Doğar doğmaz isteğimiz dışında bir ailenin, toplumun, ırkın, kültürün, dinin ve coğrafyanın mensubu olduk.
İçimizdeki ön yargılara daha doğar doğmaz sahip oluyoruz. Yaşamın ölümle biteceği bilinen, kendi hikayesi eline verilen “yol” denilen bir senaryonun içindeyiz. İnsanı insan yapan kendini gerçekleştirmesi, bu dünyada var olabilmesi, evrene sesini duyurabilmesi için ana rahminde başlayan bir yol…
Hayatı uzun ince, gece gündüz gidilen yol olarak gören Aşık Veysel yürüyebildiği sürece ölüm varılacak bir yol diye düşünmüş olabilir. Düalist bir anlayışla gece-gündüz, ölüm-yaşam, varoluş-yokoluşu çok iyi dile getiren bir ömür boyu devam eden bir yolculuktur hayat. İnsan doğar doğmaz ölmeye başlıyor. Her ölüm ise başka bir yolculuğa sebep oluyor. İnsanın bu yolculuğa başlarken yeterli donanıma sahip olması gerekiyor. Bu donanım için kesinlikle olgunlaşmak, bunun için de belli bir zamanın geçmesi gerekiyor.
Dikkat edilirse, bu yolda hedefe ulaşabilmemiz için ana rahminde kullanmadığımız organlar vardır. Yani hayat yolculuğuna çıkmak için gerekli koşullara sahibiz diyebiliriz.
İnsan vücudundaki damarların haritası ne ise, yolların birbirine bağladığı kıtalararası, devletlerarası, şehirler, limanlar, meydanlardaki haritalar hep bir varıştır. Bu yollar ulaşım olarak düşünülse de sistematik, duygusal, düşünsel bir ağdır. Nasıl ki çeşit çeşit yollar varsa bir şehirde, insan hayatında da insanı maddi-manevi kurtuluşa götüren yolların çeşitliliği ve olanakları vardır. Her anlamda iyi bir yol insan için anlamlı bir kurtuluştur.
Lao Tzu bu konuda ”Bir yol biter, bir yenisi başlar.Bir kapı kapanır, başkası açılır” der. O yüzden bir amaç uğruna yola çıkmak, mutlak, gerçek, esaslı pozitif değişimdir. Bu değişim yolda duyularla, içgüdülerle değil her konuda sadece aklı kullanmak, aklı rehber edildiği zaman mutlu bir hayat sürmemize neden olabilir. Yol bir hayat, bu yolculukta yolcu olan insan birçok şeyle karşılaşır. Bu yollar kalp atışı gibi zikzaklıdır, eğri büğrüdür. İşte yolun böyle olması ruhsal, düşünsel ve duygusal olarak bir değişimi, gelişimi ve dönüşümü ifade eder. Bu yolla insan hedefine, doğruya, hakikate erdemli bir yaşamla ulaşabilir. İnsan, akla gelebilecek her şeye iyi bir niyet ile yaklaşmalı, bunu yaparken doğru, etkileyici bir davranış sergileyebilmelidir. İyiye, ahlaklı olana odaklanması onu gittiği yolda doğru bir farkındalığı maddi ve manevi olarak hissedebilirse amacına ulaşmış olabilir.
Kendini, deneyimini, hayatın anlamını sorgulayan, hayatla birleştiği noktayı kabul ettikçe yaşadığı çatışmayı bilen, hem kendisine hem de etrafındaki herkese yol ışığı olabilen insan duyguları içine sindirir. Duygusal bilinç, nesneler dünyasındaki bilincin anlaşılmasını ortaya koymaktadır.
Eğer insan hedefe varırsa, hayata bağlayan yollar, amaçlar biterse ulaşılacak yol da biter. Hayatın anlam arayışının bitmesi yaşamı bitirir. Benim için inanın, bu dünyanın kendisi, bilinen anlamı hiçbir şey ifade etmediği gibi, benim dışımda yaşayan herkes için ben de bir anlam yüklüyorum. Evrenin ontolojik varlığı, var oluş anlamı, bilmediğimi, öğrenmenin bana yaşamın anlamını öğretiyor. İnsan davranışlarının, eylemlerinin hepsinin ortak amacı mutluluğa giden yol gibidir. İnsanın ulaşmak istediği en yüksek iyi de ancak mutluluktur.
Bu yol erdemden geçer, erdem de ancak iyi, vicdanlı bir ahlakla kazanılır.
Son olarak, bilginin ruhsal seyri herkese kendi yolunu belirleme hakkını verdiğinden insanlar istediği yolu seçme özgürlüğüne sahiptir.