Mabel Matiz’in “Perperişan” şarkısına erişim engeli getirilmesi, ilk bakışta sanat özgürlüğü ile muhafazakâr değerler arasında süregelen gerilimin yeni bir örneği gibi görüldü.
Ancak tartışmanın özü çok daha derinlerde, Türkçenin kültürel kodlarında ve evrensel çocuk hakları normlarında yatıyor. Meselenin yalnızca “ahlak” ekseninde değil, çocuk istismarı iması ve toplumsal sorumluluk bağlamında değerlendirilmesi gerekiyor.
Bu tartışma sadece Türkiye’ye özgü dini veya ahlaki bir tepki değil. Şarkının içerdiği metaforlar, çocuk istismarı çağrışımı yapması bakımından evrensel bir kırmızı çizgiyi ihlal ediyor.
1-Şarkının açık ve gizli dili
“Perperişan” şarkısı, “yanmak, çarmıha gerilmek” gibi dramatik imgelerle doludur. Ancak asıl tartışma, halk dilindeki metaforik anlamları dikkate almadan anlaşılamaz. Türk kültüründe nesiller boyu aktarılan bir kod devreye giriyor: “kuş” metaforu.
Gündelik dilde “kuş” kelimesi, penis anlamında yaygın bir şekilde kullanılır. “Kuşun kalktı mı?”, “kuşunu göster” gibi söylemler, bu mecazın toplumsal karşılığını gösterir. Bu bağlamda, şarkıdaki “Sal kuşu hanesine” dizesi, romantik bir çağrıdan ziyade, doğrudan bir cinsel eylem çağrısı olarak algılanabilir…
2-Kültürel kodun tehlikeli buluşması
Şarkıyı yalnızca cinsel içerikli diye yasaklamak, Batı’daki örneklerde olduğu gibi, ifade özgürlüğü kapsamında tartışmalı olurdu. Asıl sorun, bu metaforun şu ifadeyle birleşmesidir:
• “Toy” → tecrübesiz, naif
• “Bebe” → çocuksu
Bu kavramların erotik bağlamda kullanılması, çocuksu bir figürün cinselleştirilmesi olarak okunabilir. Üstelik şarkı, anlatıcının bu “çocuksu” figürün yaşadığı deneyimi arzulaması üzerine kuruludur. Bu durum, pedofili çağrışımı yaratan tehlikeli bir kesişime işaret eder.
3-Neden evrensel olarak sorunlu?
Tartışma bu noktaya taşındığında, “Batı’da olsa serbest mi kalırdı?” sorusunun cevabı nettir: Hayır. Batı ülkelerinde yetişkin erotizmi ifade özgürlüğü kapsamında tartışılabilirken, çocuk istismarı iması içeren hiçbir içerik bu korumadan yararlanamaz.
• ABD’de R. Kelly davaları, sanatçının eserlerinde ve özel hayatındaki istismar imaları nedeniyle ciddi cezai yaptırımlara yol açmıştır.
• İngiltere’de Ofcom kuralları, çocuklara yönelik uygunsuz cinsel imaları içeren şarkı ve kliplerin yayınını sıkı biçimde sınırlar.
• Fransa’da medya düzenlemeleri, çocukların korunmasını temel ilke olarak benimser.
Bu kırmızı çizginin en evrensel ifadesi ise, Türkiye’nin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’dir (CRC, 1989).
• Madde 19: Çocuğun her türlü fiziksel, zihinsel ve cinsel istismardan korunması.
• Madde 34: Çocuğun cinsel sömürü ve istismara karşı korunması.
Dolayısıyla, “toy bebe” ve “kuş” metaforlarının kesişimi, yalnızca yerel bir ahlak meselesi değil; BM normları bağlamında evrensel bir kırmızı çizginin ihlali ihtimalidir.
4-Sanatçının savunması
Mabel Matiz, “toy bebe” ifadesinin “hayattan derslerini almamış ruh” anlamına geldiğini savundu. Ancak dikkat çekici olan, sanatçının savunmasının yalnızca bu kısma odaklanmasıdır. Şarkının en riskli bölümleri olan “Sal kuşu hanesine” veya “şeytan diyor atla” gibi ifadeler üzerinde hiçbir açıklama yapılmamıştır. Bu durum, tartışmayı “masum bir ham ruh” imgesine yönlendirirken, erotik çağrışımı güçlü dizeleri gölgede bırakan bir odak kaydırma stratejisi olarak okunabilir.
5. Gençler üzerindeki psikososyal etkiler
Şarkının yalnızca “toy bebe” imgesi değil, genel atmosferi de ergen dinleyiciler açısından risklidir:
• Dürtüselliği olumlayan (“Şeytan diyor atla”),
• Tehlikeli davranışları romantize eden (“çarmıha gerilmek”),
• Kimlik gelişimini olumsuz etkileyebilecek mesajlar vermektedir.
Psikoloji ve medya çalışmaları, ergenlerin maruz kaldıkları kültürel imgeleri içselleştirmeye yatkın olduğunu göstermektedir (Buckingham, 2003; Finkelhor, 2009). Bu nedenle, genç kitleye hitap eden bir sanatçının kullandığı metaforlar, yalnızca bireysel değil, toplumsal sonuçlar doğurur.
Sonuç
“Perperişan” tartışması, göründüğü gibi yalnızca Türkiye’ye özgü dini veya muhafazakâr bir tepki değildir. Tam aksine, evrensel bir çocuk hakkı ihlali iddiasının, yerel kültürel kodlarla dışavurumudur.
Engelin gerekçesi, sadece dini değerlerin korunması değil; “kuş” ve “toy bebe” metaforlarının kesişiminden doğan, çocuk istismarı iması ihtimalini önlemektir.
Bu noktada, mesele artık ‘sanat mı, ahlak mı?’ ikilemiyle sınırlı değildir. Asıl sorulması gereken şudur:
Sanat, evrensel bir kırmızı çizgiyi ihlal etmeden özgür olabilir mi?
Kaynakça
• Buckingham, D. (2003). Media Education: Literacy, Learning and Contemporary Culture. Cambridge: PolityPress.
• Demirtaş, A. (2020). Türk Argosunda Cinsel Metaforlar Üzerine Bir İnceleme. İstanbul: XXX Yayınları.
• Finkelhor, D. (2009). The Prevention of Childhood SexualAbuse. The Future of Children, 19(2), 169–194.
• Türkiye Cumhuriyeti. Türk Ceza Kanunu, Madde 103.
• Radyo ve Televizyonların Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun (RTÜK).
• United Nations. (1989). Convention on the Rights of the Child.
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: