Bağımsız Rus araştırmacı gazeteciler tarafından kurulan Insider sitesinde İsrail-İran savaşıyla ilgili olarak İvan Prepbrajenski imzasıyla yayınlanan analizin çevirisi:
“İsrail ile İran arasındaki savaş uzun süredir devam ediyor, şu anda tanık olduğumuz savaşın yalnızca bir başka perdesi.
Muhtemelen sonuncusu da değil. Zira İsrail makamları, İran’daki teokratik rejimi ortadan kaldırma ve yerini daha demokratik, en önemlisi de İsrail karşıtı olmayan bir yönetimin alması umuduyla hareket ettiklerini açıkça dile getiriyorlar.
Ancak böyle bir rejim değişikliğinin doğrudan bir askeri müdahale olmadan gerçekleşmesi hayli zor. Şu anda hiç kimsenin böyle bir müdahaleye hazır olduğu söylenemez. Bu da savaşın devamının kaçınılmaz olduğunu gösteriyor, İran nükleer silah sahibi olma çabasında bir kez daha onlarca yıl geriye itilse bile…
Bu yok etme niyeti taşıyan çatışma ortamında, çok sayıda aktör mevcut durumdan azami kazanç sağlamaya çalışıyor. Bu listenin başında şüphesiz Donald Trump geliyor. Avrupa’daki müttefiklerinin aksine, Trump çatışmanın tırmanmasından memnuniyet duyduğunu gizlemiyor ve İran’a yönelik mevcut saldırı hazırlıklarından haberdar olduğunu doğruluyor. Trump’a göre ABD, İsrail’e aktif askeri destek vermeye hazır, zaten İran’ın gönderdiği “Şahid” dronları ABD tarafından düşürülmeye başlandı bile.
Trump kararlılığını kanıtladı ki bu, Amerikan borsa çevreleri tarafından kendisine sıkça yöneltilen bir eleştiriydi. İsrail’in İran’la çatışmaya girmeye hazır olduğu zaten biliniyordu. Ancak bu yolla kendi liderliğini ve kararlılığını da ispat etmiş oldu. Bu operasyonun planlanmasında Trump’ın katkısı daha çok diplomatik alandaydı.
Bu çabalar kapsamında Trump, İran’daki nükleer ve askeri hedeflere yönelik saldırılar öncesinde savaşın bir başka potansiyel fayda sağlayanı olan Vladimir Putin ile de görüştü. Putin, resmî olarak İran’ın yakın bir müttefiki. İran’dan, Ukrayna’daki savaşta geçici de olsa başarı sağlayan insansız hava araçları (İHA) teknolojisini aldı.
Son iki yıldır İran, Rusya’nın füze ihtiyacını karşılayabilecek önemli bir tedarikçi olarak görülüyordu. İran aynı zamanda Rus ürünleri satın aldı ve Moskova ile karşılıklı bir anlaşma da imzaladı; ancak bu anlaşma askeri yardımı kapsamıyordu.
Yine de kısa ve orta vadede bakıldığında, İsrail’in İran’a yönelik saldırısından en çok fayda sağlayan ülke Rusya olabilir. İsrail saldırısının ardından, petrol fiyatları hızla yükseldi. Bunun nedeni, İran’ın Hürmüz Boğazı’nı kapatabileceği ve dünya piyasalarına petrol akışının kesilebileceği yönündeki korkular. Ayrıca İran’ın ihracatta geçici olarak devre dışı kalma olasılığı da var.
Rusya için diğer bir avantaj ise, ABD’nin Ukrayna’ya yapacağı askeri yardımları İsrail’e yönlendirmesi. Ukrayna için hazırlanan bazı mühimmat, örneğin dronları vurmakta kullanılan roketler artık İsrail’e gönderiliyor. Gelen son bilgilere göre Kiev’e vadedilen eski model Patriot sistemleri ve füzeleri henüz ulaşmadı.
Üstelik dünya medyasının ilgisi artık Ukrayna’dan tamamen uzaklaşıp İran-İsrail çatışmasına yönelmiş durumda. Bu da, Rusya’nın Ukrayna’da istediğini yapabileceği anlamına geliyor. Yeni bir sivil yerleşim yeri bombalansa bile kimse fark etmeyebilir. Moskova’nın dikkatli ve kayıtsız açıklamaları da bu tabloyu doğrular nitelikte.
İran’ın Güney Kafkasya’daki etkisinin azalması, bu saldırıların bölgedeki güç dengelerini kökten değiştirme potansiyeli taşıyor. Ermenistan, Azerbaycan’la yeni bir çatışma durumunda sınır komşusu ve potansiyel müttefiki olan İran’ın desteğinden yoksun kalabilir. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ise, bu yeni durumda hem fırsatlarla hem de risklerle karşı karşıya kalacak.
Bu üç ülkenin, yani İsrail, İran ve Rusya’nın dışında birçok başka aktör de gelişmelerden fayda sağlamaya çalışıyor. Örneğin:
- Suriye’deki yeni rejim, İran’ın iç meselelere karışamayacağı bir dönemden memnun kalabilir.
- Irak’taki İran yanlısı Şii çoğunluk, geçici de olsa önemli bir müttefikini yitirmiş durumda.
- Türkiye, İran ve ABD’nin Kürtlere desteğinin zayıflamasını fırsat bilerek Kuzey Irak’taki Kürt hedeflerine karşı hamle yapabilir.
- Suudi Arabistan, geleneksel olarak İran karşıtı. Her ne kadar 2023’te Çin’in arabuluculuğunda İran ile bir yakınlaşma süreci başlasa da, iki ülke arasında tam diplomatik ilişkiler kurulmadı. Ayrıca İran destekli Husiler, Suudiler için ciddi bir tehdit olmaya devam ediyor.
- Katar, geçmişte İran ile yakınlaşmıştı ama şimdi durumu yeniden gözden geçirebilir.
Kısacası, bu savaşın etkileri hızla tüm bölgeye yayılabilir. İran’ın oynadığı genellikle istikrarsızlaştırıcı rol artık başka aktörlerce doldurulabilir.
En çok zarar görenler
Bu listenin başında, elbette İran var. İsrail’e karşı koyma kabiliyetinin zayıflığı ortaya çıktı. Netanyahu hükümeti, İran’ın savunma sistemlerinin yok edildiğini iddia ediyor ve İran’a ültimatom veriyor: Nükleer program tamamen sona ermeli ve uluslararası denetime açılmalı. Aksi takdirde, İsrail İran’ın petrol altyapısını ve ekonomisini hedef alacak.
Bir diğer kaybeden grup ise, İran destekli İslamcı-Şii militan gruplar:
- Gazze’deki Hamas
- Lübnan’daki Hizbullah (İsrail’e saldırmayacaklarını duyurdular)
- Yemen’deki Husiler
Eğer İran İsrail’in şartlarını kabul ederse, bu gruplara olan desteğin kesilmesi hatta ortadan kaldırılmaları gündeme gelecek.
Listede ayrı bir yerde duran ülke ise Ermenistan. İran’ı, Azerbaycan karşısında potansiyel müttefik olarak görüyordu. Ancak Putin’in Ukrayna savaşı öncesi Ermenistan’a verdiği desteği çekmesi, ülkeyi yalnızlaştırmıştı.
Ve muhtemelen Erivan bu yalnızlıkta tek değil. Orta Doğu ile sınırlı olmayan bu yeni güç dengesinin etkileri, örneğin Orta Asya’ya kadar yayılabilir. İran, Afganistan’daki Taliban ve Tacikistan arasındaki denge değişebilir. Tacik halkı etnik olarak İranlılara akraba.
İsrail, İran’a saldırarak dev bir barut fıçısını tutuşturdu ama bu fıçı henüz patlamadı. Şu anda yalnızca fitilden çıkan kıvılcımlar görülüyor. Asıl patlama ise aylarca hatta yıllarca sürecek.”
Fotoğraf: kommersant.ru
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: