Bir önceki yazımda Korsika’daki ünlü bir Çerkes gece kulübünden hareketle Rasputin’in ölümüne erişmiştik. Bu yazıda ise Rasputin ve katlini Amerika’nın en önemli tarih kurumu olan Smithsonian’da anlatılanlardan öğrendiğim kadarıyla aktaracağım. Çoğu zaman yazarının dilini de koruyarak özetleyeceğim bu eski hikâye günümüzle de epeyce ilişkili bence.
Rusya’nın “Deli Keşişi” (1) diye bilinen Grigoriy Rasputin’in öldürülmesi gerçek ve efsanenin bir karışımı. Kutsal kişi ve şifacı olarak bilinen bu adamın ölümü, Rusya İmparatorluğu’nun son demlerindeki gerginliği ateşleyen özel bir etkiye de sahip.
Bir grup Rus soylusu, 30 Aralık 1916’da Rasputin’i öldürmek için komplo kurmuş. Çar II. Nikolay’ın (2) biyolojik tek yeğeni olan Irina’nın kocası ve Rusya’nın en zengin adamlarından biri Prens Feliks Yusupov’un (3) St. Petersburg’daki ikametgahı olan Moyka Sarayı’nın (4) bodrum katında öldürülen Rasputin’in işkenceden geçmiş olduğu anlaşılan cesedi birkaç gün sonra Neva Nehri’nde bulunmuş.
Rasputin 1869 yılında, Sibirya’da, Ural Dağları’nın (5) tepesinde, doğuya doğru akan Tura Nehri kıyısındaki Pokrovskoye köyünde doğmuş. 18 yaşındayken köylüsü Praskovya Dubrovin ile evlenmiş. 7 çocukları olduysa da sadece üçü yetişkinliğe kadar hayatta kalmış. (Çocuklarından biri olan Mariya (6) daha sonra hikayemize dahil olacak.)
Rasputin (7), gençliğinde asi davranışları nedeniyle yerel yetkililerle yaşadığı birkaç çatışmaya rağmen, sıradan bir hayat yaşayacak gibiymiş. Ancak 1892’de yani 23 yaşındayken hayatını bir manastırda geçirmek üzere ailesinden ayrılmış. Daha sonra adı “Deli Keşiş”e çıktıysa da aslında Rasputin din görevlisi olarak resmen hiç atanmamış. O sadece ruhsal aydınlanma arayışı içinde ortalıkta dolaşan biriymiş. Bu tür kişiler genellikle geçmiş yaşamlarından ve ilişkilerinden vazgeçerler ama Rasputin ailesini görmeye devam etmiş, kızlarını yanına almış ve karısını maddi olarak da desteklemiş. (Bence de öyle olmalı çünkü 18 yaşında evlenip 23 yaşında ailesinden ayrılan biri aynı kadından nasıl 7 çocuk sahibi olabilirdi evinden ayrılınca bağlantısını kesmiş olsa.)
Rasputin’in dini coşkusu, çekici kişisel karizmasıyla birleştiğinden onu Rusya’nın Ortodoks din adamları arasına sokmuş ve imparatorluk ailesinin üst düzey üyeleriyle sonra da Çar Nikolay ve Çariçe’yle tanıştırmış.
Ölümünden önceki on yılda Rasputin, Rus toplumunda hızla yükselerek, sıradan bir Sibirya köylüsüyken kendini Çarın yakın çevresindeki en önde gelen figürlerden birine dönüştürmüş. (Hikâyenin bu kısmı bana yeni nesil tarikat şeyhlerini hatırlattı.)
Ekim 1906’da Çariçe Aleksandra devlet bakanlarından birine, “Birkaç gün önce, Tobolsk bölgesinden bir köylü olan Grigoriy Rasputin’i kabul ettim ve bana Verhoturye’li Aziz Simeon’un bir ikonunu getirdi. Hem Majesteleri hem de benim üzerimde son derece güçlü bir izlenim bıraktı. Böylece konuşmamız beş dakika yerine bir saatten fazla sürdü” diye yazmış. (Bu görüşmenin Çarlığın yıkılışından on sene önce olduğuna dikkatinizi çekerim.)
Bu tanışma tam bir güvene dönüşmüş ki 1914’te I. Dünya Savaşı’nın başlangıcında Rasputin, Rus seçkinlerini dehşete düşürecek şekilde, Rus Çarı’na siyasi tavsiyelerde bulunuyor ve bakanlık atamaları için önerilerde bulunuyormuş.
İmparatorluk çifti geçmişte de birçok ruhani kişiye danışırmış ama duymak istediklerini söyleme yeteneğiyle Rasputin onların beklentilerini aşmış. Nikolay’ı çarlık rolüne daha fazla güvenmeye teşvik etmiş. Çariçe Aleksandra da onun öğütlerinin Çar’ın endişelerini yatıştırdığını görmüş. Ancak daha önemli şeyler de yaşanmış Çarlık ile Rasputin arasında.
Rasputin, tek oğulları ve varisleri olan Aleksey’in (8) acısını hafifleterek Çar ve Çariçe ile olan ilişkisini pekiştirmiş. Aleksey’de kanın doğru düzgün pıhtılaşamaması yüzünden kanamalara neden olan nadir bir hastalık varmış (Hemofili-9). İmparator ailesi bu kutsal adamın iyileştirici güçleri ile oğullarının hastalığını sağaltacağına gönülden inanmış.
Çarın kız kardeşi Büyük Düşes Olga’nın (10) daha sonra anlattığına göre (11) Rasputin yatağının dibinde diz çöküp dua ederek Aleksey’i iyileştirmiş. Belki de Rasputin’in sarayda yarattığı sakinleştirici atmosfer çocuğun iyileşmesine yardımcı olmuş.
Tarihçi Douglas Smitth (12) 2016 tarihli “Rasputin: Romanovların İnancı, İktidarı ve Alacakaranlığı” kitabında (13), Rasputin’in verdiği güvenceler oğlu için çok endişeli olan anneyi sakinleştirerek onu sarsılmaz bir güvenle doldurdu ve o da bu güveni hasta oğluna aktardı ve kelimenin tam anlamıyla sağlığına kavuşmasını sağladı, diyor. Ancak Aleksandra’nın nedimelerinden biri olan Barones Sophie Buxhoeveden’e (14) kalırsa Rasputin atlardaki iç kanamayı tedavi etmek için Sibirya köylerinde kullanılan halk tıbbını gizlice Aleksey’de kullanıyormuş.
Bu konudaki iddialardan bir diğeri de şu: Rasputin, oğlunu iyileştireceğine dair Aleksandra’nın güvenini sağlayınca doktorların Aleksey’i fazla rahatsız etmesine izin vermemesi için Çariçe’ye ısrar etmiş ve başarmış (15). O zamanlar, hemofili için tıbbi bilgi sınırlı ve elde çok az ilaç var. Bunlardan biri olan aspirin her derde deva kabul ediliyor. Aspirinin Aleksey’nin hemofili semptomlarını daha da kötüleştiren bir yan etkisi olduğu ise bilinmiyor. Doktorlarla görüşmesinin önünü kesen Rasputin, o günkü koşullarda mucize olarak kabul edilen Aleksey’in durumundaki iyileşmeyi aslında aspirin verilmesini durdurarak sağlamış olabilirmiş. (Bu olasılık bana çok daha mantıklı geldi).
Rasputin, Rus Ortodoks Kilisesi ile resmi bir bağlantısı olmamasına rağmen, kendisini imparatorluk sarayına kutsal adam olarak sunmuş. Cahilliğinin öz güveniyle kendi kendini din adamı olarak tayin etmiş, kilisenin temsilcisiymiş gibi davranmaktaymış. Ancak alkole ve kadınlara olan aşırı düşkünlüğüyle skandallara neden olmaktaymış. (Dindarlık artışı ile bağımlılık yapıcı maddelere ve sekse düşkünlüğünün paralelliğine bir kez daha dikkatinizi çekmek isterim.)
Rasputin İmparatoriçe tarafından kendisi için işlenen gömleklerini göstererek ve arkadaşlarını ve hizmetçilerini Pokrovskoye’deki evine davet ederek iktidardakiler sayesinde yakaladığı ünün tadını çıkarmaktayken karısı da “o herkese yeter” diyerek kocasının sadakatsizliğinden falan rahatsız olmadan bu şöhretin getirileri ile keyif sürüyormuş.
Ancak skandallar o kadar artmış ki hem Rus hem de dış basında Rasputin hakkında korkunç hikayeler yayılmış. Özellikle Rasputin’in çarlık rejimi üzerindeki etkisine dair söylentiler Avrupa’ya yayılmış. Rasputin’in imparatoriçeyle yasak ilişki de yaşadığına inananlar bu işi sonlandırmasını isteyen taleplerini Çar’ın St. Petersburg’daki sarayına (16) postalamaya başlamışlar.
Dünya Savaşı sürerken, Doğu Cephesi’ndeki askerler, Rasputin’in Çariçe Aleksandra ile ilişkisi olduğunu gittikleri her yere yaymışlar. Savaş ilerledikçe, Rasputin’in istismarlarına ait tuhaf hikayelerinin yaygınlığı artmış. Kanada’dan ithal edilen zehirli elmalarla St. Petersburg’da bir kolera salgını başlatarak savaş çabalarını baltalamaya çalıştığı şeklinde fantastik bir hikâye bile yayılmış. Rus halkının Rasputin hakkında oluşan fikirleri onun gerçek görüş ve faaliyetlerinden daha büyük bir etki oluşturarak ne pahasına olursa olsun görevinden alınması taleplerini körüklemiş.
Rasputin’in siyasi etkisi, Çar Nikolay’ın Rus Ordusu’nun komutasını almak için başkenti terk ettiği savaş sırasında daha artmış. Kocasının yokluğunda Aleksandra, imparatorluğun kontrolünü üstlendiğinde danışman olarak Rasputin’e büyük ölçüde güveniyormuş. Zaten Almanya doğumlu İmparatoriçe halk tarafından sevilmezmiş. Tarihçi Massie tarafından “kötü bir Çar ama iyi bir adam” olarak tanımlanan Nikolay ise karısının tarafını tutup siyasi kararlarını desteklemiş ve halkın alternatif geçici hükümet çağrılarını reddetmiş.
Yusupov, Rusya’nın tahtındaki Romanov ailesinden biriyle evlenen zaten oldukça zengin bir aristokratmış. Yusupov, Rasputin’i öldürmeden önce ayrıcalıklı ama amaçsız bir hayat yaşamaktaymış. Karısı İrina I. Dünya Savaşı sırasında hemşire olarak çalışmış ve kocası Yusupov’un askere gitmeyi reddetmesini eleştirerek “Feliks, tamamen kahverengi giyinmiş dümdüz bir sivil, böyle bir zamanda boşta gezen bir adam” diye küçümseyen sözler yazmış babasına. Oysa Rasputin cinayetini planlamak, Yusupov’a Çarlık tahtını kötü huylu bir etkiden korumaya kararlı bir vatansever ve eylem adamı olarak kendisini yeniden yaratma fırsatı vermiş. (Bilmem bana yaptığı çağrışımı size de yaptı mı bu evlilik ve katillikle sonlanan işgüzarlık.)
Yusupov ve iş birlikçisi olan aristokratlar (17), Rasputin’in görevden alınmasının Çar’a monarşinin itibarını ve prestijini geri kazanmak için son bir şans vereceğine inanıyorlarmış. Rasputin olmazsa Çar’ın askeri karargâhtan döneceğini ve karısı yerine, soyluların ve halkın tavsiyelerini alarak bir kez daha St. Petersburg’tan ülkesini doğru biçimde yöneteceğini umuyorlarmış.
1916 yılı Aralık ayında işlenen Rasputin cinayetinin en iyi bilinen anlatımı olan Yusupov’un anıları 1928’de yayınlanmış. Prens, karısı ile tanışması için Rasputin’i sarayına davet ettiğini, ardından ona bir tabak kek ve zehirli maddeler (potasyum siyanür-18) katılmış şarap servis ettiğini iddia etmiş anılarında. Anlattığına göre, yediği kek ve içtiği onca içkiye rağmen Rasputin’in zehirden etkilenmeyişine çok şaşırmış. Zehirden ölmeyince çaresiz kalıp Çarın kuzeni büyük Dük Dmitriy’nin (19) tabancasını ödünç almış. Rasputin’i defalarca vurmuş ama yine de öldürememiş.
“Zehirlenmiş olan üstelik kalbinde de kurşun olan bu şeytan, kötülüğün güçleri tarafından ölümden diriltilmiş olmalı. Ölmeyi şeytani bir şekilde reddetmesinde korkunç ve canavarca bir şey vardı” diye yazmış. (Katilin işkenceli cinayetine kattığı bu ilahi lezzete gel de gülme!) Rasputin’in ölümünün hemen ardından dolaşan söylentilerse, akciğerlerinde su bulunduğunu ve “Deli Keşiş”in uzun işkenceler sonrası nihayetinde atıldığı nehirde boğularak öldüğünü göstermekteymiş.
Yusupov’un Rasputin’in öldürülmesiyle ilgili açıklaması hızla popüler kültüre girmiş. Rasputin ve Romanovlar hakkında çok sayıda filmde korkunç sahneler şeklinde dramatize edilmiş. (Hatta yaşıtlarım hatırlayacaktır) Boney M müzik topluluğunun 1978 tarihli “Nightflight to Venus” albümünde “Şarabına biraz zehir koydular … Hepsini içti ve ‘Kendimi iyi hissediyorum’ dedi” şeklinde sözleri olan, Rasputin için yazılmış bir şarkı bile var. (Bu şarkının nakaratı olan “Ra-ra Rasputin” yeni yetmeliğimde dilime öyle dolanmış ki bu yazıyı yazarken bile dilimden taşıp yazıya başlık oldu.)
Rusya’dan kaçıp sirklerde aslan terbiyecisi olan Rasputin’in kızı Mariya “Rusya’daki devrim başarıları dünyayı hayrete düşüren çılgın keşişin kızı” olarak reklam edilmiş. Mariya, Yusupov’un babasını öldürme hikayesindeki ayrıntıları tümüyle reddetmiş. Babam asla bir tabak kek yemezdi ki demiş. Aslında, resmi otopsi raporları da inanılan hikâyenin tersine zehir veya boğulmadan bahsetmeden Rasputin’in yakın mesafeden kafasından vurulduğunu bildirmekteymiş. Yusupov, işlediği cinayeti, kitap satmak ve kendi itibarını artırmak için “kötüye karşı iyinin destansı bir mücadelesine dönüştürmüş” diye yorumlanmış.
Rasputin’in öldürülmesine halktan gelen tepkiler tam da onun damalı itibarı gibi farklı şekillerde olmuş. Yusupov ve iş birlikçilerinin içinden çıktığı seçkin grubu, katiller halkın karşısına çıktığında onları gururla alkışlamış. Mahkeme, Yusupov ve iş birlikçilerini komploya karıştıkları için sürgün etmiş. Bu sayede istemeden de olsa onları yaklaşan kızıl devrimden kurtarmış. Köylüler ise kendilerinden biri olarak Rasputin’in yasını tutmuş. Cinayeti Çar Nikolay’ı kontrol eden soyluların bir başka kötülük örneği olarak görmüşler. “Bir köylü Çar nezdinde etkili bir konuma yükseldiği için zengin adamlar tarafından öldürüldü” diye düşünmüşler.
Komplocuların beklentisinin tersine, Rasputin cinayeti Çar Nikolay ve Çariçe Aleksandra’nın yönetim yaklaşımında radikal bir değişikliğe yol açmamış. Massie’ye göre Çar, kendisi için “çok hızlı akan” bu olaylar karşısında dayanamayıp tahttan çekilmiş (20). Böylece Mart 1917’de 300 yıllık Romanov yönetimini sona erdirerek ailesinin 1918’de Bolşeviklerce (21) öldürülmesine zemin yaratmış.
Bolşevik devrimciler içinse Rasputin, imparatorluk sarayının kalbindeki yozlaşmayı sembolize ediyormuş. İşçi sınıfı bu cinayeti oldukça doğru bir şekilde, soyluların ne pahasına olursa olsun iktidarı elinde tutma girişimi olarak değerlendirmiş. Rus Devrimi’nin ardından kurulan Geçici Hükümet’in Lideri Aleksandr Kerenski (22) bu konuda o kadar ileri gitmiş ki “Rasputin olmasaydı, Lenin olmazdı” deyivermiş.
Amerikalı Smithsonian dergisinin 27 Aralık 2016 tarihinde yayınlanan ama 2024’de güncellenen Rasputin hakkındaki bu yazısı Carolyn Harris adında genç bir tarihçi kadına ait. Özetleyerek aktardığım yazıda benim yorumlarım sadece parantez içindekilerden ibaret. Carolyn Harris, Toronto Üniversitesinde tarih dersleri veriyor ve royalhistorian.com’da tarih ve telif hakkı konularında yazılar yazıyor.
Sonuç olarak Rasputin gitti. Çarlık bitti. Devrimci Sovyetler bile bitti gitti. Konu benim kafamda bitemedi. Beni Rasputin’e kadar sürükleyen şu “Korsika’da Çerkes Göçmenler ve Çerkes Barı” konusunu biraz daha didiklemeye niyetliyim. Bakalım zamanla başka şeyler öğrenebilecek miyim? Siz de öğrenirseniz beni haberdar etmeyi ihmal etmeyin…
Kaynaklar:
3- https://www.alexanderpalace.org/palace/Felix.php
4- https://www.atlasobscura.com/places/rasputin-museum-at-yusupov-palace
5-https://earthobservatory.nasa.gov/images/87198/the-ural-mountains
7-https://www.britannica.com/biography/Grigory-Yefimovich-Rasputin
8-https://www.britannica.com/biography/Alexis-prince-of-Russia-1904-1918
9-https://www.bleeding.org/news/hemophilia-in-the-romanov-family
10-https://www.thecanadianencyclopedia.ca/en/article/grand-duchess-olga
11-https://www.thecanadianencyclopedia.ca/en/article/grand-duchess-olga
13-https://www.alexanderpalace.org/palace/Isa.php
14-https://archive.org/details/nicholasalexandr00mass_0/page/186/mode/2up?q=%2522do+not+allow%2522
15-https://www.alexanderpalace.org/palace/history.php
17-https://www.cdc.gov/niosh/ershdb/emergencyresponsecard_29750037.html
18-https://www.alexanderpalace.org/palace/Dmitri.php
20-https://www.historians.org/resource/gi-roundtable-46-our-russian-ally-1945/
21-https://www.bl.uk/people/alexander-kerensky
İlgili yazı: