15.2 C
İstanbul
11 Mayıs 24, Cumartesi
spot_img

Tarım terimlerinin yolculuğu

Tarımsal terimler insanlığın tarımla olan binlerce yıllık ilişkisi boyunca değişerek gündelik dildeki yerini almıştır.

Tarımsal terimlerin kökenini belirlemek, bu terimlerin zaman içinde geçirdiği değişimler ve kültürler arasındaki yayılmaları göz önüne alındığında oldukça zorlu bir uğraştır. Bu uğraşı göze alan tarihsel dil bilimciler şu anda dünyanın başlıca dil ailelerinin oluşumunu yapılandırmak adına bu terimlerin evrimini araştırmayı sürdürmekteler.

Antropologlara göre, tarımla olan ilişkimiz insanlık tarihinde köklü değişimlere yol açmıştır. Yaklaşık 12.000 yıl önce tarımın gelişmesi, bu anlamda insanlık tarihindeki en önemli dönüm noktalarından biridir. Neolitik topluluklar, yerleşik yaşama geçerek tarım arazileri oluşturmaya, bitki ve hayvan yetiştirmeye başlamışlardır.

Neolitik toplumlarda toprak ve hayvan sahibi olmak, liderlik rollerinin yanı sıra sosyal statüsü yüksek farklı görev ve mesleklerin ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Tarım Devrimi kültürel ve dilsel dokudaki değişimleri hızlandırarak toplumun evrimine yön vermiştir. Bu süreçte dil, insanların doğal ve sosyal çevreye uyumunu kolaylaştıran bir araç olarak gelişimini sürdürmüştür.

Göçebe ekonomilerde, artı ürün elde edilemediği için nüfus artışı kısıtlıydı. Ancak Tarım Devrimi yiyecekte artı ürün yarattıkça, dünya nüfusunda büyük artışlar yaşandı.

Tarihçiler, insan evriminin başlangıcından tarım devrimine kadar geçen yaklaşık 7 milyon yıl içinde küresel nüfusun ancak 5 milyon kişiye ulaşabildiğini belirtiyor. Tarım Devrimi’ni izleyen yaklaşık 6.500 yıl içinde dünya nüfusu en az 45 milyon kişi artarak belirgin bir şekilde yükseldi. Bu gerçek bile tarım devriminin insanlık tarihi üzerindeki dönüştürücü etkisini açıkça göstermektedir.

Küresel nüfus, yazının bulunduğu Milattan Önce (M.Ö.) 3.500’lü yıllarda yaklaşık 50 milyona ulaşmıştı. Tarımın yarattığı bolluk büyümeye büyük ölçüde katkıda bulunmuş ve 1. yüzyıla gelindiğinde dünya nüfusu 170 milyona ulaşmıştı.

1890 yılına gelindiğinde küresel nüfus, tarihinde ilk kez 1 milyarı aşarak çarpıcı bir düzeye taşına ulaştı. Bu dönemdeki yenilikçi teknolojiler, tarımsal verimliliği artırarak kentlere göçü hızlandırdı. Tarım, insanlığın doğaya egemen olma yolculuğunu destekledi ve sonuç olarak dünya nüfusu 2023 yılında 8 milyarı aştı (McNeill, John R.-2007, Something New Under the Sun).

Komünal tarım toplumlarında, tarımsal görevlerin etkili bir biçimde yerine getirilmesi için gereken iş birliği, dilin yaşamsal bir rol üstlenmesinin önünü açtı. Dil olmadan, insana ve zamana dayalı görevlerin planlanması, koordinasyonu ve yürütülmesi pek mümkün olmazdı.

Bu koşullarda dil, tarımsal süreçlerde iş birliğini güçlendirmenin tetikleyici faktörü olarak öne çıktı. İş birliği ve görev dağılımı kapsamında talimat vermek, deneyim paylaşmak ve anlaşmazlıkları çözmek gibi etkinlikler dilin gelişimini etkiledi. Yerleşik yaşama geçişle birlikte, dil tarımla ilgili sürekli zenginleşen bir söz varlığı oluşturarak, tarımsal bilginin aktarımını kolaylaştırdı.

Bu durum doğal olarak dilde göçebelikle ilgili sözcüklerin azalmasına ve tarımla ilgili sözcüklerin artmasına neden oldu. Sonuç olarak, tarımsal araçları, teknikleri ve süreçleri adlandırmak için yeni tanımlar oluşturuldu. Benzer şekilde, tarımdan da sanayiye geçen bir toplumda tarımla ilgili sözlük azalırken sanayiyle ilgili sözlük genişledi.

Zamanla tarım iletişimini kolaylaştırmak için, önceden mevcut olmayan terimler, kavramlar ve cümle yapıları geliştirildi. Yeni tarım araçları, ürün ve hayvan adları, mevsimsel referanslar, sulama, depolama ve ticaretle ilgili terminoloji gündelik dile yerleşti.

Altayca kökene dayandığını bilinen (tarla, toprak, ekin, sulama, tırmık, kazma, darı, buğday, arpa, saman, ot vb.) temel terimler, muhtemelen toplayıcı-avcılıktan yerleşik yaşama geçiş sırasında ortaya çıkmıştır. Bu terimler, insanın doğayla etkileşiminin evrimi ve tarıma dayalı ekonomilerin oluşumuna ilişkin fikir vermektedir.

Tarım ve dil arasındaki etkileşimin bir başka yönü de ekosistemin dil ve kültür yapısı üzerindeki etkisidir. Örneğin, pirinç temelli tarımsal yaşam biçimi Japon sanatı, müziği, giyim kuşamı, inanç sistemleri ve söz dağarcığı üzerinde önemli bir etkisi olmuştur.

Japonlar, yemek geleneğinin tarihsel gelişimini yansıtacak şekilde, öğünleri tanımlamak için “pirinç” terimini kullanır. Örneğin, ”Asagohan” terimi kahvaltı anlamına gelir ve kelimenin tam anlamıyla ”sabah pirinci” demektir. Benzer olarak, öğle öğünü için ”Hirugohan” (öğlen pirinci) ve akşam öğünü için de ”Bangohan” (akşam pirinci) terimlerini kullanılır.

Tarihsel bağlamda pirinç, Türk mutfağında ekmeğin önemine paralel şekilde Japonlar tarafından günde üç kez tüketilen ana yiyecektir. Japoncada kahvaltı için kullanılan ”Asagohan” sözcüğündeki ”Asa” sabah, ”Gohan” ise pişmiş pirinç yani pilav anlamına gelmektedir. Ayrıca “Hiru” öğlen, ”Hirugohan” öğlen pirinci, ”Ban” ise akşam ve ”Bangohan” akşam pirinci demektir.

Doğa, Japon dilini ve kültürünü derinden etkileyen faktörlerden biridir. Doğayı kutsal sayan Shinto dini, Japon toplumunun doğa ile olan ilişkisine önemli biçimde katkı sağlar. Bu inanç sistemi, estetik dengeyi vurgulayan Japon bahçelerinin ve geleneksel Haiku şiirinin oluşumunu da yönlendirmiştir. Bu değerler, Japon dilinde doğa betimlemelerinin zenginleşmesine katkı sağlamıştır.

Bir toplum kendisinde bulunmayan ürünü başkasından çoğunlukla adıyla birlikte ödünçler. Örneğin, Türkçede kullanılan “Hasat” kelimesinin Türkçe değil başka bir dilden alındığını ”H” harfiyle başladığı için hemen anlıyoruz. Bu sözcük mahsul toplama işlemi anlamında kadim Akad dilinde “Asadu” iken Arapçaya “Haşada”, Türkçeye ise “Hasat” olarak geçmiştir.

Yayla, otlak, çayır, çimen Türkçedir ancak arazi, bayır, mera ve mezra Arapçadan alıntıdır. Boyunduruk, yayık, saban, orak ve kağnı Türkçedir ancak dirgen, düven, gem, gübre, kümes ve tırpan Yunancadan alıntıdır. Çapa (çapalama) kelimesi kulağa çok Türkçeymiş gibi geliyor olsa da aslında İtalyanca aynı anlamdaki “Zappa” sözcüğünden evrilmiştir.

Traktör Türkiye köylerinde ilk kullanılmaya başlandığında, Almanca ”Ackerwagen” teriminin doğrudan çevrilmesi sonucunda ”tarla arabası” olarak anılıyordu. Ancak daha sonra Fransızca ”traktör” terimi daha yaygın olarak kullanılmıştır. Bazı bölgelerin kırsalında halen “tarla arabası” denmektedir.

Tarımsal terimlerin yolculuğu çerçevesinde, Türkçe ve Japoncada “Kavisli Bıçak” olarak bilinen “Kama” terimine değinmekte yarar var. Türkçede iki yüzü de keskin bıçak, Japoncada ise orak anlamına gelen “Kama” sözcüğünün kökeni Proto Altayca *K`admá olarak yapılandırılabilir.

Eski Asya Türkçesinde, sözcük anlamlarının genişletilmesi sürecinde “D” sesinin düştüğü ya da “Y” sesine dönüştüğünü belirtmek gerekir.

Örneğin, bir kaba sıvı dökmek fiilinin kökü Altaycada Kud+ şeklindedir. Ancak bu fiil Kudum formunu aldıktan sonra D sesinin Y’ye dönüşmesiyle Kuyum olmuştur. Kuyum > Kuyumculuk, Kudu > Kuyu ya da Kudumak > Kuymak da aynı kökten evrilme sözcüklerdir.

Bunun yanı sıra, D > Y dönüşümü ile birlikte kesmek, doğramak, parçalamak anlamında Kıd-ma > Kıyma formunu kazanmıştır. Diğer örnekler arasında Kod- > Koymak, Dasa > Kanun (düzen), Adak > Ayak sayılabilir.

Konumuzla ilgili bir örnek de şöyledir: Kama sözcüğü, kesici, delici veya doğrayıcı anlamına gelen Altayca ‘Kadma’ sözcüğünden “D” sesinin düşmesiyle doğmuştur. Sözcüğün gerek Eski Türkçede gerekse Eski Japoncada kesici anlamında kullanıldığı ve bu ortak anlamın Orta Japoncaya ve Orta Türkçeye aktarıldığı düşünülmektedir.

Sonuç olarak, kama terimi Türkçede eğri, sivri uçlu ve keskin bıçak (hançer), Japoncada ise orak anlamına gelmektedir. Büyük olasılıkla Altayca *K`admá kökünden türemiştir ve hemen hemen tüm Altay dillerinde ve Japoncada bilinen, kullanılan bir terimdir.

Ayrıca, geleneksel Japon silah sanatlarında yaygın olarak kullanılan “Kama-Yari” adında bir mızrak türü vardır. Bu mızrağın ucuna yakın yerde orağa benzeyen iki adet yatay kancası bulunur ve bir de orak başlı olanı vardır. “Kama-Yari” günümüzde Japon itfaiyeciler tarafından hâlâ kullanılmaktadır.

Japoncada mızrak anlamına gelen Kama-Yari terimindeki ikinci hece olan yari, Altayca bölmek, kesmek, delmek, ayırmak anlamındaki “Yar-mak” fiili ile ilişkili görünmektedir. Nitekim Azerbaycan ve Türkmen Türkçelerinde silah anlamındaki “Yaraq” sözcüğü de aynı kökten türemedir.

Tarımın evrimi, toplumların yapılanmasında ve dilin gelişiminde kesinlikle önemli bir rol oynamıştır. Tarımın ortaya çıkması, toplumların hem doğa hem de birbirleriyle olan etkileşimini derinleştirmiştir. Tarımsal terimler, bu süreçte tarımın kültür ve dil üzerindeki derin etkisini yansıtan kritik bir bileşen haline gelmiştir.

Bu yazıda bu terimlerden bazılarının kökeni, zaman içindeki gelişimi ve neolitik kültürler arasındaki yayılımı üzerinde durmaya çalıştım.

Halil Ocaklı

Bayburt'un Sisne köyünde doğdu (1964). Gurbetçi çocuğu olarak Almanya'da yaşadı. Orada Yunan-Roma tarihi okudu. California Üniversitesi Berkeley, Doğu Asya Araştırmaları Enstitüsü'nde Proto-Altayca ve Eski Japonca ilişkileri üzerine çalıştı. Japonya'da Kyushu Üniversitesi'nde bir sömestr geçirdi. Türkiye ve ABD’de profesyonel turist rehberliği ve çevirmenlik yaptı. Rusya'da Tver Devlet Üniversitesi'nde çalışırken evlendi. Vedanta Felsefesi'ne takmış durumda! Farklı ülkelerde geçen 35 aksiyon dolu yılın ardından Bergamo’nun (İtalya) ve Antalya'nın sade sakinlerinden biri oldu.

Halil Ocaklı
Bayburt'un Sisne köyünde doğdu (1964). Gurbetçi çocuğu olarak Almanya'da yaşadı. Orada Yunan-Roma tarihi okudu. California Üniversitesi Berkeley, Doğu Asya Araştırmaları Enstitüsü'nde Proto-Altayca ve Eski Japonca ilişkileri üzerine çalıştı. Japonya'da Kyushu Üniversitesi'nde bir sömestr geçirdi. Türkiye ve ABD’de profesyonel turist rehberliği ve çevirmenlik yaptı. Rusya'da Tver Devlet Üniversitesi'nde çalışırken evlendi. Vedanta Felsefesi'ne takmış durumda! Farklı ülkelerde geçen 35 aksiyon dolu yılın ardından Bergamo’nun (İtalya) ve Antalya'nın sade sakinlerinden biri oldu.

İlginizi Çekebilir

4,757BeğenenlerBeğen
666TakipçilerTakip Et
11,281TakipçilerTakip Et

Popüler İçerikler