İnsan bilinmeyenin bilinmezliği içinde korkularla yaşıyor.
Boşluğu doldurmak, bilinmezliği çözmek için insan alternatif yollara yöneliyor. Bilinmezlik içinde hiç olacağı düşüncesi besliyor insanın ruhunu. Dünyayı, yaşamı özümseyebilmek anlayabilmek, kavrayabilmek çok zor. Bir insanın olmazsa olmaz değer yargıları bulunmalı ki hayatın anlamını kavrasın, diğerleriyle ilişkilerinde de uygulayabilsin. Böylesi bir mantığın oluşabilmesi için öncelikle insanı düşünce, duygu ve davranış olarak ayak tutan şeylerin neler olduğu üzerinde durmak gerekir. Yaşamın dar, çıkılmaz sokaklarında her yeni gün şiddet, zulüm, savaş, göç gibi olaylardan nurtopu gibi acıları hasat ediyor insan…
Buna rağmen nasıl oluyor da insan bu kadar kötülüğe olumsuzluğa rağmen ayakta kalabiliyor? İnsanı duygusal olarak ayakta tutan en önemli şey umut ve sevgi olsa gerek. Hayatın ritmini düzenleyen, insanı ayakta tutan, kalbinin atışını hızlandıran duygu umut. Geleceğe dair hayallerin, hedeflerin, planlarla sevginin gücü ile ruhuna dokunup insanın psikolojisini tazeler. Bu duygular umut ve heyecan oluşturup kişiyi hayata bağlar. İnsanın içindeki umut duygusu, onu var eden, yaşama bağlayan, yaşama sevincini diri tutan hayalleri, inançları, sevgileri, aşkları, bildiği, bilmediği, olumlu, olumsuz yaşadığı tecrübe ettiği her şeydir.
Bir binayı yaparken zeminin sağlam olması uzun zaman ayakta durmasını sağlar. Aklınıza gelebilecek her bir sistemi ya da hiyerarşiyi ayakta tutan değerlerdir, normlardır. Mesela devleti ayakta tutan erdem, hak, adalet gibi kurumlardır. Toplumu geleceğe taşıyan değerler dil, din, aile, vatan, bayrak, tarih, sanat ve kültürdür. Ekonomiyi diri tutan, iş gücü, emek, üretim ve paradır.
Dünyada yaşanan acılara göğüs gelip katlanmaları için dinler tarafından vaat edilen cennet de, insanı ayakta tutan önemli bir motivasyon aracıdır olmuştur. Bitkileri ayakta tutan ve yaşamın devamını sağlayan ise, azot bakterilerdir. Bir bitkiyi var eden, onu ayakta tutan kökteki can suyudur. Kökler toprağa ne kadar bağlanmışsa gövde, dallar, meyveler o kadar hayat bulur.
En küçük canlı organizmadan en büyük canlı varlığa kadar, bütün biyolojik hayatı ayakta tutan su yaşamı organize eder. Aneksimenes , “Hava olan ruh, nasıl bedeni ayakta tutuyorsa dünyayı ve evreni de ayakta tutan havadır” demiştir.
Aneksimens’e göre, hava bütün evreni sarıp tuttuğundan insanın vücudunu cansız bir madde olarak dağılmaktan da korur. Bu yüzden hava da evrenin bütününü, düzeni ayakta tutan en önemli unsurdur.
Düşünen, sorgulayan, anlamaya çalışan, akıl süzgecinden geçiren mantıklı bir şekilde ortaya koyan, bu bilinçle hareket eden insanın düşünceleri hep var olacaktır. İnsanı ayakta tutan şey yaşama sevincinin yanında umut, hayal, tutkuları, sorumlulukları, hedefleri, inançları, değerleri, mesleği, sevdikleri, ilgilendiği her şey, herkes olabilir. Fakat bunlar insan hayatında gelip geçicidir. Eninde sonunda insan kendisiyle yalnız kalır. İnsanın kendi varoluşunu, ayakta durabilmesi ya da gerçekleştirmesi kendi varlığının bilincine erişip yetkinleşmesi ile mümkündür.
Demek ki insanı bedensel olarak ayakta tutan, iskelet ve kas sistemi, mental olarak ayakta tutan sorumlulukları, manevi tarafını koruyan, ayakta tutansa ruh beden bütünlüğüdür.
Her gün hep yeniden başlar; insan hiçbir zaman olmuş bitmiş dememeli.Her gün kendi olmak, ayakta durmak için hep yeniden kendi olmaya başlamalı. İnsan yaşam denen nehirde sürüklenen, akıntıya kapılan her şeye rağmen hayatta kalmaya çalışan bir varlıktır. Başına ne kadar kötü şeyler gelirse gelsin, sonuçta yaşamı seçmeli.
Unutmayın, yaratıcılığın, görsel, duygusal, sezgilerin olduğu beynin sağ tarafı sağ ayağımız, mantık, düşünce, dil becerilerinin olduğu sol tarafı sol ayağımızdır. İnsanı var eden, onu ayakta tutan bu ayaklardır.
Başkası değil, insanın kendi varlığı onu ayakta tutar.
Görsel: vecteezy.com