle bir söz vardır.

Efe: Yunanca efivos delikanlı, yiğit anlamındadır.

Efendi: Yunanca avthentis bey, Bizans’ta bir saygı ünvanı, avthento sorumluluk ve yetki sahibi olmak sözünden türemiştir. 14. yüzyılda Rum papazlarına saygı hitabı olarak kullanılırmış.

Efor: Fransızca effort, eski Fransızca esforz harcanan güç, Latince ex fortis, ex dışarı fortis güç sözlerinden oluşmuştur.

Egzoz: İngilizce exhaust, Latince exhustus, Latince exhaurire dışarı atmak, ex dışarı haurire atmak sözlerinden gelmiştir.

Ekip: Fransızca équipe takım, eski Fransızca esquipe gemi tayfası, eski Norveççe (Vikingce) skipâ gemici sözünden türemiştir.

Ekonomi: Fransızca économie, Yunanca oikanomia ev yönetimi, oikos ev, nomos yönetim

Ekose: Fransızcada écossais İskoç demektir. İskoçların kareli desenine ve bu desenli kumaşlara verilen isimdir.

Ekvator: Fransızca équateur, Latince aequator eşitleyen, Latince Aequator diei et noctis gece ve gündüzü eşitleyen. Yılda iki kez güneş ekvator hizasına geldiğinde gece gündüz eşit oluyor.

Elektrik: Fransızca électrique, Latince elektrum amber, kehribar, Yunanca elektron kehribar sözünden türemiştir. 1600 yılında İngiliz fizikçi William Gilbert bu gücü kehribar sürtünmesiyle oluşan kıvılcımdan elde ettiği için bu adı vermiştir. Elektronik sözü de aynı kökenden gelmektedir.

Elif: Arapça alîf alfabenin ilk harfi, İbranice alef, Fenikece alp sığır, davar. Finike alfabesininin ilk harfi  . Şekli bu hayvandan alınmıştır. Yunan alfabesinin ilk harfi olan alfa da aynı köktendir.

Elmas: Arapça almas, Yunanca adamas kırılmaz sözünden türemiştir.

Eskimo: Danca Eskimo, Algonquian Kızıldereli dil grubuna ait olan Ojibwa dilinde askimo çiğ et yiyen, ask çiğ ve imo yemek sözlerinden türemiştir. Eskimolar kendilerine Eskimoca (Eskimo Aleut Dili) inuk insan sözünden İnuit insanlar adını verirler.

Estağfurullah: Arapça estagfirullah Allahtan merhamet dilerim, istigfar merhamet dilemek ve Allah sözlerinden bir araya gelmiştir.

Eşref: Arapça eşrêf en şerefli, şerif şerefli sözünün pekiştirilmiş hâlidir.

Etimoloji: Fransızca étymologie, sözcüklerin kökenini ve evrimini inceleyen bilim,  Yunanca etymologia, etymon köken ve logia bilim sözlerinden oluşmaktadır.

Etiyopya: Fransızca Etiopie, Latince Aethiops, Yunanca Ethiops yanık yüzlü insanların ülkesi, ethi yanık ve ops yüz sözlerinden meydana gelmiştir.

Eylül: Arapça aylûl, İbranice elûl, Akadça elûlu hasat, bağbozumu anlamındaki sözden türemiştir.

Ezber: Farsça ezber bellekten, ez -den eki ve berm bellek sözlerinden oluşmaktadır.

Falaka: Arapça fal’aqa, Yunanca falaggos kalın sopa sözünden türemiştir.

Faşizm: Fransızca fascisme, İtalyanca fascismo İtalya’da Mussolini tarafından kurulan siyasi hareket, İtalyanca fascio (okunuşu faşo) demet, sıkıca birbirine bağlı grup, Latince fascis demet, Roma’da otorite simgesi olarak taşınan çubuk demetine sarılı balta sözünden kaynaklanmaktadır. Birlikten doğan kuvvet anlamını içerir.

Felsefe: Arapça felsefe, eski Yunanca filosofia bilgelik sevgisi, filo sevgi ve sofia bilgi, bilgelik sözlerinden gelmektedir.

Fen: Arapça fenn beceri, hüner anlamındadır. Arapçada ve Türkçedeki bugünkü anlamı sonradan yüklenmiştir. Darülfünun sözünün aslı da beceriler evidir. Sonradan fenlerevi yani üniversite anlamı kazanmıştır.

Fener: Yunanca fanarion küçük lamba, fane ışık sözlerinden gelmiştir.

Feng Şui: Çince feng rüzgar ve şui su sözlerinden türemedir.

Fes: Arapça fes adını Fas’ın Fes şehrinden almıştır.

Fetih: Arapça feth açma. Fatih ve Fatiha sözleri de açan anlamındadır. Fatiha suresi Kuran’ın ilk suresi olduğu için bu adla anılır.

Fetva: Arapça fetwâ hukukî görüş. Şeriatla yönetilen ülkelerde kanun hükmündedir.

Fındık: Arapça funduk, Yunanca pantikon karion Karadeniz (Pontus) cevizi, Yunanca pontos deniz sözlerinden gelmektedir.

Fıtık: Arapça fitq yırtık, yarık, fataqa yırtıldı, yarıldı sözünden türemiştir.

Filinta: Almance flinte çakmaklı tüfek, flint çakmak taşı sözünden türemiştir. Argodaki yakışıklı anlamı dilimizde sonradan yüklenmiştir.

Finans: Fransızca finance, eski Fransızca finance sonlandırma, bir borcun kapatılması, Orta Latince finis ödeme, Eski Latince finis son sözlerinden türemiştir.

Firavun: Arapça fir’awn, İbranice para’oh, eski Mısırca pr’ô büyük hane, hanedan sözlerinden türemiştir. Dilimizdeki eski Mısırca kökenli çok az sayıda sözden biridir.

Firdevs: Farsça firdeus cennet bahçesi. Yunancada paradisos ve Batı dillerindeki paradise sözlerinin kökü de bu sözdür.

Fiyasko: İtalyanca fiasco hasır örülü şarap şişelere verilen addır. İtalya’da eskiden oynanan bir oyunda kaybeden bir sonraki şişeyi ısmarlıyormuş. Buna da fare il fiasco fiyasko yapmak deniliyormuş. Başarısızlık anlamı buradan yüklenmiş.

Füsun: Farsça füsun büyü, göz boyama anlamındadır. Efsun sözü de füsunun çokluk biçimidir.

Galata: Cenevizce caladdo yokuş, bayır sözünden gelmiştir.

Galeri: Fransızca galerie uzun kapalı avlu, Latince galeria kilisenin üstü kapalı sütunlu avlu bölümü sözünden türemiştir.

Galoş: Fransızca galoche Galya’da (Fransa) kullanılan tahta tabanlı bir tür takunya. Günümüzde hastane ve kliniklerde ayakkabının üzerine takılan kılıf anlamında kullanılmaktadır.

Gâvur: Farsça gaur kafir, gebr ateşperest anlamındadır. İran’ın İslam’a geçişinden sonra bu dini kabul etmeyenleri tanımlamakta kullanılmıştır.

Gazete: Geldiği dil İtalyanca ve asıl söz gazetta olsa da kökü eski Venedikçe gaza para kesesi sözünden gazeta parayla satılan haber bülteni anlamındadır.

Gerdek: Farsça girdak padişah çadırı, otağ anlamındadır. Frasça gird otağ sözünden türemedir.

Gestapo: Almanca gestapo, Geheime Staats Polizei Gizli Devlet Polisi. 1933 yılında Hermann Göring tarafından kurulan gizli polis teşkilatı.

Getto: Fransızca ghetto, İtalyanca ghetto. Venedik’te Yahudilerin yaşadığı semtin adıdır. Sonradan Naziler tarafından tüm Avrupa’da Musevîlerin yaşadığı yerler için kullanılmıştır. Bugün daha çok göçmen mahalleleri için kullanılmaktadır.

Geveze: Farsça gepzeng, gep söz, lakırtı ve zen çalan sözlerinden türemiştir.

Geyşa: İngilizce geisha, Japonca gei sanat ve şa toplum sözlerinden sosyal sanatları icra eden kadın anlamındadır.

Ginseng: İngilizce ginseng, Çince jenshen, jen (ren) insan ve shen bir tür ot sözlerinden insan otu anlamındadır.

Girizgâh: Farsça Gurêzgâh kaçacak yer, gur’ez kaçış ve -gâh yer sözlerinden oluşur. Bir anlamıda kasidelerde birinci bölümü izleyen beyittir. Bu nedenle dilimizde girişlik anlamında kullanılır.

Giyotin: Fransızca Joseph-Ignace Guillotin’in adından gelmektedir. Fransız Devrimi’nde bu mekanizmayı geliştiren mekanik ustası Guillotin idam cezasına karşı olduğundan insanların acı çekmemesi için bu aleti tasarlamıştır.

Gözde: Farsça güzin seçmek sözünden güzîde seçilmiş anlamındadır, kökünün gözle bir ilgisi yoktur.

Grönland: Almanca Grönland yeşil ülke, eski Norveççe (Vikingce) Gruntland düzlükler ülkesi anlamındadır. Bu adayı 986 yılında keşfeden İzlandalı Vikingler adada ağaç bulunmadığı için bu ismi vermişler.

Güdük: Frasça güdek çocuk, genç hizmetkâr sözünden türemedir. Dilimizde kısa kalmış, yetersiz anlamı yüklenmiştir.

Gülşen: Farsça gül ve -şen yer sözlerinden gül bahçesi anlamındadır.

Güzergâh: Farsça guzer geçmek ve -gâh yer sözlerinden geçiş yeri, yol anlamındadır.

Grev: Fransızca grève. Paris’te Place de Grève (şimdi Place de l’Hôtel de Ville) adlı meydanda yapılan iş bırakma protestosunun ardından bu eylem meydanın adıyla anılmaya başlanmıştır.

Gürhan: Moğolca Gürkhaan savaşçı lider anlamındadır.

İkinci bölümde listenin devamını paylaşacağım…

Not: Bu yazı Medya Günlüğü’nde daha önce yayınlanmıştır

Kaynaklar:  

An Etymological Dictionary of Persian 2019

Arabic Etymological Dictionary 2002

Etimoloji Türkçe (https://www.etimolojiturkce.com)

Etimologicheskiy Slovar Russkogo Yazyka 2004

Etymological Dictionary of Greek 2019

Etymological Dictionary of Latin and Other Italic Languages 2019

Etymological Dictionary of the French Language 2008

Etymonline (https://www.etymonline.com)

Eyüboğlu İsmet Zeki, Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü 1998

Nişanyan Sevan, Sözlerin Soyağacı 2003

Osmanlıca Türkçe Sözlük (http://www.osmanlicaturkce.com)

Rajki Andras, Etymological Dictionary of Mongolian 2006

Starostin Sergei, Etymological Database, Altaic Etymology 2013

TDK Güncel Türkçe Sözlük (https://sozluk.gov.tr) 2019

TDK Kişi Adları Sözlüğü 2019

TDK Türkçede Batı Kökenli Kelimeler Sözlüğü 2019

Medya Günlüğü

Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, dilediği konuda özgürce yazmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Medya Günlüğü
Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, dilediği konuda özgürce yazmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

İlginizi Çekebilir

4,757BeğenenlerBeğen
666TakipçilerTakip Et
11,281TakipçilerTakip Et

Popüler İçerikler