Cuma, 16 May 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Serbest Kürsü

Nefes kesen Machu Picchu

Alper Eliçin
Son güncelleme: 6 Mayıs 2025 05:38
Alper Eliçin
Paylaş
Paylaş

Aguas Calientes Thermales Minerales’ten (Yeni adı Machupicchu Pueblo olmuş) bindiğimiz midibüs oldukça virajlı ve uzun bir rampayı tırmanarak bizi Machu Picchu’ya ulaştırdı. Bu yolculukta 2040 metre rakımdan kısa bir sürede 2430 metreye çıkmış olduk.

Kent 1450 civarında İnka Pachacuti tarafından kurulmuş. Burasının bir imparatorluk mülkü, aynı zamanda önemli törenlerin yapıldığı bir merkez veya dini bir alan olarak hizmet verdiği düşünülüyor. Yapılarda burada da çimento kullanılmamış. Kent, Peru’nun İspanyollar tarafından işgal edildiği 16. yüzyılda, bilinmeyen bir nedenle büyük oranda terkedilmiş olduğundan, Machu Picchu hiçbir zaman İspanyollar tarafından bulunamamış, o nedenle de talan edilmemiş, yıkıma uğramamış. Hatta İspanyol askerleri Aguas Calientes’den birkaç kez geçmişler ama yukarıda tropik ormanlar arasındaki bu kenti görememişler.

Bu gizli kalmış kentin, üzerinden geçen bir uçağın pilotları tarafından ilk kez saptandığı iddiası var ama bu gerçek değil. Kent, bölgede yaşayan halk tarafından zaten unutulmamış olduğundan yine onların yol göstericiliğinde Batı medeniyeti ile tanıştırılmış. Hikayesi de şöyle…

24 Temmuz 1911’de Yale Üniversitesi tarih profesörü Hiram Bingham, Urubamba Vadisi’nde dolaşırken karşılaştığı 11 yaşındaki bir Quechua tarafından, Machu Picchu’nun kurulduğu teraslara götürülmüş.

Akabinde Yale Üniversitesi burada arkeolojik kazılar yapmış. 1912-1915 arasında yapılan bu kazılarda ortaya çıkarılan binlerce eser, üzerlerinde araştırmalar yapılmak üzere Peru Hükümeti’nden izin alınarak geçici olarak Yale Üniversitesine taşınmış. Ancak kısa süreli bu izin sona erdiğinde, Yale bu eserleri, “zaten bizde iyi korunuyorlar” diyerek iade etmemiş. Yale’in Peadboy Müzesi’nde sergilenen bu eserler 20. yüzyıl boyunca Peru hükümetleri tarafından ısrarla geri istenmiş, kamuoyu baskısı oluşturulmuş, davalar açılmış. Sonunda Yale Üniversitesi baskılara boyun eğmiş ve eserleri partiler halinde iade etmeye başlamış. Toplamda 5000 parçadan oluşan bu eserler halen Cusco’da Casa Concha’daki Machu Picchu Müzesi’nde sergileniyormuş. Ben gittiğimde daha iade edilmiş bir eser olmadığından görememiştim. Şimdi gidecek olanlar için mutlaka görülmesi gereken bir müze olmalı.

Bingham Machu Picchu’ya ilk ulaştığında, kentte hâlâ birkaç aile yaşıyormuş. Yani tamamen terkedilmiş değilmiş. Çevredeki Quechualar da kentin varlığından haberdarmış ama 500 yıl boyunca bu sırrı beyaz adama açmamışlar.

Machu Picchu’nun etrafı yalçın dağlarla çevrili. Bunlardan en görkemlisinin adı da Machu Picchu. Quechua dilinde yaşlı veya eski dağ anlamına geliyormuş. Bu dağın hemen karşısında ise Huayna Picchu var. O da genç-delikanlı demekmiş. Huayna Picchu’ya bir halat yardımıyla tırmanmak olası ama ben seyahatin ortasında başıma bir kaza gelmesinden çekindiğimden denemedim. İki dağın arasında kalan uçurumlardan aşağıdaki Urubamba Vadisi ve nehri görünüyor.

İspanyolların defalarca geçtiği ama Machu Picchu’yu göremediği Urubamba vadisi

Yani hem doğa hem tarih nefes kesici. Huayana Picchu’ya doğru ilerlerken yolda arka planda görünen Yanatin Dağı’nın silüetine benzeyecek şekilde kesilmiş bir kaya bulunuyor. Bunun nedeni Quechuaların doğaya olan saygısıymış. “Kutsal Kaya” adı verilen bu kayanın önünde meditasyon yapılıyor. Pek çok ziyaretçi bu taşın önünde özel bir enerji alanı hissediyormuş. Ben bir şey hissedemedim.

Machu Picchu’ya Cusco’dan bir İnka Yolu’nu takip ederek gitmek de mümkün. Oldukça engebeli olan bu yol 42 kilometreymiş ve dört günde alınabiliyormuş. Günde 500 kişiye izin verilen bu yolda yerel rehber almak da mecburiymiş.

Bu yoldan Machu Picchu’ya Güneş Kapısı’ndan (Inti Punku) giriş yapılıyor. Inti Punku kentin en yüksek noktalarından birinde. Özellikle gün doğumunda buradaki manzaranın çok etkileyici olduğu söylendi ama sanırım sis olmadığı sürece görüntü hep nefes kesici.

Machu Picchu’da manzaranın ötesinde pek çok görülecek arkeolojik önemi olan yapı da var ve oldukça iyi korunmuş. Tanrı Inti’ye adanmış Güneş Tapınağı, Üç Pencereli Tapınak, imparatorluğun dini törenlerinin yapıldığı ana tapınak, güneş saati olarak kullanılan Güneşi Bağlayan Taş, kraliyet mezarları, kraliyet konutları, tarım yapılan teraslar, ritüel ve müzik alanı olarak düşünülmüş olan Kutsal Kaya, Muhafız Evi, endüstriyel alanlar ve konutlar… Benim görme imkanımın olmadığı, ancak Huayna Pichu’ya tırmananların görebildiği kayalara oyulmuş Ay Tapınağı ve orman içerisinde bir kaçış rotası üzerinde yer alan, orijinal ahşap yapısı hâlâ duran bir köprü de vakti olanlara şiddetle tavsiye edilen yerler arasında.

Machu Picchu’da geçirdiğimiz unutulmaz saatlerden sonra Aguas Calientes’e geri döndük. Bizi Cusco’ya geri götürecek trene binmeden önce Puerto Maldonado’da konakladığımız Inkaterra’nın Aguas Calientes’teki bir başka tesisinde mola verdik ve öğle yemeği yedik. İlginç bitkilerle bezenmiş geniş bahçesinde de dolaşma olanağını bulduk. Daha sonra Aguas Calientes’in, ortasından demiryolu geçen ana caddesinde bir kafede oturup trenimizin gelmesini bekledik. Turistik trenimiz tam saatinde kalktı. Trende bir mankenin alpaka ve vikunya yünlerinden yapılmış bir kreasyonu sunması yolculuğun sürprizlerindendi. Gerek bu defile, gerekse muhteşem doğa bize zamanın nasıl geçtiğini fark ettirmedi.

Trendeki defile

Tren oldukça yüksek ve dik bir yamaçtan inerek Cusco’ya ulaştı. Yaşamımda ilk kez gördüğüm bir mühendislik uygulamasıyla yapılan hattın bu kesimini zamanında İngilizler inşa etmiş. İlginç yanı da şu: Yamaç dik olduğundan rayların normal bir şekilde döşenmesi ve yüksek eğim nedeniyle bu hatta tren çalışması mümkün olamayacağını gören İngiliz mühendisler hattı dağın yamacına paralel olarak yapmışlar. Dağın yamacını tıraşlayarak zikzak şeklinde inşa edilen hattın bu bölümünde tren belli bir noktaya kadar iniyor. Sonra makas değiştiriliyor ve tren o noktadan daha aşağıya inen bir başka hatta geçiyor ve geri geri hareket ediyor. Biraz sonra yine bir noktada duruyor ve yine makas değiştiriliyor ve bu kez tren yeniden düz hareket etmeye başlıyor. Her seferinde bir miktar irtifa kaybeden tren altıncı makastan sonra Cusco kentinin seviyesine iniyor ve istasyona giriyor. Bu sayede tren 5 kilometreden az bir mesafede 400 metre aşağıya inebiliyormuş. Demiryolunun bu bölümünün İspanyolca adı El Zigzag.

Sonradan öğrendiğime göre başta And Dağları’nda olmak üzere dünyanın pek çok ülkesinde benzer demiryolları döşenmiş.

Demiryolu meraklıları için El Zigzag’ın videosu:

Geceyi Cusco’da geçirdik. Plaza de Armas’da bulunan bir restoranda bölgenin özgün yemeklerini yerken Quechua dansları ve müziği eşliğinde güzel bir akşam oldu. Yorucu ama çok etkileyici anılarla dolu bir gün bu şekilde sona erdi.

Devam edecek…

Manşet fotoğrafı: Machu Picchu genel görünüm. Arkada solda Huyana Picchu, sağda Machu Picchu zirveleri

Not: Bu yazım ilk olarak noktakibris.com sitesinde yayınlanmıştır.

1.Bölüm:

İnkaların topraklarında…

2.Bölüm:

Bir zamanlar Peru

***

Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:

X

Bluesky

Facebook

Instagram

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanAlper Eliçin
Takip et:
1974 yılında Alman Lisesi’nden mezun oldu. Öğrenimine Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’nde devam etti. İngiltere’de Sussex Üniversitesi’nde Yöneylem Araştırması ve ABD’de Clemson Üniversitesi’nde İşletme alanlarında yüksek lisans yaptı Dünya Bankası'na değişik projelerde danışmanlık yaptı, Çukurova Metropolitan Bölgesi Kentsel Gelişim Projesi'nde ise proje direktör yardımcılığı görevini üstlendi. Gayrimenkul geliştirme projelerindeki deneyimini zaman içerisinde turizm yatırımlarına yönlendirmiştir. İş yaşamına 1990 yılından itibaren Pegasus Havayolları'nda kurucu ortak olarak devam etti, şirkette genel müdür yardımcısı ve yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptı. İstanbul Havayolları'nda genel müdür yardımcılığı, Kavrakoğlu Management Institute’da başkan yardımcılığı görevlerinde bulundu. Havayolu yönetimi, yeniden yapılandırılması, şirket birleştirme, ayırma ve satın almaları ve gayrimenkul yönetimi konuları uzmanlık alanlarından. Merkezi Paris'te olan Milletlerarası Ticaret Odası Havacılık Komitesi'nde uzun yıllar Türkiye'yi temsil etti, Türkiye Havacılık Vakfı Yönetim Kurulu Başkanlığı ve Türkiye Özel Sektör Havacılık İşletmeleri Derneği Başkan Yardımcılığı görevlerinde de bulundu. 2008 yılında BCD Eğitim ve Danışmanlık Ltd’nin kurucu ortağı oldu. Halen serbest danışman ve eğitmen olarak çalışmaktadır. Bugüne kadar Türkiye, KKTC, Rusya, Gürcistan, Azerbaycan, Romanya, Mısır, Belçika, İsviçre ve Avusturya’da eğitimler vermiş, danışmanlık yapmıştır. Ayrıca, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde dijital yayın organlarında köşe yazarlığı yapmaktadır. Çok iyi düzeyde Almanca ve İngilizce biliyor. Dağ tırmanışları ve doğa yürüyüşlerine ilgi duyuyor, Ağrı ve Musa dağları tırmandığı dağlar arasındadır. Okumak ve seyahat etmekten büyük zevk alıyor.
Önceki Makale 10 soruda Kızıl Meydan
Sonraki Makale Pantolonsuz Gezme Günü

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

ManşetSerbest Kürsü

Lozan’a neden atıf yapıldı?..

Gürsel Demirok
16 Mayıs 2025
Serbest Kürsü

“Bir Cumhuriyet Şarkısı”nın düşündürdükleri

Gürsel Demirok
13 Mayıs 2025
Serbest Kürsü

2 üniversite karşılaştırması

Alper Eliçin
13 Mayıs 2025
Serbest Kürsü

Azala azala yok mu olacağız?

Metin Gülbay
13 Mayıs 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?