10.2 C
İstanbul
6 Mayıs 24, Pazartesi
spot_img

Şah’ın dalağı (2)

Doktorlarının mutabık kaldıkları son kararları Şah’ın New York’ta hastaneye kaldırılması olmuştu.

Bu haber Washington’a atılan bir bomba etkisi yarattı. İran’daki durum giderek kötüleşmesine ve ekibinde bu konuda görüş ayrılıkları bulunmasına rağmen insani gerekçeyi ön planda tutan Başkan Carter, Kissinger ve Rockefeller’in telkinlerinin de etkisiyle, ağır hasta olan Şah’ı daha fazla refüze edemedi. ABD Tahran’ın tepkisini göze almak durumunda kalmıştı.

22 Ekim’de Şah ve mahiyetindekiler Meksika’dan ayrıldılar. New York’taki hastaneye David Newsome ismiyle kaydı yapılan, Dr. Hibbard Williams ve Dr. Morton Coleman tarafından kabul edilen Şah’a hemen çekilen bilgisayarlı tomografide safra yolunun taşlarla tıkandığı ve dalağın normalin birkaç katı büyük olduğu görüntülendi.

Dr. Björn Thorbjarnarson tarafından ameliyat edilen Şah’ın aynı seansta boyun lenf bezlerinden de biyopsi alındı. Nispeten ağır seyirli bir löseminin daha saldırgan bir lenf  kanserine dönüştüğü görüldü.

Ancak çıkarılması riskli görüldüğü için ameliyat esnasında yerinde bırakılan dalak (bu karar daha sonra eleştirildi) ve boyun lenf bezleri hızla büyüyordu. Radyoterapi kararı alındı.

Bu konuda iyi olanaklar sunan yakındaki bir merkezde boyun lenf bezlerine radyoterapi uygulanması planlanan Şah için o hastanenin yetkilileri terör saldırısının hedefi olabileceklerine dair endişelerini belirttiler. Buna rağmen tedavi başlatıldı. Güvenlik ve gizlilik gerekçeleriyle sabah erken ve akşam geç saatlerde uygulanan seanslar için Şah ve eşi iki hastaneyi bağlayan tünelde mekik dokuyorlardı.

Süreç konforsuz olsa da tedavi etkili oldu ve lenf bezleri hayli küçüldü. Ancak sürekli büyüyen dalağın yarattığı sorunlar cerrahi müdahaleyi zorunlu kılıyordu.

Ne var ki ABD ile İran’ın ilişkilerinin asla eskisi gibi olamayacağı dönüm noktasının tarihi gelip çatmıştı. 4 Kasım 1979 günü İranlı bir grup üniversite öğrencisi Tahran’daki Amerikan elçiliğini bastı ve çalışanlarını rehin aldı. Şah’ın ülkede bulunmasının olaydaki rolü tartışılmazdı; kaldıkça durumun daha da kötüleşeceği aşikardı.

27 Kasım’da safra kanallarında yeniden tıkanmaya yol açan taşlar tekrar alındıktan sonra Dr. Kean Şah’a yolculuğu için sağlığının elverişli olduğunu bildirdi.

Ama nereye gidecekti?

Vizesinin geçerli olduğu Meksika ilk seçenek gibi görünüyordu ve Şah buna sıcak bakıyordu. Ancak Meksika’dan gelen haberler devrik liderin o ülkede istenmediğine, bir tehdit oluşturduğu yönündeydi. Şah bir kez daha ülkesiz kalmıştı. Enver Sedat ülkesine davet etse de politik gerekçeler bu seçeneği engelliyordu.

Bir süreliğine San Antonio, Teksas’taki Lockland askeri hava üssüne nakledilmesi kararlaştırıldığında Şah’ın buna itiraz etme şansı olmadı. 2 Aralık’ta yaklaşık elli silahlı korumayla hastaneden havaalanına getirilen Şah ve ailesi Lockland’a ulaştıktan sonra güvenlik gerekçesiyle hava üssünün hastanesinde psikiyatri bölümüne götürüldüler. Pencereleri kapalı, boğucu bir odada adeta hapsolmuşlardı. Kraliçenin buna tahammül edememesi üzerine subayların kaldığı bölgede bir apartman dairesine alındılar.

Şah’ın burada morali nispeten düzelse de dalağı büyümeye devam ediyor, bu kez Raul Palacios ismiyle kaydedilerek analiz edilen kan tahlillerine göre hastalık tablosu giderek kötüleşiyordu. Hava üssünün doktorları ve buraya gelen Dr.Kean ameliyatın daha fazla geciktirilmemesi gerektiğini bildirdiler.

Gelgelelim Washington’da Şah’ın halen ülke sınırları içerisinde olmasının verdiği huzursuzluk had safhaya ulaşmıştı. Panama’nın devlet başkanı General Omar Torrijos’un daha önce yapmış olduğu, ancak Şah’ın geri çevirdiği ülkesinde sığınma teklifi tekrar masaya yatırıldı. Yoğun bir diplomasi trafiği yaşandı. Sunulabilecek sağlık hizmeti ve yaşam koşulları bakımından bu seçenek kabul edilebilir bulundu ve Şah tarafından, pek gönüllü olmasa da, kabul edildi.

15 Aralık’ta Panama Kanalı’ndaki Howard hava üssüne ulaşan Şah ve beraberindekiler, buradan Pasifik kıyısındaki Cantadora Adası’na götürüldüler. Burada Amerikan elçiliğinin mülkiyetindeki bir eve yerleştirildiler.

Panamalı doktorlar, New York’tan gelen Dr. Kean ve Kraliçe’nin davet ettiği Georges Flandrin dalağın çıkarılması ameliyatını organize etmeye çalışıyorlardı. Flandrin ve Panamalılar ülkedeki özel bir hastanede Panamalı cerrahlar tarafından yapılmasını önerirken, Dr.Kean Amerikalı cerrah Dr. Michael DeBakey’in kanal bölgesinde bir Amerikan askeri hastanede Şah’ı ameliyat etmesini uygun görüyordu.

DeBakey’in branşının kalp damar cerrahisi olması itirazlara neden olurken Panamalı yetkililer kendi cerrahlarının bu ameliyatı yapabileceğini söylüyor, bu teklifin kendilerini küçük düşürdüğü yönünde bir alınganlık sergiliyorlardı. Rencide edici sözlerin sarf edildiği yoğun tartışmalar sonunda operasyonun Panamalıların önermiş olduğu özel hastanede Dr Debakey tarafından gerçekleştirilmesi kararlaştırıldı.

Bir çözüm bulunmuş gibi görünse de ekibiyle birlikte Panama’ya gelen DeBakey ile hastanenin doktorları arasında tartışmalar baş gösterdi. DeBakey Şah’ın akciğerlerinde enfeksiyon olduğu gerekçesiyle operasyonu iki hafta ertelese de bu aslında bir bahaneydi. Diğer yandan Şah kendisini burada güvende hissetmiyor, suikasta uğrayabileceğinden endişe ediyordu. Buna ek olarak General Omar Torrijos’un yeni İran yönetimiyle gizli görüşmeler yaptığı söylentisi vardı. Nihayet DeBakey, Flandrin ve Şah her koşulda ameliyatın Panama’da yapılmaması konusunda fikir birliğine vardılar.

Farah Pehlevi Cihan Sedat’ı aradı ve yardım istedi. Enver Sedat kendi uçağını tahsis edebileceğini söyleyerek Şah ve ailesini Kahire’ye davet etti. Haber Washington’a ulaştığında Amerikalı yetkililer Şah’ı Panama’da kalma konusunda ikna etmeye çalıştılarsa da başarılı olamadılar. Pehlevi ailesi Panama’dan 23 Mart’ta, kiraladıkları bir DC8 ile adeta kaçar gibi ayrıldılar.

Sedat ailesi onları Kahire Havaalan’ında sıcak karşıladı. Şehrin yakınındaki bir askeri hastaneye bir türlü yapılamamış dalak ameliyatının planlanması için transfer edildiler. Dr. Michael DeBakey altı asistanıyla birlikte 26 Mart’ta Teksas’tan Kahire’ye geldi. Paris’ten gelen vefalı Georges Flandrin, New York’tan gelen Benjamin Kean’in yanı sıra Sedat’ın tahsis ettiği Mısırlı doktorlar ekibe dahil oldular.

Nihayet 28 Mart’ta Şah ameliyat masasındaydı. Masa başının kıble yönünde kalacağı biçimde yerleştirilmişti. DeBakey normalin on katı büyümüş gördüğü dalağı seksen dakika süren, yan odada Şah’ın eşi, kız kardeşi ve çocuklarının bir ekranda izlediği başarılı bir işlemle yerinden çıkardı. Çıkan dalak 1990 gram ağırlığında, tümörlüydü. Altı ay önceki operasyonda normal görünen karaciğerde bu kez kanser metastazı vardı.

Prens Rıza Pehlevi çıkan dalağın yüzlerde fotoğrafının çekildiğini söylese de, ilginç bir biçimde makinedeki film bozuk olduğu için hiçbirisi basılamadı.

Şah iki hafta sonra taburcu edildi ve devlet başkanlarının ağırlandığı Koubbeh Sarayı’na alındı. Nisan sonunda bulantı, kusma, ateş, karın ağrısı başladı. Kalabalık doktorlar ekibi yeniden Kahire’de bir araya geldi. Teşhiste mutabık kalamıyorlardı. Flandrin karın içinde apse, Coleman tifo enfeksiyonu üzerinde dururken DeBakey ameliyattan bir süre sonra başlanan yüksek doz kemoterapiyi sorumlu tutuyordu.

Gerek doktorlar gerekse aile fertleri arasındaki tartışmalar her kafadan sesin çıktığı, doktorların birbirlerini suçladığı, tedavinin nasıl sürdürüleceğinin kararlaştırılamadığı bir kaosa dönüşünce haziran ayında Enver Sedat liderliği ele aldı ve Flandrin’i sorumlu hekim olarak tayin etti.

Ancak durum giderek kötüleşiyordu.

27 Ağustos 1980 sabahı, İran’dan ayrıldıktan yaklaşık 1,5 yıl sonra devrik Şah hayata gözlerini yumdu. Yastığının altındaki bir küçük torbada otuz yedi yıl yönettiği ülkeden getirilmiş toprak vardı. İki gün sonra görkemli bir devlet töreniyle Kahire’nin ünlü El-Rifâî Camii’nde toprağa verildi.

Arkadaşı Henry Kissinger on sekiz ayda yedi ülkeye seyahat eden, en az sekiz doktorlar ekibi tarafından değerlendirilen Şah’ın serüvenini ünlü Uçan Hollandalı efsanesine benzetmişti.

Dünya siyasetinde kalıcı etkiler bırakan bu serüven ne siyaset ne de tıp tarihine bir gurur vesikası olarak geçti.

İlk bölümü okumak için tıklayın

KAYNAKLAR     

•    Morgenstern L: The Shah’s spleen: its impact on history. J Am Coll Surg. 2011; 212:260-8

•    Khoshnood A, Khoshnood A: The death of an emperor Mohammad Reza Shah Pahlavi and his

•    political cancer. Alexandria Journal of Medicine, 2016, http://dx.doi.org/10.1016/j.ajme.2015.11.002

•    http://www.nytimes.com/1981/05/17/magazine/the-shah-s-health-a-political-gamble.html?pagewanted=all

Osman Akdemir

Tıp doktoru; kardiyoloji profesörü. Yazmış olduğu dört kitap bölümü ve uluslararası & ulusal dergilerde yayınlanmış çok sayıda araştırması bulunuyor. 2015 yılından bu yana Medya Günlüğü'ndeki Beyaz Önlük köşesinde koruyucu kalp & damar sağlığıyla ilgili makalelerinin yanı sıra, Dikiz Aynası köşesinde tarihle tıbbın kesiştiği geçmişten öyküleri ve mektupları yayınlanıyor.

Osman Akdemir
Tıp doktoru; kardiyoloji profesörü. Yazmış olduğu dört kitap bölümü ve uluslararası & ulusal dergilerde yayınlanmış çok sayıda araştırması bulunuyor. 2015 yılından bu yana Medya Günlüğü'ndeki Beyaz Önlük köşesinde koruyucu kalp & damar sağlığıyla ilgili makalelerinin yanı sıra, Dikiz Aynası köşesinde tarihle tıbbın kesiştiği geçmişten öyküleri ve mektupları yayınlanıyor.

İlginizi Çekebilir

4,757BeğenenlerBeğen
666TakipçilerTakip Et
11,281TakipçilerTakip Et

Popüler İçerikler