Bir gün musluklar sustuğunda, konuşmak çok geç olabilir.
Geçen gün biri sordu:
-İleride ne olacak hocam?
Dedim, “İleride su olacak. Ama az olacak. O da kimdeyse o konuşacak.”
Artık savaşlar toprak için değil, damacana için çıkacak. Pet şişeye değil, baraj havzasına yatırım yapan kazanacak. Düşünün: 2075’te İsviçre’nin suyu IMF’den değerli olacak. Bizse hâlâ Melen Çayı’na bakıp “bu yaz da kurudu ama olsun” diyip geçeceğiz.
Türkiye’de su politikacının umursamadığı akarsu gibi
Ülkenin dört bir yanında sular çekiliyor ama politikacılar hâlâ “görsel havuz” seviyesindeler. Meclis’te su yönetimi değil, suya sabuna dokunmama yönetimi var.
- Konya Ovası’nda obruklar oluşuyor. Yer altı suyu çekildi, toprak içine çöktü. Ama hâlâ pancar sulanıyor, çünkü kısa vadede “verim” önemli.
- İstanbul’un su ihtiyacının yüzde 40’ı Istrancalar’dan geliyor, Bulgaristan’la diplomasiye muhtacız. Ama biz hâlâ Kanal İstanbul hayali kuruyoruz. Sanki su fazla da kanal kanal gezdireceğiz.
- Akdeniz havzası iklim değişikliği açısından dünyanın en kırılgan bölgelerinden biri ilan edildi. Ama Antalya hâlâ golf turizmi için yeşil çim suluyor.
Yani ülke suyla boğulmadan susuzluktan ölecek gibi. İşin kötüsü, su yönetimi “yağmur duası” seviyesinden çok da ileride değil.
Herakleitos der ki, aynı nehirde iki kez yıkanamazsın.
Biz diyoruz ki: “Zaten artık nehir de kalmadı.”
Bakınız: Büyük Menderes Nehri, eskiden ovanın can damarıydı. Şimdi fabrika atıklarıyla kokan bir kanal. Sakarya Nehri, şairin “serin serin akan” dediği yer, artık yazın kuruyor.
Göller Yöresi’nde göller kalmadı; Burdur, Eğirdir çekiliyor. Tuz Gölü’nde su kalmayınca flamingolar kurudu. Hem mecazi hem gerçek anlamda.
Yani Nietzsche yaşasaydı şöyle derdi:
“İnsan susuz kaldığında değil, alıştığında ölür.”
Ve eklerdi:
“İrade-i su: Güçlü olan değil, akıllı planlayan ayakta kalır.”
Mizah gibi gerçek: Türkiye’nin suyu harita üzerinde var
Bazı politikacıların su politikasını şöyle özetleyebiliriz:
“Barajlar dolsun diye dua edelim, sonra rantı düşünürüz.”
Çünkü planlama, kentsel dönüşüm gibi sonradan akla gelen lüksler.
Oysa Hollanda deniz seviyesinin altında yaşıyor ama suyu yönettiği için yaşıyor. İsrail çölde tarım yapıyor. Bizse suyun üstünde oturup “azalmış” diyoruz.
Fıkra gibi ama gerçek:
DSİ 2022’de su kaynaklarının “sürdürülebilir şekilde azaldığını” açıkladı. Ama aynı yıl 12 yeni golf sahası projesi geçti.
Ne Yapmalı?
- Su politikası parti politikası değil, ülke stratejisi olmalı.
- Yer altı suyu yağma değil, gelecek kuşak hakkıdır.
- Her belediye başkanı “görüntü” değil, “altyapı” vadetmeli.
- Her vatandaş musluğu değil, sistemi sorgulamalı.
Çünkü ileride suya sahip olan, sadece tarım değil, siyaset de yapacak.
Son söz:
Bir gün musluklar susarsa, önce çamaşır yıkanmaz, sonra kahve yapılmaz…
Ama en acısı, yüz yıkanmaz.
O zaman hepimiz kendi vicdanımızı aynada susuz gözlerle görürüz.
Unutmayın: Su her şeyi temizler ama kendini kirleteni affetmez.
Su Hakkı Manifestosu
Çünkü artık sadece içmek için değil, yaşamak için suyu savunmalıyız.
- Musluğu değil, yönetimi sorgula.
- Tarımda vahşi sulamaya sessiz kalma.
- Beton değil, su bütçesi sor yerel yönetime.
- Göller kururken gölgeye sığınma.
- ‘Zaten yağmur yağar’ diye geçiştirme.
Unutma:
Susuzluk kapıda değil, zaten evin içinde.
Ve suyu unutan toplum, önce toprağını, sonra sesini kaybeder.
Görsel: vecteezy.com
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: