Haber şöyleydi: “… Uyum haftası kapsamında ilk kez okula giden birinci sınıf öğrencisi Miray Arslan, okulun demir kapısının önünde oynadığı esnada, okulun Beden Eğitimi ve Spor Öğretmeni cipi ile okulun bahçesine girmek istedi. Bahçe kapısının açılmasının ardından, cipi ile hareket eden öğretmen, okul bahçesinde oynayan Miray Arslan’ı fark edemeyerek çiğnedi. Hastaneye kaldırılan Miray Arslan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı ve hayatını kaybetti.”
Okulun ilk günü. Birinci sınıf bir çocuk, okulunun bahçesinde oynarken, öğretmeninin kullandığı cipin tekerleri altında can veriyor. Narin’i okuduğum gün bunu da okumuştum. Hangisine yansam, ya okumadıklarım diye düşündükçe buz gibi oldu ellerim. Hâlâ ısınmıyorlar. Yolunda gitmeyen, çok yanlış, çok karanlık bir dünyaya dönüştü ya da dönüştürdük yeryüzünü. Hayat, bizim gibiler için kahrolarak sürdürülen, sürüklenen ağrılı bir sürece dönüştü. Kenarından köşesinden sevinecek, umutlanacak bir şey bulalım diye aranıp duruyoruz ama nafile. Yok. Kendi çocuklarını yiyen bir insanlık. Umut deyince yüzünü hep Batı’ya, Avrupa’ya çevirenleri anlıyorum ama çocuklar için oralar da hiç parlak olmadı, olmayacak. Kız çocukları ve kadınlar için bu dünya hiçbir zaman yeterince güvenli olmamıştır. Şimdi de değil.
Uzak Doğu ülkelerindeki çocuk pornosu kirli endüstrisinin müşterileri kimler sanıyorsunuz? Dünyanın her yerinden erkek ve zengin olmak dışında bir ortak noktaları da çocuk pornosu olan bir vicdansız yoz güruh var. Ve bunlar altın çağlarını yaşıyorlar. Yozluk, arsızlık, yüzsüzlük, hırsızlık, yalan, riya geçer akçe olmuş bugünün dünyasında. Siyasetten, ekonomiye, eğitimden sanata zirveleri kapmış olan bu insanlıkça, fukara, paraca zenginlerden güç alan ayak takımı da gücünün yettiğine yüklenir olmuş. Canı sıkılan, öfkesi kabaran, errrkekliğine güvenen karısını, sevgilisini sokak ortasında doğruyor. Öldürüyor, sonra sırtına vurup göğsünü gere gere karakola gidiyor teslim olmak için. Yaptığının normal ve olması gereken olduğuna o kadar ikna olmuş ki.
Nereden alıyor gücünü bunlar?
Cevabı son derece açık bir soru. Peki onlar nereden alıyor? Yani yukarıdakiler. Bunun da cevabı son derece açık. Güç temelde iki şeye dayanmıştır her zaman: Para ve din. Bu kavramlar bizzat gücü temsil ediyor ve bizzat kendileri güç kaynağıyken bunlarla sağlanan iktidar sayesinde gücün tabana, toplumun tüm katmanlarına nüfuz etmesi sağlanır. Her köşe başı, her sokak, her mahalle, her kurum, her şehir… Tüm atmosfer şiddet perdesiyle kaplanır ve gücün sahiplerine biat ettirilir toplum. Hayasız bir güç ile yıldırıcı, korkutucu ama aynı zamanda utanç verici bir korkaklıkla baca gibi tüter memleket.
Gel de yaşa…
Gel de gül…
Gel de kahrolma…
Batsın bu dünya. Belki yeni bir dünya kurulur içinde Mirayların ve Narinlerin yaşayabildiği.
Fotoğraf: karabukhaber.net