Her insanın kendince hayata bir bakışı, bir felsefesi vardır.
Kimisi her sabah yataktan kalkabildiği ve güneşin tekrar doğuşunu görebildiği için mutludur, kimisi nefes alabildiği ve sağlıklı olduğu için. Kimisinin de yaşama dair beklentileri, hayalleri vardır. Kişinin mizacına, eğitimine, yaşadığı coğrafyaya göre bu beklentileri gerçekleştirebilme şansı vardır.
Bireyin kendisine karşı öz saygısı çok önemlidir. Kişi hayatıyla ilgili kararları verirken objektif olduğunda ve kendisi ile ilgili süreçleri iyi değerlendirdiğinde varoluşunu daha çabuk gerçekleştirebilir.
Hayatınızda sizi yoran, kişiliğinizin sınırları işgal eden, saygısızlık ve yıkıcı eleştiri yapan, sürekli şikayet eden, suçlayan, yargılayan, iftira atan, bencil insanlarla aranıza mesafe koyun, onları boş verin… Bu tür insanlar sizi yorar. Sizin için ruhen, psikolojik, duygusal ve düşünsel yüktür…
Hayatı sorgularken, varoluşu düşünce olarak ele alırken karşımıza çıkanların kendi seçimlerimiz yoluyla oluştuğunu düşünebiliriz. İnsan dini ele almadan üç farklı mantıkla gerçeğe ulaşır.
Bu seçimlerden birincisi insanda güzel duygusu uyandıran estetiktir. İkinci yol etik, ahlaki, olanın özünü ve temellerini araştıran, insan davranışları ile ilgili problemleri inceleyip insanı hakikate ulaştırma çabasıdır.
İşte benim Kierkegaard’dan ayrıldığım nokta bu: O din anlayışıyla en üst seçim yaparak gerçeğe ulaşırken ben epistemolojiyi alıyorum. Hakikate gidilebilecek olanın epistemoloji bilginin doğası, kaynağı ve kapsamı, inancın rasyonelliğini ve diğer konuları irdeleyerek ulaşılabileceğine düşünüyorum.
Altını çizmek isterim ki insanın yapıp ettikleri ,düşünceleri ve duyguları onun özünü oluşturur. Yani olumlu bir düşünce ve dil anlayışıyla, günlük hayatta insanlarla iyi bir iletişim kurarak neşeli, güler yüzlü doğal ve içten olunduğunda daha olumlu geri dönüşler alınabilir.
İnsanları dikkatle dinleyin. Bir arkadaşınız kendisi ile ilgili bir sorunu anlatırken ona şu üç soruyu sorun:
-Seni sadece dinleyecek miyim?
-Seni dinlerken yorum yapmamı istiyor musun?
-Senin anlattığın sorun ile ilgili herhangi bir çözüm önerisinde bulunacak mıyım?
Göreceksiniz siz de, arkadaşınız da daha sağlıklı bir iletişim kuracaksınız. Elinizden geldiğince iyi bir dinleyici olun, her şeyi empatiyle algılayın, empati sempatiyi getirecektir.
Günlük hayatımızda yer alan estetik anlayışı içerisinde herkesin beğeni anlayışı farklıdır. Kişi beğenisini kendi duygularına bağlı kalıp tamamen öznel ifade eder. Hiç birimiz kendisinin güzel bulduğunu başkalarının da güzel bulmasını bekleyemez, beklememelidir.
Bu sadece günümüz dünyasında değil eski çağlar için de geçerlidir. Her görüşe açık olun, karşınızdakinin bakış açısına saygı duyun, kişinin kendisini iyi ifade etmesine izin verecek ortamı sağlayın. Onu söylediklerinden dolayı hiçbir zaman yargılamayın. Kişiyi yargılamaya başladığınız an iletişiminiz sekteye uğrar.
Estetik güzellik, varlığın ontolojik aydınlanmasıdır. Varlıklarda olan, görülen- görülemeyen estetiği mantıksal şekilde açığa çıkarmak güzeli, iyiyi ortaya koymaktır. Bana göre estetik, görene, bakana, seyredene bağlı olmayan, güzel olan varlığın yapısında bulunan, temellenen bir özelliktir.
Ahlâk kişinin duygu, düşünce ve eylem boyutlarıyla bedenimizdeki kan gibi varlığını hissettiğimiz, günlük hayatımızda etkin olan insani, vicdani gerçekliğimizdir. Ahlakı insanlar bulmadı; o insanın doğal yapısında, fıtratında zaten vardır.
Bazı filozoflar insandaki manevi değer ve davranışları ahlak diye nitelendirir.
Ahlak felsefesi kendi içerisinde felsefi açıdan ahlaki ilkeleri, normları ve değer yargılarını inceler. Normatif ahlak kişiden, yapılması beklenen davranış ve eylemler ile yapılmaması istenen beklenen davranış ve eylemleri ifade eder. Pozitif ahlak ise olması gereken değil, toplumda mevcut ahlaki normlar, kurallar ve değer yargılarına bağlı olmadır. Yani kişiden çok toplumun ahlak yapısına uyulması gerektiği fikridir.
Antik Çağ düşünürlerinin hemen hepsi, mesela Sokrates, Platon, Aristo, Epikür ve diğerleri “mutlu olmak için insanoğlu ne yapmalı, nasıl yaşamalı” sorusu ile ilgilenmiş, ahlaki mutluluğun ruhun iyi durumda olması ve ruh dinginliği ile sağlanabileceğini söylemişlerdir.
Ahlak hazla elemin, yararlı ve yararsızın temel kriterleridir. Buna “haz ahlakı” (Hedonizm) adı da verilmektedir. Sokrates insanın temel amacının ahlaki bir erdeme ulaşmak olduğuna inanır. Erdem iyi bir ahlakla, bilgelikle mümkündür.
Eflatun’a göre ahlakı davranışların temel gayesi “en yüksek iyi”dir. İnsanlar erdeme bilgelik, yiğitlik, ölçülülük ve adalet ile ulaşırlar.
Pratagoras’a göre insan her şeyin ölçüsüdür. Genel geçerliliğe sahip doğrular yoktur. Ahlaki doğrular ve yanlışlar insandan insana değişir.
Sinoplu Diyojen’e göre ahlak ve erdem peşinde koşmak aptallıktır. Erdem tüm istek ve tutkulardan vazgeçerek yaşamaktır. Mutlu olmak için hiçbir şeye, toplumun sözlü ya da yazılı değerlerine, kurallarına aldırış etmeden yaşamalıdır.
Konfüçyüs, çalışma ahlakının önemi üzerinde duran düşünür. Ona göre çalışma, mutluluğa ve refaha ulaşmanın yoludur.
O yüzden hayatınızda yaşayabileceğiniz güzellikleri ertelemeden yaşamaya devam edin.
Eskilerin dediği gibi “hayat bir gündür o da bugündür“ felsefesiyle yaşayın. Zihninizin önündeki engelleri kaldırın. Negatif, sizi hayattan soğutan, yaşama sevincinizi alan düşünceleri çöpe atın. Zamanınızı planlayın, çok iyi kullanın, çalışın, eğlenin, dinlenin, uyuyun, kendinizi geliştirin ve şımartın.
İnsan ne yaparsa yapsın kendisine yapıyor. Hayatınızda başrol sizsiniz. Bu bilinçle hareket edin.
Gabriel García Marquez’in dediği gibi, “Her an gülümse, boş ver ne düşündüğünü bilmesinler. Ve her şeye rağmen patlat bir kahkaha, bırak neden güldüğünü merak etsinler.”