Çarşamba, 21 May 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Köşe Yazıları

Kim bu Çerkesler?

Dr. Nevin Sütlaş
Son güncelleme: 20 Ağustos 2023 08:01
Dr. Nevin Sütlaş
Paylaş
Paylaş

New Jersey’de yemyeşil bir parkın ortasında sanki heykelmiş gibi yerleştirilmiş eski bir tank. Üzerine oturmuş iki yeni yetmenin biri gitar çalıyor diğeri de şarkı söylüyor.

Biz de bir banka oturmuş savaşın simgesi tank ile aşkın simgesi gitarı bir araya getiren bu iki delikanlıyı izlerken bir yandan da sohbet ediyoruz. Karşımızdaki bankta oturan yaşlıca bir bey konuşmalarımızı duyunca Türk müsünüz, diye soruyor. “Yok Japon’uz ama Türkçe muhabbeti seviyoruz” diyecek halimiz yok ya “memleket nere hemşerim?”e geçişimiz anında…

60 senedir Amerika’da yaşamakta olan Eskişehirli bir Çerkes’miş. Şu işe bakın lütfen: New York ziyareti için Newark Havalanı’nda inince bari şu yolumun üstündeki New Jersey’i de göreyim diye şöyle bir uğramış, sokaklarında dolanmış, bir parkta yorgunluk atıp kaçmaya niyetlenmişim. NJ’de geçirdiğim sınırlı saatler içinde sadece tek bir kişiyle tanışıyorum, o da Türkiyeli Çerkes çıkıyor.

Eskişehir nere, bura nere babında sohbeti koyultuyoruz. Keyifle serüvenini anlatıyor. Liseyi bitirmiş, o zamanlar Eskişehir’de iş güç hak getire, ortalıkta dolanmaktaymış. Ablası kendisi kadar da okula gitmemiş ama ondan daha akıllıymış. Bir gün duymuş ki Amerika Çerkes göçmenlere kolaylık sağlıyor, hem kendisi hem de kardeşi için başvuruda bulunmuş. Hangimize çıkarsa o gitsin diye düşünmüş. Oysa ikisine de kabul gelmiş. Hiç düşünmeden göçmüşler Amerika’ya, o gün bugündür de buradalarmış. Burada meslek sahibi olmuş, burada aile kurmuş, burada çoluk çocuğa karışmışlar. Torunları bile varmış. 2 sokak ilerde de evleri varmış.

Buyur etti hiç tereddüt etmeden bizi evine. Hiç vaktimiz yok, geçiyorduk uğradık, dedik, üzüldü. Başka sefere evinde ziyaret etmeye söz verdik. O sırada yanımıza spor giysileriyle genç bir hanım yanaştı. Parkın ortasındaki gölün etrafında koşuyormuş. Karşıdan bizi görünce babası kiminle konuşuyor diye merak edip gelmiş. Anlaşılan meraktan çok babasını korumaya çalışıyordu çünkü bizim kendimizi tanıtmamız onda pek bir etki yaratmadı ve babasına eve dönme vakti geldiğini hatırlattı. Kızının Türkçe bilmeyişinden istifadeyle babası bizden özür diledi. “Burada doğdu büyüdü, örf adet nedir bilmiyor, kusuruna bakmayın” derken azıcık da hüzünlü görünüyordu. Zaten biz de kalkıyoruz deyip ayrıldık.

Günün geri kalanında arkadaşımla sohbetimiz, babasını yabancı (!) tehlikesinden korumaya çalışan Amerikalı kızın örfünün aslında bizimkinin devamı olduğundan, sahiden Amerikanlaşmış olsa babasına böyle kanat germeyeceğinden girdi, göçün yarattığı kültürel erozyondan çıktı…

Bu tanışmanın üzerinden 5 sene geçti. Bir daha oralara gitmek kısmet olmadı. Ama bir gün mutlaka gideceğim ve vaat ettiği kahveyi, söylediği gibi eşinin maharetli ellerinden içeceğim. Nasıl bulacaksın demeyin, gösterdiği evinin yerini bir güzel belledim.

Zaman geçti, kafam bambaşka işlerle meşguldü ama bir gün aklıma düştü Amerika’da ne kadar Çerkes var diye merak ettim. Wikipedia’nın söylediğine göre 300 bin kişi varmış. ABD nüfusu 300 milyon olduğuna göre demek her bin kişiden biri Çerkesmiş. En çok New Jersey, Upstate New York ve California’da yaşarlarmış. Amerikan Çerkezlerinin hepsi Osmanlı’dan göçmüş. Ancak kimi Türkiyeli, kimi Ürdünlü kimi de Suriyeliymiş. En ünlü Türkiyeli Çerkes, Amerikalı kalp cerrahı ve televizyon şovmeni Mehmet Öz’müş. Daphne Öz de ünlü bir şefmiş, aynı zamanda New York Times’ın “best seller” beslenme yazarı ve Emmy ödülü kazanmış bir televizyon yıldızıymış. Wikipedia’da liste uzun ama benim bildiğim en ünlü Amerikalı Çerkes Kirk Douglas, dolayısıyla oğlu Michael Douglas da Çerkes (Abhaz) ki onların göçmenlik hikâyeleri de tam filmlik ama şimdi anlatmayacağım.

1817-1864 Rus- Kafkas Savaşı ile Çerkeslerin büyük kısmı yurtlarından sürülmüş kalanlar da soykırıma uğramış. Rusların kendi devlet kayıtlarına göre bu sırada Kafkasya halklarının %95-97’sinin hakkından gelinmiş (!). Sürülenlerin çoğu vaat edilen Osmanlı topraklarına ulaşmak için Karadeniz’i gemilerle geçmiş. Bu sürgün, Rus, Osmanlı ve İngilizlerin Kafkasya için aralarında yaptıkları anlaşmalar yüzünden olmuş ama tarihçi olmadığımdan bu acıklı başlığı da geçiyorum.

Ancak savaş sonrasındaki bu ölüm kalım göçü sırasında yolcuları bir de bulaşıcı hastalıklar kırmış geçirmiş. Gemilerden sağ inebilenler de Karadeniz kıyılarında açıkta ve/veya sığındıkları mağaralarda Osmanlı tarafından bir yerlere yerleştirilmeyi bekledikleri aylar boyunca açlık ve salgın hastalıklardan yeniden kıyıma uğramışlar. Sonuçta savaşta ölenlerin üstüne yüz binlerce insan da yeni yerleşim yerlerine ulaşamadan ölmüş. Böylece toplam kayıp iki milyonu aşmış…

Osmanlı, gönüllü olarak aldığı bu büyük göçmen kitlesini kendi stratejisi gereği kritik bulduğu yerlere dağıtarak yerleştirmiş. Bu yerleştirmeler için ya Arap Yarımadası ve Balkanlar gibi sınır bölgeleri seçilmiş ya da Kayseri Mardin gibi etnik çatışma bölgelerinin kıyıları. En çok da Payitaht İstanbul’un çevresinde koruyucu bir kalkan oluşturacak şeklinde Düzce, Adapazarı, Eskişehir, Bursa gibi bir çembere iskân edilmişler. Nedeni de malum. Gelenler çok iyi savaşçı. Kendi düşmanlarına karşı göçmen savaşçıları kullanmak da çok iyi akıl. Demek ki sırtlarından bıçaklanmayacaklarına da güvenleri varmış.

Osmanlı topraklarına yerleştirilen Çerkeslerin büyük kısmı yerleşik hayata hemen geçebilmek için ellerinden geleni yapmış. Gösterilen yerlerde köyler kurmuş, evlerini yapmış, çiftçilik ve hayvancılığa başlamışlar. Ancak Osmanlı’dan Amerika Birleşik Devletleri’ne biri 1820, diğeri 1920 tarihli iki büyük dalga halinde göç eden 300.000 kişinin epeycesi de Çerkes’miş. Çerkeslerin Amerika’ya göçlerinin ikinci halkasında çok ilginç bir ayrıntı da var. Ayrımcılığa uğrayıp kabul edilmeyeceklerinden korkan bazı Müslüman Çerkeslerin, ABD sınırında Hristiyan olduklarını beyan ettiklerini, hatta bazılarının Ermeni olduklarını söylediklerini belirtiyor Wikipedia.

Osmanlı yok olup yerine Türkiye Cumhuriyeti kurulunca, Osmanlı sınırları dışında kalan topraklardaki Çerkesler de başka devletlerin hükümranlığında yaşamak zorunda kalmış. Günümüzde Israil’de, Suriye’de, Ürdün’de, Mısır’da, Kıbrıs’ın hem kuzey hem de güney bölümünde pek çok Çerkes yaşıyor. Balkanlar’da artık yoklar çünkü onlar görülen lüzum üzerine (!) Osmanlı’nın geç döneminde yeniden iskâna tabi tutulup İzmir-Salihli yöresine getirilmişler.

1800’lerin ortalarından beri bağımsız bir ana vatanları olmayan Çerkeslerin günümüzde sayısı 5 milyondan fazla. Dünyanın 50’den fazla ülkesine saçılmış olarak yaşıyorlar ki yarıya yakını Türkiye topraklarında. 800 bin kadarı da eski vatanlarının belirli bölgelerinde yarı otonom devletçiklerde varlıklarını sürdürüyor.

Çerkesler, yüzyıllar boyunca ülkelerini işgal etmeye çalışan komşularıyla savaşmak zorunda kaldıkları için güçlü birer savaşçıya dönüşmüşler. Güzellikleri ve narinlikleri ile tanınan kadınlarının bile silahlı olmaları olağan. Bu savaşçı halkın erkekleri göç ettikleri ülkeler uğruna da savaşmaya devam etmişler.

Çerkes savaşçı deyince ilk akla gelen, haksız yere hain etiketi takılmış olan Ethem. Kurtuluş Savaşı sırasında Marmara ve Ege yöresindeki yerel direnişleri örgütleyen ve önemli mevzileri kurtarmış çetelerin çoğunluğu Çerkes. Şeyh Said isyanı çıkınca doğuda Kürtlerin üzerine sürülen milislerin çoğu da Çerkes. Günümüz Türkiye’sinde de gizli servis, asker ve polis teşkilatlarının önemli mevkilerinde Çerkesler var.

Ürdün’ün başşehri Amman, Çerkesler tarafından kurulmuş, ilk başkanı da Çerkes. Ürdün Başbakanı Said El Müfti de, Mısır başbakanları Riyaz Paşa ile Mahmut Sami el-Barudi de Çerkes. Ürdün, Suriye, Libya ve Mısır askeriyesinde hâlâ önemli mevkilerde pek çok Çerkes var.

“Beşiktaş’ın efsane başkanı” diye anılan Süleyman Seba da MİT mensubu bir Çerkes, spor gazetecisi deyince akla ilk gelen isimlerden olan Şansal Büyüka da Çerkes. Önder Sav da Çerkes, Tan Sağtürk de. Ecevit’in oğlum sandığı Hüsamettin Özkan da Çerkes. Mehmet Aslantuğ da, Vatan Şaşmaz da, Ediz Hun da, Halit Kıvanç da. Liste çok uzun da hepsini sıralamak elbette çok gereksiz.

Çerkes kadınlarına gelince… Sabır ve becerileri kadar güzellikleri de dillere destan olduğu için Osmanlı hareminde de bey konaklarında da hep baş tacı olmuşlar. Bazıları da padişah anası olmuş. Türkiye’nin ilk kadın ressamı Mihri Müşrik hanım da, ilk Türkiye Güzellik Kraliçesi Keriman Halis de Çerkes. Selda Alkor da, Nevra Serezli de Çerkes. Burcu Esmersoy da, Nefise Karatay da, Deniz Akkaya da, Hadise de, Gupse Özay da, Gülse Birsel de. Kıbrıs’ın ünlü devlet başkanı Rauf Denktaş’ın eşi Aydın Denktaş da.

Ünlü Çerkesler listesi upuzun da Çerkes ne demek derseniz derlediğim bilgi şu:

İngilizce “Circassians” kelimesi Rusça olan “Cherkess” kelimesi Latinleştirilerek oluşturulmuş. Ancak Çerkes lafının kaynağı hakkında söylentiler muhtelif. Moğolca, yoldan geçişi engelleyen anlamına gelen “Jerkes” ten türemiştir diyenden tutun da Persçe 4 kavmi kastederek “Çhaar-kas” lafından gelmedir diyene kadar. Ayrıca, Çerkes denince sadece Kabartey ve Adige kavimlerini anlayıp Abaza ve Ubıh başta olmak üzere diğer kavimleri bu kavrama sokmayanlar olduğu gibi, bütün Kuzey ve Batı Kafkas halklarını aynı isim altında değerlendirenler de var. Özetle bu isim meselesi epeyce çetrefil ve çatışmalı.

Şimdi durduk yere bu Çerkes muhabbeti de nereden çıktı derseniz işte onu söylemem. Kişisel ilgimden kaynaklı okura bir sürpriz hazırlığındayım çünkü.

Konunun sonunu pek güzel getiremedim ama bir Çerkes dileğiyle bağlayayım:

“Güzel günlerde görüşelim”

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanDr. Nevin Sütlaş
Takip et:
1959 yılında Adapazarı’nda doğdu, İstanbul Üniversitesinde Tıp doktoru, Bakırköy Akıl Hastanesinde Nöroloji Uzmanı oldu ve aynı hastanede 30 yıl eğitim görevlisi hekim olarak çalıştı. Beynin damar ve enfeksiyon hastalıkları, yoğun bakım, hasta beslenmesi, açlık grevi/ ölüm orucu ve Multipl Skleroz konularında çalıştı. Sağlık sisteminin özelleştirilmesi sürecinde uğradığı mobing yüzünden 2016 yılında aktif meslek yaşamını sonlandırdı. Beyin ile ilgili bilimsel bilgiler temelinde topluma yönelik kitaplar yazmayı sürdürüyor. Florida'da yaşıyor. Web sayfası: http://www.nevinsutlas.net/index.html Elektronik posta: calisal01@yahoo.com
Önceki Makale Katil ilaç OxyContin
Sonraki Makale Düzey yerlerde…

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

Köşe YazılarıManşet

Dünü ve bugünü kıyaslayabilmek

Okay Deprem
21 Mayıs 2025
Köşe YazılarıManşet

Kusursuzluk ve kusurlar

Erdal Çolak
21 Mayıs 2025
Köşe Yazıları

Samsun ışığı…

Hasan Sevilir Aşan
19 Mayıs 2025
EditörKöşe Yazıları

Mekke’de doğanın öfkesi 

Dr. Nevin Sütlaş
18 Mayıs 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?