Halil Ocaklı (halilocakli@yahoo.com)
Eldeki bilgilere göre portakalın vatanı, Kuzeydoğu Hindistan ile Güneybatı Çin arasında kalan coğrafya. Hindistan’dan ayrıldıktan sonra bir süreliğine Doğu Pakistan olarak kalan Bangladeş, portakalın asıl ana vatanı olmalı.
Eski Hint dili Sanskritçede renkli yemiş anlamında “Anar Ranga” kullanılmaktaydı. Zamanla “Naranga” biçimine evrildiği, Farsçaya “Naranc” olarak geçtiği ve Farsça üzerinden başka dillere yayıldığı anlaşılıyor.
Nar: Yemiş, Ranga: Renk.
Böylelikle gerek Nar, gerekse Renk sözlerinin de Sanskritçe kökenli olduğu anlaşılmış oluyor. Diğer yandan, Hindistan cevizi olarak bilinen meyvenin adı da Sanskritçeden gelir: Narī Kela (Kela Yemişi).
Cam üretimi bilinmezden önce, nargile kavanozu olarak Hindistan cevizi kullanılırmış. Böylece Nari Kela Farsça üzerinden Türkçeye Nargile olarak yerleşmiş ve aslında Hindistan cevizi demektir.
Farsça “Naranc” sözü, Arapçaya Nārenc biçimiyle geçip, turunçgiller anlamındaki Narenciye sözüne evrilmiştir.
Pek çok dilde portakalı ifade eden Orange sözü, Arapça Nārenc ve onun İtalyanca Arancia uyarlamasından alıntıdır. Bir tek Almanlar Apfelsine demişler ki, bu Çin Elması anlamına gelir.
Apfel: Elma, Sine: Çin. Rusça ve bazı Slav dillerine Almancadan Apelsin olarak geçti.
Açıkçası portakalın ana vatanının Çin olmadığını düşünenlerdenim. Eğer öyle olsaydı bu meyvenin adı, dünyaya Hintçeden değil Çinceden yayılırdı. Nitekim mandalin meyvesi, Çin’deki Mandarin bölgesinin adıyla doğrudan bağlantılıdır. Üstelik Mandarin Çincesi diye bir dil bile var.
Portakal sözünün kökenini daha iyi anlamak için uzak coğrafyalardan önce, daha yakın bir yere, Gelibolu’ya gidelim. Gelibolu’nun eski adı Gali Poli.
Gali Poli, Yunanca olmakla birlikte, aslında “Keltler Şehri” demektir. Bunun nedeni, Gelibolu’da bilinen en eski yerleşimin M.Ö. 280’lerde Keltler tarafından kurulmuş olmasıdır.
Gelibolu adının gelişimi şöyle: Gallu Poli > “Gali Poli” > Gelibolu. Eski Yunanlıların Keltler’i anlatırken Gallu dedikleri anlaşılıyor. (Gali: Kelt, Poli: Şehir)
Keltlerin yayıldığı topraklar arasında İber yarımadası da bulunuyor. Keltler yarımadanın kuzeybatısında, Atlantik kıyısında bir liman kenti kurmuşlardı. Bu kente Latince ve İtalyancada “Keltler Limanı” anlamında “Porto Gallo” denmiş.
Bölgenin Porto adıyla bilinen tatlı şarapları bugün de ünlüdür. Zamanla her yönüyle gelişen ve güçlenen Porto Gallo, ülkeye adına vermiş: Portugal yani Portekiz
Türkçede nasıl olmuşsa Portugal değil, “Portekiz” adı yerleşmiş. Aslında Portekiz, Porto halkı ya diliyle ilgili her hangi bir özniteliği tanımlayan İtalyanca bir sıfattır.
İran baharat yolu üzerinden Anadolu’ya gelen acı turunçtan daha çok reçel yapılıyordu. 1700’lerin ortalarında Portekizli gemicilerin İstanbul’a tatlı portakalı getirmesiyle, bildiğimiz portakal Osmanlı coğrafyasında yaygınlaştı.
İstanbullu tüccarların bu meyveyi “Portekiz portakalı” anlamında, “Portugali Turuncu” adı ile pazara sürdüğü varsayılabilir. Sonraları “Portugali Turuncu” sözünde düşmeler olmuş ve yalnızca “Portugali” kalmış, böylece Rumcadaki “Portugali” olmuş size portakal.
İşte portakalın adının öyküsü böyle…
Buyurun afiyetle yiyelim ama sıkıp suyunu içmeyelim. Sıkma portakal suyu adeta bir şeker deposudur. Üstelik portakal sıkıldığında protein, lif, C vitamini ve kalsiyum ciddi oranda azalır. Portakalın kendisini yemek daha sağlıklıdır.
Not: Bu yazı Medya Günlüğü’nde daha önce yayınlanmıştır.