Emre Dilek
M.Ö. ilk bin yılın ilk yarısında, çoğunun donanması olan antik Yunan şehir devletleri, toprak ve kaynaklar açısından Yunanistan’dan başka yerler aramaya başladılar ve böylece Akdeniz’de koloniler kurdular. Ticari temaslar genellikle kolonileşme sürecindeki ilk adımlardı ve yerel topluluklar bastırıldıktan veya koloniye dâhil edildikten sonra şehirler kuruldu.
Bu şehirler ana vatanlarıyla farklı derecelerde iletişim içindeydi, ancak çoğu tamamen bağımsız şehir-devlet oldu. Bazen tam bir Yunan gibiydiler, diğer durumlarda ise komşu ve vatandaşlarına dâhil oldukları yerli halklara kültürel olarak daha yakın oldular.
Bu sürecin en önemli sonuçlarından biri, geniş anlamda malların, insanların, sanatın ve fikirlerin taşınması olmuştur. Yunan yaşam tarzı İspanya, Fransa, İtalya, Adriyatik, Karadeniz ve Kuzey Afrika’ya yayılmıştır. Yunanlar, 60.000 kadar Yunan vatandaşı koloniciyle yaklaşık 500 koloni kurmuşlardı.
Platon Akdeniz’in çevresinde yayılmış olan bu kolonileri gölün çevresinde yan yana duran kurbağalara benzetmişti.
Anadolu’ya doğru gerçekleşen kolonizasyon hareketi Ege bölgesinde şu şekilde bir oluşuma yol açtı:
1. Aeolia; Ege kıyı şeridinin kuzey bölgesine, Çanakkale, Ayvalık ayrıca Antik ismi Tenedos olan Bozcaada’nın ve günümüz Yunanistan’ına ait olan Midilli’nin de içinde olduğu bölge.
2. Karya bölgesi Rodos adası da dahil olmak üzere, Dor lehçesi konuşulan, aynı zamanda Tarihçi Herodot’un da memleketi olan Halikarnasos, bugünkü Bodrum’un da dahil olduğu bölge.
3. İyonya ise, Ege kıyılarının orta kısmını özellikle de görkemli Milet ve Efes şehirlerinin yanı sıra Sakız ve Samos adalarını da içine alıyor. Didim yakınında kurulmuş olan Milet; doğa felsefesinin ve Mitos’tan Logos’a uzayan düşünce modelinin kurucusu olan İyon filozoflarının yetiştiği bölgedir. Burası aynı zamanda kehanet merkezi olarak ün kazanan meşhur Apollo Tapınağına da ev sahipliği yapıyordu.
M.Ö. 8. yüzyılda Asurluların Fenike kentlerinin fethinden yararlanan Miletliler, deniz ticaret ağını Akdeniz’in doğusuna doğru genişletti. M. Ö. 6. yüzyılın ilk yarısında Milet, Karadeniz kıyılarında Bulgaristan, Trabzon, Sinop ve Kırım’ın da aralarında bulunduğu 98 koloni kenti kurarak bir deniz imparatorluğu merkezine dönüştü.
Bu kıyılarda kurduğu ticaret kolonileri sayesinde büyüdü, zenginleşti. Aristokrasinin elinde yoğunlaşan siyasi ve ekonomik güç, tüccar sınıfına geçti.
Uzak bölgelere seyahat etme alışkanlığı olan Miletliler, diğer uygarlıkların bilgilerini kendi bilgilerine entegre etmeye başladılar. M.Ö. 7. yüzyılda Babil ve Mısır’ın bilgideki öncülüğü yavaş yavaş İyonya kıyılarına kaydı. Doğu ile Batı bilgilerinin kaynaşması, İyonya aydınlanma sürecini başlatan faktördü.
İyonya aydınlanması bilinen ilk entelektüel devrim ve Milet, Yunan felsefesinin ve dolayısıyla Batı felsefesinin doğum yeri oldu.