Home Günlük İyi miyiz kötü müyüz?

İyi miyiz kötü müyüz?

0

Kahramanmaraş depremlerinde 43 binden fazla kişinin hayatını kaybetmesi toplumda uzun süredir görmediğimiz bir duygu yoğunluğuna yol açtı.

Yaşanan facianın yıkıcı sonuçlarını ve kurtarma çalışmalarını televizyonlardan anbean izleyenler hiç tanımadıkları kişilerin acısını yüreğinde hissetti ve milyonlarca kişi depremzedelere destek olmak için gücü yettiğince yardımda bulundu. Afet bölgesinden gelen yağma haberleri toplumda esen yardımlaşma ve acıya ortak olma duygusunun eziciliği karşısında azınlıkta kaldı, cenaze evler yapan müteahhitlere öfke ise kabardı.

Oysa 5 Şubat’a yani depremin bir gün öncesine kadar günlük sohbetlerin ve sosyal medyanın en popüler konularının başında, “Biz ne zaman bu kadar kötü olduk” sorusu geliyordu.

Çok taraftar toplayan görüşe göre, toplum evrim geçirmiş ve kötüleşmişti.

Hatta Prof. Dr. Güner Sönmez bu konunun çokça konuşulduğu günlerde Twitter hesabından şöyle bir paylaşımda bulunmuştu:

“Ufacık bir hatada yer yarılsa da içine girsem diye düşünen, mahcup, utangaç, ince duygulu insanlar vardı bu ülkede. Mert, cömert, fedakar, yardımsever, düzgün insanlar.. Bu kadar pişkinlik yoktu, bu kadar arsızlık yoktu, bu kadar yüzsüzlük yoktu. Bu biz değiliz, böyle olmamalı.”

Tahmin edilebileceği gibi paylaşım ilgi çekti ve binlerce kişi tarafından beğenildi. Bu satırları okuyanların çoğu da büyük olasılıkla aynı görüştedir herhalde.

Paylaşımı yapan herhangi bir olsaydı belki anlaşılabilirdi ama bir bilim insanının hamasetten ve genellemeden kaçınması, söylediklerini verilerle desteklemesi gerekmez miydi?

Genelleme yapmak insanoğlunun, hepimizin en çok düştüğü hata. Bir ya da birkaç olaydan yola çıkarak aceleci yorumlara koşmasını seviyoruz.

Yukarıdaki örnekteki gibi mahcup, ince duygulu, mert, cömert, fedakar, yardımsever, düzgün insanlar mıydık, pişkinlik, arsızlık, yüzsüzlük bu kadar yaygın değil miydi gerçekten? Kısacası biz “böyle” değil miydik?

Hepimizin bir olaya, bir insana, bir ülkeye ilişkin yargıları çoğunlukla kişisel gözleme dayanıyor.

Peki, sadece kendi tecrübelerimizden, gördüklerimizden yola çıkarak genelleme yapmak, sonuçlar çıkarmak doğru mu?

Evet, son yıllarda bu ülkede vicdan sahibi insanları öfkelendiren pek çok olay yaşanıyor.

Mesela kadın cinayetleri, çocuk tecavüzleri ve hayvanlara eziyet.

Öfke dalgasına kapılan hemen hemen herkes dönüp dolaşıyor hep aynı soruyu soruyor: Biz ne zaman bu kadar kötü olduk?..

Haklı bir yakınma gibi görünüyor…

Ama gerçekten öyle mi?

Kadınlara, çocuklara ve hayvanlara yönelik cinayet, tecavüz ve şiddet haberleri gerçekten de son dönemde çoğaldı. Hatta gelişen teknoloji bu olaylardan bazılarının görüntülerini gözümüzün içine sokmaya başladı.

Gerçekle bu kadar yakın yüz yüze gelmek insan olan herkesin canını acıtıyor, isyan etmesine yol açıyor. Çirkin olaylar üst üste gelince bu soruna duyarlı olanlar genelleme yaparak “Bu toplum ne zaman bu kadar kötü oldu” sorusunu soruyor.

Ama aslında bu bir soru değil, yargı cümlesi.

Toplumun bir dönüşüm geçirerek eskiden olduğundan kötüleştiği, yoksa bizim geçmişte iyi ve kibar insanlar olduğumuz yargısına dayanıyor.

Özellikle sosyal medyada çok yaygın olan, hayli de taraftar toplayan bu yaklaşım gerçekçi mi?

Evet mesela, kadın cinayetlerinde son yıllarda artış olduğunu rakamlar da doğruluyor. Peki ama bu konuda ayrıntılı yazılmış kaç araştırma ya da haber okuduk? Örneğin, 1960 yılında Türkiye nüfusu şu kadardı, öldürülen kadın sayısı şuydu,10 bin kişiye düşen cinayet sayısı şuydu, şimdi şöyle oldu gibi…

Çocuk tecavüzlerinde de yaklaşım farklı olmamalı.

Eğer biri kalkıp “Bu ülkede eskiden çocuklara tecavüz edilmiyordu” diyorsa ya yalan söylüyordur ya da uzaydan gelmiştir.

Bu ülkede eskiden de kadınlar öldürülüyordu, çocuklara da tecavüz ediliyordu, hayvanlara da eziyet ediliyordu, kaba saba, utanmaz, vicdansız insanlar eskiden de vardı.

Ama fark şu: Eskiden bu olaylardan çoğumuzun haberi olmuyordu, gazetelerde ve televizyonlarda bu tür haberler tek tük çıkıyordu. İçinde bulunduğumuz çağda ise Türkiye’nin herhangi bir köşesinde yaşanan herhangi bir olayın duyulması sosyal medya sayesinde sadece birkaç saniye sürüyor. Örneğin sosyal medya olmasaydı falanca yerde bir caninin köpeği arabasının arkasına bağlayarak sürüklemesini acaba öğrenebilir miydik? O sosyal medya sayesinde bizler gibi düşünmeyen, bizler gibi olmayanların da bulunduğunu fark ettik. Ama şimdi fark etmemiz eskiden olmadıkları anlamına gelmiyor.

Eğer, “biz aslında iyi, merhametli bir toplumduk ama değiştik” diye düşünüyorsak bu görüşümüzün araştırmalarla, verilerle desteklenmesi gerekiyor.

Rakamlar gerçekten de, örneğin 1970’e göre bu ülkede-oransal olarak- daha fazla cinayet ve tecavüz vakası yaşandığını, başka bir ülkedeki felakete sevinenlerin sayısının arttığını kanıtlıyorsa, “Biz ne zaman bu kadar kötü olduk” sorusunu haklı olarak sorabiliriz.

Ya da

“Ufacık bir hatada yer yarılsa da içine girsem diye düşünen, mahcup, utangaç, ince duygulu insanlar”ın sayısı mesela 1955 yılında neydi, 2023’te ne oldu?

Var mı bu konuda bir araştırma?

Büyük olasılıkla yok.

Peki, kötü bir toplumsak son faciada yaşanan duygudaşlığı ve yardım seferberliğini nasıl açıklayacağız?

Galiba en doğrusu uçlarda değerlendirmelerden kaçınmak ve her toplumda olduğu gibi iyilerin ve kötülerin bulunduğunu kabul etmek.

Medya Günlüğü

Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, dilediği konuda özgürce yazmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Exit mobile version