Pazartesi, 13 Eki 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Köşe Yazıları

Refleks olarak din

Erdal Çolak
Son güncelleme: 30 Eylül 2025 09:41
Erdal Çolak
Paylaş
Paylaş

Dinler tarihine baktığımızda, insanın sürekli barış peşinde koştuğu iddiasının yalan olduğunu görüyoruz. Din kisvesi altında bizleri de bu yalana inandırdılar. Din adı altında savaşlar günümüzde de devam ediyor. Savaş olgusu tarihin her döneminde yaşanmış, bundan sonra da yaşanacak.

İnsan inandığı dinde mükemmel güç, hikmet, şefkat, iyilik ve merhameti kabul eden bir anlayışla yaşamak zorunda. Batı dillerinde dinin karşılığı “religion” kelimesi “toplamak ve bağlamak” anlamına gelir. Doğu toplumlarında ise din inanç sistemi, uygulamaları ve ahlak değerleriyle insanları bir arada tutan kültürün bir unsuru olarak ele alınır. Dinleri incelerken üç Semavi dinin dört ayrı kitabını okuma fırsatım olduğundan bu konuda bir şeyler yazabileceğimi düşündüm.

İnanan insanlara huzur verdiği düşünülen din olgusu hem bireysel anlamda hem de sosyolojik anlamda dünya tarihinde epey adından söz ettirmiş. Ritüellerle beslenen hemen hemen bütün dinler birçok yönüyle birbirine benziyor. Manevî bir güce ya da üstün varlığa inanma, ilahi duygularla beslenen, umudu vaat eden, iç huzuru, bireysel ve toplumsal mutluluğu öne alan bir anlayışı ifade ediyor. Her dinin kendine göre ritüelleri, inanç şekilleri var; ölüm gerçekliğini kabul eden, saygıyı ve sevgiyi öne alan  dinlerden bahsediyorum. Diyeceksiniz bu kadar iyiliği emreden din varken insanlar nasıl bu kadar acımasız olabiliyor? Haklısınız…

Siyasi, askeri, ekonomik, sosyal veya dinî amaçlar uğruna günümüze kadar milyonlarca insan öldürülmüş, halen de öldürülüyor. Devletler, hükümetler yıldırma politikaları ile dini kullanarak masum insanların canına kıyabiliyor.

Tarihin tozlu sayfalarını incelediğimizde savaşların çoğunun din nedeniyle ortaya çıktığını görüyoruz. Her ne kadar belli kesimler ve bazı tarihçiler savaşların nedenini dine bağlamasa da birçok savaşın dini, siyasi, askeri, sosyal ya da ekonomik gerekçelerle yapıldığını biliyoruz. Din savaşlarının, insanlar arasındaki bölünmelerin, cepheleşmelerin doruğa çıktığı bir dönemde din adı altında kötülük yapılmış. Buna neden olarak dini güce sahip olma hastalığının yanında yalnızca kendinden olanı sev mantığı gösterilebilir. İnsanlık bilimde, teknolojide, sanatta ve benzeri konularda daha da ileride olması gereken yerde değilse belki de bunun nedeni dindir. Aklın ve mantığın dışında hareket eden İran gibi ülkeler dini hayatının merkezine oturtmuş gibi görünüp hümanizmi hayat yolundan çıkarmış Orta Çağ’ın karanlığında yaşayan ülkelerdir.

Engizisyon mahkemeleri kuran, cadı avına çıkan, bilim adamlarını öldüren, haçlı seferleri düzenleyerek kıyımlara sebep olanlar Hristiyanlığa zarar vermişlerdir. Benzer şekilde Osmanlı dahil bir çok Müslüman devlet İslam’a zarar vermiştir. Kendilerini üstün bir ırk gibi gören Yahudilerin dinlerine yaptıkları zararın haddi hesabı yoktur. Çinlilerin, Japonların, Hintlilerin din adı altında yaptıkları savaşlar da insanlığa çok zarar vermiştir. Duygusal davranmayı bırakıp gerçekçi olalım: Bu kadar insanın ölümüne değer miydi?

Neden farklı dinlere inanan insanlar birbirinden nefret ediyor? Bu dinlere inanan insanlara hoşgörünün olmadığı bir anlayış hakim. Dinin kendi inanç anlayışında sorun yoksa bile dinden rant elde etmeye çalışanlar hem o dine hem de insanlara zarar vermişler. Zaten en büyük sorun da, dinin insanda nasıl ve ne şekilde yer bulduğu ve hayata geçtiğidir. İşte bu inanç tüccarlarının din adı altında yaptıkları birçok faaliyet dinlere zarar vermiş. Sigmund Freud, din kurumunu evrensel bir takıntılı nevroz olarak tanımlamış ve insanların dini arayışlarını ilkel bir çaba olarak yargılamıştı.

Belli kesimlerin beyin yıkama tekniğiyle, kişiliği iyice zayıflatılan tarikat üyelerinden “şehitlik” uğruna intihar timleri oluşturulabiliyorsa gerisini siz düşünün. O zaman size din adı altında insanlara verilen zararları sayayım… İktidar sahibi olan kesimlerin insanları her yönden sömürmesi. Özgür düşünebilme yetisinin zincirlenmesi, çocukların zihnini körelten gerici okullar ve yurtlar. Her toplumda var olması gereken insan haklarının engellenmesi, bilimsel gelişmelerin ön yargı ile karşılanması….Örnek vereyim, ne diyordu Kenya’nın kurucu Devlet Başkanı Jomo Kenyata “Misyonerler Afrika’ya geldiğinde bizim topraklarımız onların İncilleri vardı. Dua edelim dediler. Gözlerimizi kapattık. Açtığımızda, bizim İncilimiz, onların toprakları vardı…” Misyonerler kim? Dinciler. Din ile sömürdüler…

Din uğruna öldürmek, terör örgütleri, kabullenmesi istenen yoksulluk, mezhep, cemaat, tarikat kavgaları…Dini kullananların insanları zayıf noktalarından yaralaması. Hayatın sorgulama ve eleştiri mantığından uzaklaşmak, tarikat liderlerini sevmek, malıyla, canıyla desteklemek. Böylece tutsak edilmiş bir beynin fanatizme tutsak olması sonucunda insanlar öldürülüyor. Bertrand Russell cesurca bir çıkış yapmış ve demiş ki: “Din temel olarak korkuya dayanır … Bilinmeye karşı duyulan korku, yenilgi korkusu, ölüm korkusu. Korku her acımasızlığın anasıdır ve o yüzden acımasızlık ve dinin el ele gitmesine şaşılmamalı. Benim din hakkındaki görüşüm Lucretius’la aynı. Onu korkudan doğan bir hastalık ve insan ırkına büyük bir mutsuzluk kaynağı olarak görüyorum.”

Artık duygusal davranmayı bir kenara bırakarak eleştirel, mantıklı, realist bir gözle baktığınızda dinleri kendi çıkarları için kullanan birçok kişinin olduğunu fark edeceksiniz. Süleyman Demirel’in anlamlı sözü: “Silah satan barış ister mi? İlaç satan sağlık ister mi? Din satan ilim ister mi? Hırsız olan hukuk ister mi?..”

Yorumu size bırakıyorum…

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanErdal Çolak
Takip et:
Gazeteci-yazar-akade​misyen. Konya’nın Cihanbeyli ilçesine bağlı Kuşça kasabasında 1975’te doğdu. İlk ve ortaöğretimini Konya’da tamamladı, 1996 yılında başladığı Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi’ndeki üniversite, daha sonra Danimarka Kraliyet Okulu’nda (İVA) Copenhagen (The Royal School of Library and Information Science) Kütüphanecilik bölümünde tamamladı. Kütüphanenin Kültüre Etkisi ve Bilginin Bilimselliği üzerine doktora yaptı. Danimarka The Union Press Associat​ion IPC yönetim kurulu üyesi, uluslararası basın yayın kartı sahibi. Kişisel gelişim alanında eğitimler aldı. Psikoterapi Eğitimi sertifikası, Yaşam Koçluğu ve NLP (Zihinsel ve Dilsel Programlama) konusunda diploma sahibi. ”Sonsuzluk İle Hiçlik Arasındaki İnsan” adlı deneme kitabı Dancaya, ”Yalnızlık Aşktır; Yalnızlık, Yokluğun, Hiçliğin Şiirleri” kitabı”. ”Loneliness Is Love” adıyla İngilizceye çevrildi. ”Yüreğim Sensizliğim”, ”Yalnızlık Aşktır”, ”Ben Sana Değil Kendime Geç Kalmışım” adlarında şiir kitapları var. Danimarka’da yaşamaktadır.
Önceki Makale ‘KGB Türklere kötü davranıyor’
Sonraki Makale Burhan Felek Ödülleri açıklandı…

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

EditörKöşe Yazıları

“Guggenheim Etkisi”

Emre Dilek
12 Ekim 2025
EditörKöşe Yazıları

Beyin yeniyi mi sever eskiyi mi? 

Dr. Nevin Sütlaş
12 Ekim 2025
Köşe Yazıları

Gazze’de Trump ve Erdoğan’ın “kırılgan ateşkesi…”

Aydın Sezer
11 Ekim 2025
Köşe Yazıları

Görünmeyen kafeslerimiz…

İnan Özbek
10 Ekim 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?