Cuma, 9 May 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Serbest Kürsü

Makyavelli’nin ‘Prens’i üzerine

Gürsel Demirok
Son güncelleme: 2 Aralık 2024 19:47
Gürsel Demirok
Paylaş
Paylaş

Floransalı yazar Niccolo Makyavelli’nin (Machiavelli) ölümünden beş yıl sonra yayımlanan eseri “Prens”, devlet yönetiminde amaca ulaşmak için her yolun geçerli olduğunu savunan bir el kitabı olarak ünlü.

Makyavelli’nin en bilinen eseri olan “Prens”, devlet yönetme sanatının en temel kaynaklarından birini oluşturur Asıl adı “De Principatıbus” (Prenslikler Hakkında). 1513’te yazılmış, 1532’de yayınlanmış.”Makyavelist düşünce” teriminin temeli.

Okumaya, araştırmaya meraklı genç bir dostumla geçenlerde sahildeki kafede kitap üzerine bir sohbetim oldu. Sizlerle de paylaşayım dedim. Genç dostum kitabı okumuş ve etkilenmiş. “Okumuş muydunuz, Mülkiye’de hocalarınız size kitaptan söz etmiş miydi ?” diye heyecanla sordu. “Anlatmışlardır ama sen anlat, bir de senden dinleyeyim hafızamı tazeleyim” dedim.

Anlattı:

“Kitap,  yazıldığı yıllardaki kargaşayı anlatıyor. Mutlak güç sahibi, kararlı bir yöneticinin bütün sorunları aşabileceği fikrini veriyor. Tıpkı bu zamanlarda da yaşandığı gibi. Çok enteresan. Prens’in, saltanatını nasıl ayakta tutabileceğini ve hükümdarlığını nasıl güçlendirebileceği ele alınıyor.Yazara göre, ahlaki ilkeler, her özel durumun ihtiyaçlarına tamamen teslim olmalı. Bu nedenle prens, gücünü koruyabilmek için gerekirse her şeyi yapmaktan çekinmemeli… Prens, asıl  gücünü sevilmekten çok, korkutmaktan alıyor. Bir devleti ele geçirmenin, yönetmenin ve korumanın yolları anlatılıyor kitapta….”

Anlattıktan sonra da pat diye sordu “Ne dersiniz günümüzde Makyavelli’nin prensine özenen, heveslenen liderler var mıdır dünyada, ülkemizde?” 

“Anlattıkların ilgimi çekti. Kitabı bulup, tekrar okumalıyım. Devir değişti… Hükümdarlıklar, prenslikler, sultanlıklar devri büyük ölçüde gerilerde kaldı. Medeni dünyada demokratik yönetimler iş başında. Kimi yerlerde hükümdarlıklar var ancak sembolik nitelikte. Günümüz liderlerinin prense özeneceklerini, prensliğe hevesleneceklerini sanmıyorum. Belki ilham alanlar çıkabilir Ancak günümüzde Makyavelizm nedir, Makyavelist kişilik özellikleri nedir gibi konular ele alımaya, bu konuda bilimsel çalışmalar yapılmaya devam ediyor. Bu itibarla Prens hâlâ gündemde. Sen istersen bu konular üzerinde de kafa yor” dedim. “Haklısınız, daha çok okumam, araştırmam gerek” dedi.

Genç dostum ayrıldıktan sonra düşünmeye koyuldum. Makyavelist, siyasi değerler üzerinde girişilmek istenen ve her yolun mübah olduğu belirtilen bir hareket. Ahlaka karşı menfaati önceleyen yaklaşımı benimsemek olarak da anlaşılıyor. Devlet yönetiminde siyasi ahlaktan uzak yaklaşımı benimsemek olarak da anlaşılıyor. Etik, politik ve psikolojik olguları tasvir ediyor. Çoğu zaman olumsuz anlamlar yükleniyor.

Kişilik bozukluğu ile ilgili bir kavram olarak görülüyor Makyavelizm. Bu kişilerin, başkalarını ikna etmek ve sosyal ikilemleri çözmek konusunda başarılı oldukları belirtiliyor. Bu kişilerin aynı anda hem kırılgan hem de başarılı yapısı bu konuyu bilimsel olarak çalışmaya layık hale getiriyor.

Makyavelist tavır, başkalarını manipule etme ve sömürme, ahlaka kayıtsızlık, duygu eksikliği ve şahsi menfaate aşırı düşkünlük şeklinde ortaya çıkan bir kişilik özelliği.

Makyavelist kişilere yaşamımızda zaman zaman karşılaşırız. Kimini kolaylıkla fark ederiz. Kimileri ise kendileri kolay kolay açığa vermezler. Makyavelist kişilik tipi, genellikle çeşitli etkenlerle oluşuyor. Çevresel etkenler, bireyin yetiştiği ortam, sosyal çevre gibi etkenler bu kişilik özelliklerinin gelişmesinde etken. Özellikle rekabetçi ve manipülatif sosyal ortamlar, Makyavelist davranışları özendiriyor. Siyasal ortamların da Makyavelist davranışları teşvik ettiği söylenebilir.

Siyasi ortamlarımızı ve liderlerimizi anımsayalım. Nice liderler gördük yıllar boyu demokratik yönetime geçildiğinden günümüze kadar. İktidarı ele geçirmek, iktidarda kalmak, iktidarlarını sürdürmek temel hedefleriydi. Bu amaçla, halkın yaşam kalitesini yükseltmek için kendilerinin yönetimde olmalarının ve yönetimde kalmalarının ne denli gerekli olduğunu gösterme çabasındaydılar.

Kimileri, dindar görünmeye çalışırlardı. Manevi değerlere önem verdikleri  izlenimini yaratma gayretindeydiler. Merhametli, güvenilir, dürüst görünme çabasındaydılar..

Kimileri, emekten, emekçiden yana görünür, din işleri ile devlet işlerinin birbirinden ayrılması gerektiğini savunur, ahlaki değerleri öne çıkarırlardı. Haktan, hukuktan, adaletten yana görünürlerdi.

Tümü sandıkla gelmenin, sandıkla gitmenin önemine inandıklarını söylerdi. İktidarlarını sürdürmek için gizli kapaklı ilişkiler, pazarlıklar içine girmez, ülkeyi daha gerecek eylem ve söylemlerden  kaçınırlardı. Kimse kalkıp, “Devlette devamlılık, siyasette istikrar, Devletin güçlü olması için prensimiz tek güvencedir, ülkemizin sevdalısıdır, tecrübesiyle ve birikimiyle bize göre tek seçenektir” diye konuşmazdı.

Dünya liderleri de ayrı bir alem. Sorsan barıştan, özgürlükten, refahtan yana olduklarını söylerler. Türlü çeşitli silahların gölgesinde, savaşların yer yer sürdüğü, sefaletin, açlığın yer yer devam ettiği dünyada, tümü türlü çeşitli yollarla iktidarlarını sürdürme sevdasında. Dünya liderlerinin en büyük korkuları da gençler. Okuyan, araştıran, direnen gençler. Özgürlüğü , bağımsızlığı, çevreyi savunan barış ve adalet isteyen gençler. Bence günümüz prenslerinin ve prensliğe özenenlerin de korkulu rüyası gençler olmalı…

Genç dostum, “Makyavelli’nin prensine özenen, heveslenen liderler var mıdır dünyada, ülkemizde?” diye sormuştu. Zor bir soruydu genç dostumun sorduğu, yanıt vermekte zorlandığım.

Bilmem siz ne yanıt verirsiniz?..

Görsel: felsefe.gen.tr

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanGürsel Demirok
Takip et:
Emekli diplomat. 1945 yılında doğdu. Darüşşafaka Lisesi'ni 1964 yılında bitirdi. 1968 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden mezun oldu. 1969'da Dışişleri Bakanlığı'na girdi. Türkiye Daimi Temsilciliğinde görevli olduğu yıllarda (1974-1977) BM Genel Kurulu 4, Komite (Decolonisation Committee) Raportörlüğüne seçildi. Kuveyt”in, Irak tarafından işgal edildiği tarihlerde, Kuveyt Büyükelçiliğimiz Müsteşarı idi. 1993-1997 yılları arasında Mainz Başkonsolosu olarak görev yaptı. Bu görevde iken girişimlerde bulunarak Mustafa Kemal Atatürk’ün 1917’de Veliaht Vahdettin ile birlikte Almanya’ya yaptığı ziyaret anısına Türk heyetinin kaldığı görev bölgesindeki Bad Kreuznach Park Hotel‘de 23 Nisan 1997 de Atatürk Salonu açılmasını ve ziyaret anısına otelin girişine bir yazıt konulmasını sağladı. Açılış görkemli bir törenle gerçekleştirildi. Otel bugün Türklerin etkinlikler düzenledikleri bir mekâna dönüştü. 1997 yılında Dışişleri Bakanlığı müşaviri olarak atandı. Bakanlık müşaviri iken, Başbakanlık İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulu Sekreterya Başkanı oldu. 57. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti döneminde hazırladığı ilerici insan hakları raporu AB Kopenhag Kriterlerinin karşılanmasına yönelik çalışmalarda referans belgesi olarak kullanıldı ve “Demirok Raporu “olarak anıldı. 2000-2004 yılları arasında Zürih Başkonsolosu olarak görev yaptı. Zürih Başkonsolosluğu binasında Park Hotel’deki Atatürk Salonuna benzer bir Atatürk Salonu açtı. Salonda Kurtuluş savaşı ve Cumhuriyetin kuruluş yıllarına ilişkin belge ve fotoğraflar yer almakta. Bu salonda da Türkleri buluşturan etkinlikler düzenlenmekte. Mainz ve Zürih‘te Başkonsolos iken vatandaşlarımızla birlikte olmaya, derneklerinin düzenledikleri etkinliklere katılmaya, çocuklarımızı okullarında ziyaret etmeğe, gençlerin sportif müsabakalarına katılmaya büyük önem verdi. 2004 yılında Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Yiğit Alpogan'ın başdanışmanı oldu, 2005 yılında MGK Araştırma ve Değerlendirme Dairesi Başkanı olarak atandı ve bu görevindeyken 2010 yılında yaş haddinden emekliye ayrıldı. MGK Araştırma ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı'na atanmış ilk sivil görevlidir. Atatürk’ün Almanya gezisi ve Avrupa’daki Türkler üzerine kitapları var. Emekli olduktan sonra medyada köşe yazıları kaleme almaya başladı .
Önceki Makale Köleliğin gizli yüzü
Sonraki Makale 10 soruda Gürcistan olayları

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

*Serbest Kürsü

Schengen vizeniz olsa da dikkat!

Halil Ocaklı
9 Mayıs 2025
ManşetSerbest Kürsü

Avrupa, ABD ve Rusya’nın menüsünde mi?

Adil Gürkan
9 Mayıs 2025
ManşetSerbest Kürsü

Türklüğe armağan Allahverdi Bağırov

Medya Günlüğü
9 Mayıs 2025
EditörSerbest Kürsü

Depremler ve afet politikaları

Medya Günlüğü
9 Mayıs 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?