Takvimde sıradan bir gün gibi görünse de, 21 Haziran Cumartesi ülkemizin kaderini belirleyecek gençlerin alın teriyle yazdığı bir destanın başlangıcıydı.
O sabah sokaklar uyanırken, binlerce genç hem kendi hem de ülkesinin geleceğini omuzlarında taşıdı. Kalem, ter ve umut… Üç kelime, bir ömür.
Sevgili gençler, bilin ki bu sınav size sadece “Matematikte kaç integral bileceğinizi” sormadı. Asıl sorduğu sorular şunlardı:
- Düştüğünde kalkmayı bilecek misin?
- Başarısız olduğunda pes edecek misin, yoksa yeniden deneyecek misin?
- Kazandığında, kazandıklarını başkalarıyla paylaşabilecek misin?
Sınav değil hayat
Bugün her şeyi “son” gibi hissedebilirsin. Sanki bu sınav, hayatının tek kader çizgisiymiş gibi. Ancak bilimsel araştırmalar da gösteriyor ki (Brown & Lent, 2019), akademik başarı hayatın yalnızca bir parçasıdır; kişisel direnç, azim ve sosyal değerler çok daha belirleyicidir.
Üniversite, kim olduğunu tanımlamaz. Ancak o kapıya yürürken gösterdiğin azim, karakterinin aynasıdır. Başarı bir yarış değil; kimseyle aynı anda aynı yere varmak zorunda değilsin. Rota senin. İster düz devam et, ister mola verip yeniden başla. Önemli olan yürümeye devam etmektir.
Neden vicdan?
Çünkü bu sınav sistemi sayısal yeteneklerini ölçer, ama insan olma niteliklerini asla.
- Bir doktor için sadece TUS puanı değil, hastasına dokunan eli önemlidir.
- Bir avukat için sadece yasaları bilmek değil, adaletin sağlanması için vicdanlı mücadele etmek önemlidir.
- Bir polis için sadece görevini yapmak değil, topluma karşı sorumluluk ve empati ile yaklaşmak önemlidir.
- Bir hâkim için sadece kanunları uygulamak değil, adil ve vicdanlı kararlar vermek önemlidir.
- Bir gazeteci için sadece haber yapmak değil, gerçeği insanlık onuruyla ve sorumluluk bilinciyle aktarmak önemlidir.
Modern eğitim sistemimiz “sınav makinesi” üretirken bireysel etik gelişimi göz ardı ediyor. Oysa gerçek hayat, sadece doğru cevabı bulmak değil, doğru soruları sormayı gerektirir (Mezirow, 1997). Vicdan tam da burada devreye girer:
- “Bu yaptığım doğru mu?”
- “Kazancımın arkasında kimlerin hakkı var?”
- “Topluma karşı sorumluluklarımı yerine getiriyor muyum?”
Vicdan, yalnızca etik bir kavram değil, bireyin topluma ve kendine karşı sorumluluğunun da ifadesidir. Vicdan sahibi bireyler, sadece akademik değil, toplumsal anlamda da sürdürülebilir bir gelecek inşa ederler.
Sınav psikolojisinin ötesinde
- “Başarısızım” demek yerine “Henüz başaramadım” diyebilme lüksün var.
- Sıralamadaki yerinle değil, yüreğindeki yerinle ölçülmeye hakkın var.
- Unutma: Thomas Edison formal eğitimden sınırlı yararlanmış ama buluşlarıyla dünyayı değiştirmiştir.
3 alternatif yol haritası
Sınav sonucu ne olursa olsun asla kaybetmeyeceğin üç şey var:
Kırmızı ışık (Durdur): “Kaybettim” demek yerine, “Bu rotada mola verdim” diyebilirsin. Mola, durmak değil, güç toplamak içindir.
Yeşil ışık (Devam et): “Kazandım” demek yerine, “Yeni sorumluluklar aldım” diyebilirsin. Başarı yeni yolculukların başlangıcıdır.
Sarı ışık (Yeniden düşün): “Yapamadım” demek yerine, “Farklı bir açıdan bakmayı deneyeceğim” diyebilirsin. Her başarısızlık, yeni bir öğrenme fırsatıdır.
Çarpıcı gerçek
TÜİK verilerine göre, işverenlerin yüzde 82’si “Adayların sınav puanına değil, gözlerindeki ışığa bakıyoruz” diyor. Çünkü integral bilmek ofiste işe yarar; ama insan olmak hayatta.
Son söz
Sevgili genç,
Bugün aslında iki sınava birden girdin:
Biri test kitapçığındaki,
Diğeri yüreğindeki.
İlkinin sonucu birkaç haftada belli olacak,
İkincisininki ise belki yirmi yılda…
Kolay gelsin.
Gerçek sınavında yanınDAYIZ.
Fotoğraf: Kabataş
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: