Salı, 20 May 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Serbest Kürsü

Taksim Meydanı’nın simgesel önemi…

Gürsel Demirok
Son güncelleme: 1 Mayıs 2025 20:04
Gürsel Demirok
Paylaş
Paylaş

1 Mayıs Emek ve Dayanışma Bayramı… DİSK, KESK, TMMOB, TKP ve TTB İstanbul’daki 1 Mayıs  mitingini Kadıköy’de düzenliyorlar. Valilikten izin  çıkmış. Bazı siyasi partiler ve sendikalar 1 Mayıs’ta Beşiktaş, Saraçhane ve Şişli’den Taksim’e yürüyeceklerini duyurmuşlar.

Taksim’de mitinge izin vermeyen iktidar, “Taksim miting alanı değildir. Muhalefet ve bazı marjinal yapılar, 1 Mayıs’ın bayram havasına gölge düşürmeye çalışıyor” görüşünde. Taksim Meydanı’nın simgesel önemine vurgu yapan meslek örgütleri ve siyasi partiler ise çeşitli semtlerde toplanarak meydana yürüme konusunda ısrarcı. 

1 Mayıs kutlamalarının Taksim Meydanı’nda yapılmasına atfedilen önem için en çok, kalabalığa ateş edilmesiyle çıkan izdihamda 34 kişinin öldüğü 1977’deki “kanlı 1 Mayıs” anımsatılır. Ancak  Taksim’in gençlik hareketinin simgesel mekânı haline gelmesi daha eskiye dayanıyor.

Kısaca hatırlatalım…

Temmuz 1968’de üniversite öğrencileri, Amerikan 6. Filosu’nun İstanbul’a ziyarete gelmesini protesto etmişti. Bu olaylar sonrasında polis Teknik Üniversite yurdunu basmış ve Vedat Demircioğlu adlı Hukuk Fakültesi öğrencisi öldürülmüştü. Baskının sabahında öğrenciler protesto amacıyla Taksim Meydanı’na çıkmıştı.

Gençlik hareketinin eylem mekânı olan Beyazıt Meydanı, 1965’ten sonra Taksim’e kaydı. 6. Filo’nun yine İstanbul’a gelmesi nedeniyle 16 Şubat 1969’da gerçekleştirilen “Emperyalizme ve Sömürüye Karşı İşçi Yürüyüşü’ne” 30 bin kişi katıldı. Ancak Beyazıt’tan yola çıkan kitle Taksim’e geldiğinde  saldırıya uğradı, iki kişi öldü ve onlarca insan da yaralandı. Tarihe “Kanlı Pazar” olarak geçen bu eylemin failleri bulunamadı. Ancak Taksim artık siyasi bir mevzi haline geldi.

12 Mart 1971 Muhtırası sonrasında arayışa giren sosyalist ve işçi hareketi, Cumhuriyet tarihinde 50 yıldır yapılamayan 1 Mayıs kutlamalarını meydanlara taşımak istediğinde akla ilk gelen yer Taksim Meydanı’ydı. 1976’da Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (DİSK) organizasyonuyla düzenlenen kitlesel kutlamayla meydan, mekân olarak da belleklere yerleşti. Taksim o tarihten sonra işçi sınıfının onurlu mücadelesinin bir adresi olarak görüldü.

1969’da olduğu gibi, 1977’deki kanlı 1 Mayıs sonrasında da fail bulunamadı; kalabalığa ateş edenlerden hiçbiri tutuklanmadı, kimse yargılanmadı. 1978’deki yine geniş katılımla gerçekleşen kutlama sorunsuzdu. Ancak 1979’daki Sıkıyönetim Komutanlığı kutlamaya izin vermedi ve meydanın uzun yıllar sürecek yasağı böyle başladı..

1989’da polis, meydana çıkmak isteyen grupları engelledi, çatışmalar yaşandı. Mehmet Akif Dalcı isimli işçi hayatını kaybetti.

2007’de DİSK, 1977 olaylarının 30. yılı nedeniyle kutlamalar için Taksim’e dönme isteğini gündeme getirdi. Ancak izin verilmedi ve polis meydana çıkmak isteyenlere müdahale etti. Aynı görüntü 2008’de de tekrar etti.

DİSK meydan için ısrarını sürdürdü. 2009’da 1 Mayıs resmi bayram ilan edildi. O yıl da, sabahın erken saatlerinden itibaren farklı yönlerden Taksim’e çıkmak isteyen gruplar ve polis çatıştı. Ancak öğleden hemen sonra polis barikatı açtı ve 32 yıl sonra bir grup meydandaki Cumhuriyet Anıtı’na ulaştı.

Grupların yıllar sonra Taksim’e girdiği 2009’da meydan bir süre sonra boşaltılmıştı. Halk, Taksim Cumhuriyet Anıtı’na bırakılan çelenklerden “hatıra” çiçekleri almıştı.

2010’da kutlamalar için izin çıktı. 2010 ve takip eden iki yıl boyunca meydanda coşkulu kutlamalar yapıldı.

Üç yıl devam eden sorunsuz kutlamaların ardından 2013’te, Taksim Meydanı’nı yenileme çalışmaları gerekçe gösterilerek izin verilmedi. O ve devam eden yıllarda meydana yürümek isteyen gruplarla polis arasındaki mücadele görüntüleri tekrar etti.

12 Ekim 2023’te Anayasa Mahkemesi, 2014 ve 2015’te Taksim’deki 1 Mayıs kutlamalarının yasaklanmasının “hak ihlali” olduğuna hükmetti.

1 Mayıs’ta Taksim’e yürüyeceklerini açıklayanlar, Anayasa Mahkemesi’nin bu kararını hatırlatarak, “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir” diyen Anayasa’nın 34. maddesini anımsatıyorlar. “İşçi ve sendika kültürünü oluşturan yapı taşlarından biri olan Taksim Meydanı, yalnızca 1 Mayıs günü orada bulunanların dayanışmasını değil, aynı zamanda emekçilerin ortak hafızasının varlığını göstermektedir” diyorlar. Taksim Meydanı’na yönelik herhangi bir kısıtlamanın “yasal, Anayasal, bilimsel ve insani” gerekçesi olmadığı savunuyorlar. 

Bu görüşte olanlar ayrıca, “19 Mart’ta barikatları aşan gençliğin açtığı yoldan ilerleyen kitleler, iktidarın ülkeye giydirmeye çalıştığı deli gömleğini yırtıp attı… Bize biçilen deli gömleklerini giymeye razı gelmeyeceğiz. Haklarımızdan, özgürlüklerimizden ve haklarımız için mücadele etmekten vazgeçmeyeceğimizi göstermek üzere 1 Mayıs’ta Taksim’de olacağız” diyorlar..

İşçi örgütleri ve siyasi partiler 1 Mayıs’larda diğer şehirlerimizde de miting ve yürüyüşler düzenleyerek emekçilerin sorunlarını, beklentilerini dile getirirler. Ancak dikkatler İstanbul’daki gösteriler üzerinde yoğunlaşır. Bu çerçevede Taksim Meydanı gündeme gelir. Bu yıl da aynı senaryonun tekrarlanacağı görülüyor. Taksim Meydanı’nın miting alanı olmadığını vurgulayan iktidarın bu konudaki tutumu açık ve net. Keza, Taksim’e yürüyeceklerini açıklayanların tutumları da açık ve net. Neler yaşanacağını göreceğiz. 

Emekçilerle bu dayanışma gününde yaşanılan sorunlar, sıkıntılar ve beklentiler iktidara açık ve net olarak iletilecek. Dileğimiz, iktidarın emekçilerin çığlığına kulak vermesi ve Emek Dayanışma Bayramı’nın herhangi bir şiddet eylemi yaşamaksızın, sorunsuz kutlanması.

***

Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:

X

Bluesky

Facebook

Instagram

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanGürsel Demirok
Takip et:
Emekli diplomat. 1945 yılında doğdu. Darüşşafaka Lisesi'ni 1964 yılında bitirdi. 1968 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden mezun oldu. 1969'da Dışişleri Bakanlığı'na girdi. Türkiye Daimi Temsilciliğinde görevli olduğu yıllarda (1974-1977) BM Genel Kurulu 4, Komite (Decolonisation Committee) Raportörlüğüne seçildi. Kuveyt”in, Irak tarafından işgal edildiği tarihlerde, Kuveyt Büyükelçiliğimiz Müsteşarı idi. 1993-1997 yılları arasında Mainz Başkonsolosu olarak görev yaptı. Bu görevde iken girişimlerde bulunarak Mustafa Kemal Atatürk’ün 1917’de Veliaht Vahdettin ile birlikte Almanya’ya yaptığı ziyaret anısına Türk heyetinin kaldığı görev bölgesindeki Bad Kreuznach Park Hotel‘de 23 Nisan 1997 de Atatürk Salonu açılmasını ve ziyaret anısına otelin girişine bir yazıt konulmasını sağladı. Açılış görkemli bir törenle gerçekleştirildi. Otel bugün Türklerin etkinlikler düzenledikleri bir mekâna dönüştü. 1997 yılında Dışişleri Bakanlığı müşaviri olarak atandı. Bakanlık müşaviri iken, Başbakanlık İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulu Sekreterya Başkanı oldu. 57. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti döneminde hazırladığı ilerici insan hakları raporu AB Kopenhag Kriterlerinin karşılanmasına yönelik çalışmalarda referans belgesi olarak kullanıldı ve “Demirok Raporu “olarak anıldı. 2000-2004 yılları arasında Zürih Başkonsolosu olarak görev yaptı. Zürih Başkonsolosluğu binasında Park Hotel’deki Atatürk Salonuna benzer bir Atatürk Salonu açtı. Salonda Kurtuluş savaşı ve Cumhuriyetin kuruluş yıllarına ilişkin belge ve fotoğraflar yer almakta. Bu salonda da Türkleri buluşturan etkinlikler düzenlenmekte. Mainz ve Zürih‘te Başkonsolos iken vatandaşlarımızla birlikte olmaya, derneklerinin düzenledikleri etkinliklere katılmaya, çocuklarımızı okullarında ziyaret etmeğe, gençlerin sportif müsabakalarına katılmaya büyük önem verdi. 2004 yılında Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Yiğit Alpogan'ın başdanışmanı oldu, 2005 yılında MGK Araştırma ve Değerlendirme Dairesi Başkanı olarak atandı ve bu görevindeyken 2010 yılında yaş haddinden emekliye ayrıldı. MGK Araştırma ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı'na atanmış ilk sivil görevlidir. Atatürk’ün Almanya gezisi ve Avrupa’daki Türkler üzerine kitapları var. Emekli olduktan sonra medyada köşe yazıları kaleme almaya başladı .
Önceki Makale Yasaklarla yazılan tarih
Sonraki Makale Bugünkü gazete manşetleri

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

ManşetSerbest Kürsü

İsviçre’de bir mahalle bakkalı

Alper Eliçin
20 Mayıs 2025
EditörSerbest Kürsü

Toplumsal dönüşümün 2 anahtarı

Yıldırım Aktuğan
19 Mayıs 2025
EditörSerbest Kürsü

Yırtılan “esaret belgesi”

Medya Günlüğü
19 Mayıs 2025
EditörSerbest Kürsü

Hoca bana fena taktı!

Alper Eliçin
18 Mayıs 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?