Cuma, 30 May 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Köşe Yazıları

Tavşantepe, aile, feodalite

İsmail Boy
Son güncelleme: 19 Eylül 2024 20:04
İsmail Boy
Paylaş
Paylaş

Aile denildiğinde aklımıza en temel sosyal yapı birimi gelir, bu yapı bireylerin sevgi, bağlılık, güven ve dayanışma gibi duygularla bir araya geldiği, çoğunlukla kan bağına dayalı bir topluluktur. 

Aile, insanların hem fiziksel hem de duygusal ihtiyaçlarını karşılayan, bireylerin topluma uyum sağlamalarını sağlayan, değerlerin ve kültürel normların aktarıldığı bir ortamdır.

Diyarbakır’ın Tavşantepe köyünde yaşayan Güran ailesi bu tanıma uyuyor mu acaba? 

Türkiye son bir aydır bu köyde küçük bir kızın cinayete kurban gidişini konuşuyor, herkesin birbiriyle akraba olduğu 22 haneli bu köyde küçük Narin’in nasıl, niçin ve kim tarafından öldürüldüğü bilinmiyor.

Aile bütün ketumluğu ile kendi üyelerinden birinin ölümünü saklamak için her türlü kirli oyuna başvuruyor.

Tavşantepe köyünde tam bir feodal aile yapısı var. Feodal aile yapısının en belirgin özellikleri :

A-Patriyarkal bir düzen: Genellikle ataerkil (patriyarkal) bir yapıya sahiptirler. Ailenin reisi, baba veya ailedeki en yaşlı erkektir ve tüm aile kararlarını o verir. 

Bu yapı, kadınların ve gençlerin daha az söz sahibi olduğu bir hiyerarşik düzen yaratır. 

B-İtaat ve bağlılık kuvveti: Aile üyelerinden, özellikle kadınlar ve çocuklardan, aile reislerine itaat etmeleri beklenir. Bu, toplumsal düzenin korunmasında önemli bir faktördür. (*)

Aile içindeki bu koşulsuz itaat, feodal toplumlardaki ağa ile köylüler arasındaki hiyerarşik yapıya benzer bir şekilde işlemektedir.

Feodal yapı Batı’da Orta Çağ döneminde çok yaygındı, o dönemlerde tarım ile uğraşan köylüler, karın tokluğuna çalışır, topraktan elde edilen mahsulün tamamı toprak sahibine verilirdi, 

Derebeylik bazı yörelerde öylesine zenginleşip kuvvetlenmişti ki, krallıklara kafa tutar hale gelmişlerdi.

Barutun Çin’de icadı ve 13’üncü yüzyıl sonrası Avrupa’ya gelişi ile krallıklar kuvvetlenmiş ve derebeyleri ortadan kaldırmış ama feodal yapı bir süre daha devam etmiştir.

Batı’da yaşanan Sanayi Devrimi ile 19. yüzyıl sonrası tarım işçileri kentlere göç etmiş, emek ihtiyacının artması karşısında kadın ve çocuklar da üretime geçmiş, böylece köylülük ve feodal yapı son bulmuştur.

Bizde ise…

Bazı köylerde kadınlar hâlâ birer üretim aracı olarak görülüp, makine ticareti gibi başlık parası ile satılıyor.

Çocuklar, kadınlardan farksız olarak, tarlalarda, ahırlarda, hayvanların başında çalıştırılıyor.

Cumhuriyet döneminde %85 olan köylerde yaşama oranımız bugün % 15’lere inmiş olmasına rağmen köylerdeki feodalite kendi içinde bitmemiştir.  

Ülkemizde köy, tek başına ne sosyolojinin ne de sosyal antropolojinin çözümleyebileceği bir bütündür. 

Köy sosyolojisinde “köylü” dediğimiz birey kendi içinde geleneksel bakış açıları ve alışkanlıklarıyla değişime direnç göstermektedir. 

Köy; kendi ailesinin ve çocuğunun kültürel kişiliğinin gelişmesine önem vermeyen, asabi, çok kolay kızan fakat kavgaya pek girmeyen, bazan hiç kızmadan kolayca adam öldürebilen kişilikleri ile içimizdeki iyileşmeyen bir yaradır. 

İşin en acı tarafı da köyden kentlere göç edenlerin bu yapıyı geride bırakmayıp beraberlerinde taşımalarıdır.

Öyle olmasaydı benzeri bir olay da İstanbul’a 200 kilometre yani arabayla 90 dakika mesafedeki Tekirdağ’ın Malkara ilçesinde Sıla bebeğin başına gelir miydi?

Belki de olay feodal yapıdan ziyade aile yapısından kaynaklanıyor. 

Ana okulları, yuvalar, kreşler kurup onları yaygınlaştırıyoruz ama sevecen ana babanın yerini tutacak yuvaları henüz kuramıyoruz.

(*) Bozkurt Güvenç, İnsan ve Kültür

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
Yazanİsmail Boy
Takip et:
İstanbul İ.T.İ.A’dan mezun, Koç Üniversitesi İngilizce İşletme (Executive MBA), Galatasaray Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (Sosyoloji) bölümü mezunu. “Türkiye Üzerine Toplumsal İncelemeler” dallarında yüksek lisans eğitimlerini tamamladı. Kadir Has Üniversitesinden Uluslararası İlişkiler doktora tezi aşamasında ayrıldı. Özel sektörde uzun süre dış ticaret konusunda yöneticilik yaptı. Evli, iki çocuk babası, İngilizce ve Rusça biliyor.
Önceki Makale Utanan insanın yüreği kekeler
Sonraki Makale Hizbullah: Devlet içinde devlet

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

Köşe YazılarıManşet

Mazeret izni

Osman Akdemir
30 Mayıs 2025
EditörKöşe Yazıları

Yaptırımlar Türkiye’ye fırsat mı?

Okay Deprem
30 Mayıs 2025
EditörKöşe Yazıları

Hümanist bir padişah

İnan Özbek
29 Mayıs 2025
Köşe Yazıları

Kaçan hep suçlu mudur?

Erdal Çolak
28 Mayıs 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?